Anasayfa Güncel Ekonomi Spor Siyaset 3.Sayfa Eğitim Yaşam Dünya Sağlık Teknoloji Bunları Biliyor musunuz?

Müzikal konulu filmler, İzmir'de festival izleyicisiyle buluştu

13.06.2022 11:08:00
Festivalde, "Unkapanı: Bitmeyen Masal", "Aşk, Mark ve Ölüm" ile "Kapıyı Açık Bırak" filmleri beyaz perdeye yansıtıldı

İZMİR (AA) - "2. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali", 3. gününde, müzikal konuları ele alan belgeselleri sinemaseverlerle buluşturdu.


Festival, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü desteğiyle İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından, Kültürlerarası Sanat Derneği iş birliğinde düzenlendi.


Tayfun Belet'in senaryosunu yazıp yönettiği, dijitalleşmenin ardından, Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nın değişimine odaklanan "Unkapanı: Bitmeyen Masal" belgeseli, Konak Sineması'nda gösterildi.


Gösterim öncesi açıklamada bulunan Tayfun Belet, Unkapanı'nda yaşananları ele aldığı yapımdan önce 20'ye yakın belgesel film çektiğini söyledi.


Belet, TRT Belgesel adına birçok yapıma da imza attığını belirterek, "Ertuğrul Karslıoğlu'yla tanıştıktan sonra onun asistanlığını yapıp, onun izinde yürümeye karar verdim. Tabii ben, dizi de reklam da çekiyorum ama belgesel benim hep aşkım olarak devam ediyor." dedi.


Son dönemde belgesel yapanların azaldığını savunan Belet, şöyle devam etti:


"Çünkü (belgeselin) Türkiye'de herhangi bir gösterim mecrası yok. Destek de tabii yok. Artık sinemanın da dili değişiyor ve biz, o dili yakalamak için uğraştığımız süreçte, destek istediğimiz zamanlarda da destek bulamıyoruz. Çünkü 'Bunun adı yok, biz bilmiyoruz' diyorlar. TRT bize yıllarca şunu öğretti, elinde mikrofon olan bir kişi, insanların görmediği bir yere, bir köye gider ve orada insanlarla konuşur. Halkın çeşitli alışkanlıklarını seyreder ve bunu aktarır. Ama şu anda artık metin yazılı belgeseller, sunuculu, tanıtım içerikli programlar azaldı. Belgesel sinema aslında kendini yeniden buldu ama dünyada böyleyken Türkiye'de bunu yapmak ve destek bulmak çok zorlaştı. Bu yüzden de yapımlar azaldı."


Tayfun Belet, çocukluğunda, babasının kasetlerinden müzik dinlediğini ve tüm kasetlerin üzerinde Unkapanı Plakçılar Çarşısı yazdığını aktararak, "Demek ki şöhretli isimlerin hepsi buradan girmiş, çıkmış ve bizim evlerimize kadar gelmiş. Peki şu an İMÇ ne durumda? Ben İstanbul'da yaşamaya başladığımdan beri hep aklımdaydı. Önünden geçiyoruz ama oradaki insanlar ne yapıyor acaba? Çünkü kaset, CD yok. Dijitalleşti her şey. 'Bu insanlar ne yapıyor?' sorusunun ardından, 'Bir gidip bakalım.' dedik belgeselci iç güdüsüyle ve sonuçta böyle bir süreç oldu." ifadelerini kullandı.


Yönetmen Belet, belgeselin tamamlanmasının iki sene sürdüğünü dile getirdi.


- "Arşivler bize açıktı, inanılmaz içerikler bulduk"


Almanya'ya 1961'de başlayan işçi göçünün tarihini müzikal açıdan anlatan, Cem Kaya'nın 3. belgeseli "Aşk, Mark ve Ölüm", Fransız Kültür Merkezi'nde izleyicinin beğenisine sunuldu.


Kaya, gösterim öncesinde yaptığı açıklamada, filmin adını, Almanya'daki göçmenler için önemli bir yazar olan Aras Ören'in aynı başlıklı şiirinden aldığını söyledi.


Almanya'daki gurbetçilerin yaptıkları müziklerle Almanya'ya göçün temel hikayesini filmde harmanladıklarını belirten Kaya, şu bilgileri verdi:


"Filmi üç bölüme ayırdık. İlk bölümde aşk var. İkinci bölümde mark, ekonomik durumu anlatıyor. Paralar nasıl kazanılıyor, nasıl harcanıyor? Bir tüketim dünyası var, 1980'lerde hem eğlence hem gazino olarak. Bir de ölüm bölümü. Onu biz farklı yorumladık. Çünkü Almanya'da 1990'lı yıllarda yabancılara karşı yapılan saldırılar sonucu çok fazla insan öldü. Oradan da yeni bir müzik kültürü doğdu. İkinci ve üçüncü jenerasyonun yaptığı rap müzik ortaya çıktı. Bu Türkiye'ye de sonra yansıdı. Bu anlamda Cartel grubunu herkes bilir."


Kaya, festival yolculuğuna devam eden filmin, 72. Uluslararası Film Festivali Berlinale'nden ödül aldığını söyleyerek, "Filmde bazı ana karakterler var. Bunlardan birisi Cem Karaca ve sürgün yılları. 7 sene Almanya'da kalmış. Biz Alman kamu kuruluşlarının, televizyonlarının arşivlerine girebildik. Çünkü 3 Alman ve Fransız kanalıyla bu filmi gerçekleştirdik. Bu yüzden arşivler bize açıktı. Böyle olunca da inanılmaz içerikler bulduk." dedi.


Belgeselde ayrıca Barış Manço, Zeki Müren, Aşık Mahsuni Şerif ile de ilgili anekdotların yer aldığına işaret eden Cem Kaya, 95 dakikalık bir film ortaya çıktığını kaydetti.


- "Cazın gücüyle ırk ayrımcılığına nasıl mücadele ettiklerini anlatıyor belgesel"


Ahmet Ertegün ile Nesuhi Ertegün'ün ABD'deki yaşamını ele alan "Kapıyı Açık Bırak" belgeseli ise İzmir Sanat'ta seyircilerle buluştu.


Belgeselin yönetmeni Ümran Safter, katıldığı söyleşide 2018'de bir Amerikan gazetesinde Ahmet Ertegün ile ilgili bir haber okuduğunu ve o haberden yola çıkarak belgeseli hazırlamaya karar verdiğini dile getirdi.


Ertegün ve kardeşinin, 1930, 1940'lı yıllarda ABD'de müziğin gücüyle, ırk ayrımcılığına karşı nasıl mücadele ettiğine dair yeterli bilgi olmadığını aktaran Safter, "Bu konunun müthiş belgeseli olur, dedikten sonra, Ertegün'ün hayattaki ailesiyle, kız kardeşleriyle irtibat kurdum. ABD'de caz konusu üzerine çalışan prodüktörlerle, yazarlarla, gazetecilerle ve tarihçilerle de konuştum. Ondan sonra da belgeselin çekim süreci başladı." dedi.


Safter, iki kardeşin caza çok meraklı olduklarını ve ABD'ye geldikten sonra da koşa koşa plakçıları gezdiklerini vurgulayarak, şunları anlattı:


"Plak ararken siyahi müzisyenlerle dost oluyorlar. ABD'deki en önemli müzisyenlerle tanışıyorlar. Kapı kapı dolaşıp, bir taraftan da plak toplamaya başlıyorlar. Yani binlerce plak topluyorlar. Türkiye'de ya da dünyanın başka yerinde o yaşlardaki çocuklar Batman, Süpermen biriktirirken, bu iki kardeş plak topluyor. 30, 40 bin plak toplamışlar neredeyse. Siyahi müzisyenlerle dost olduktan sonra da onları büyükelçilik rezidansına davet etmeye başlıyorlar. Aslında hikayeleri de burada başlıyor. Çünkü o dönem siyahilerle, beyazların asla yan yana gelemediği bir dönem. Ertegün kardeşler ise bütün bunlara karşı siyahi müzisyenleri davet ediyorlar. Bütün politik baskılara, eleştirilere rağmen ve Amerikan tarihinde ilk kez siyah ve beyaz müzisyenlerin birlikte konser yaptıkları bir organizasyon gerçekleştiriyorlar. Yani aslında cazın gücüyle ırk ayrımcılığına nasıl mücadele ettiklerini anlatıyor belgesel."


Uzun yıllar gazetecilik yaptığını ve 2013'te mesleği bıraktığını söyleyen Safter, belgesel ve kurmaca film alanlarında çalışmalar yapmaya devam ettiğini sözlerine ekledi.


Festival hakkında detaylı bilgiye "www.ifmfest.com" adresinden ulaşılabilir.


DİĞER HABERLER