TRABLUS (AA) - Libya'nın doğusunda yer alan Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih, ülkede tek bir yürütme organı oluşturulması konusunda ilerleyen günlerde karar alacaklarını açıkladı.
Salih'in, Mısır Meclis Başkanı Hanefi Cibali ile başkent Kahire'de bir araya geldikten sonra basına yaptığı açıklama, TM'nin internet sitesinde yayımlandı.
TM ile Libya Devlet Yüksek Konseyi arasında, üst düzey kurumların yeniden yapılandırılması konusunda görüş birliği olduğunu aktaran Salih, bu kurumların yanı sıra ülkede tek bir yürütme organı oluşturulması konusunun ilerleyen günlerde karara bağlanacağını kaydetti.
Salih bu amaçla, Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Halid el-Mişri ve Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdoulaye Bathily ile bir araya geleceklerini aktardı.
TM Başkanı Akile Salih ve DYK Başkanı Halid el-Mişri kasım ayında, Yüksek Yargı Konseyi, Libya Başsavcılığı, Merkez Bankası, Ulusal Petrol Kurumu, İstihbarat Genel Başkanlığı, Devlet Denetleme Kurumu ve Sayıştay gibi üst düzey kurumların birleştirilmesi konusunda fikir birliğine varmıştı.
Libya'nın batısı ve doğusunda bulunan iki ayrı hükümet nedeniyle birbirinden bağımsız hareket eden söz konusu 7 kurumdan 2'si üzerinde uzlaşma sağlandı, diğer kurumlar konusunda müzakereler devam ediyor.
- Ülkede iki ayrı hükümet
Libya'da bir süredir Abdulhamid Dibeybe ve Fethi Başağa'nın liderlik ettiği iki ayrı hükümet bulunuyor. Bu durum ülkede istikrarsızlığın sürmesine neden oluyor.
Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun Kasım 2020'deki toplantılarında, ülkede devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerinin 24 Aralık 2021'de yapılmasına karar verilmiş ancak seçimler planlanan tarihte gerçekleştirilememişti.
Tobruk'taki Temsilciler Meclisi, mevcut Ulusal Birlik Hükümeti'nin görev süresi 24 Aralık 2021'de dolduğu gerekçesiyle 10 Şubat'ta ülkenin batısındaki milletvekillerinin çoğunun katılmadığı oturumda Fethi Başağa'yı başbakan seçmiş, 1 Mart'ta da Başağa hükümetine güvenoyu vermişti.
Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Dibeybe ise Temsilciler Meclisini Cenevre Anlaşması'nda belirlenen yol haritasından ayrılmakla suçlayarak görevinin başında olduğunu, görevi ancak seçilmiş bir hükümete teslim edeceğini söylemişti.