LEFKOŞA (AA) - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıs'ta konuşlu Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nün (BMBG) süresinin uzatılmasında sadece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) rızasının alınmasının BMBG'nin gerçekte kime ve neye hizmet ettiğinin sorgulanmasına yol açtığını bildirdi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Kıbrıs'ta konuşlu BMBG'nin görev süresinin altı ay süre ile 31 Ocak 2023'e kadar uzatılmasına ilişkin 2646 (2022) sayılı BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının bugün kabul edildiği belirtilerek şu görüşlere yer verildi:
"BMBG'nin görev süresi uzatılırken Kıbrıs Türk halkının iradesi ve egemenliği yok sayılarak Kıbrıs Türk tarafının rızası yine alınmamıştır. Tarafların rızalarının alınması barış gücü operasyonlarının temel ilkelerinden biri olmasına rağmen, BMBG'nin görev süresinin uzatılmasında sadece GKRY'nin rızasının alınması, BMBG'nin gerçekte kime ve neye hizmet ettiğinin sorgulanmasına yol açmaktadır. BMGK'nin yine sadece Rum tarafının mutabakatıyla BMBG'nin Ada'nın tümü üzerindeki faaliyetlerine ilişkin görev süresini uzatması birtakım tedbirler almamızı gerektirmektedir."
BMBG'nin bugüne kadar KKTC'nin iyi niyeti ve misafirperverliği sayesinde KKTC'deki varlığını koruduğu ve faaliyetlerini yürütebildiği kaydedilen açıklamada, bu durumun sürdürülebilir olmadığının başta BM ve ilgili taraflara defalarca iletildiği vurgulandı.
Açıklamada, "BM ve KKTC arasında yasal bir düzenleme yapılmasına yönelik uzun yıllardan bu yana ortaya koyduğumuz haklı talebimiz konusunda BM'ye yeterince süre tanıdığımızı ve önümüzdeki dönemde BM'ye bu hususta bir öneri sunacağımızı ifade etmek isteriz." ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, BM'nin kararında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın 1 ve 8 Temmuz 2022 tarihli mektuplarıyla BM Genel Sekreteri'ne ilettiği, yeni, önkoşulsuz ve hem Ada'daki iki halka yarar sağlayacak hem de iki halkın ortak sorunlarına çözüm sunan nitelikteki iş birliği önerilerinin tamamen göz ardı edilmesinin BMGK'nin Kıbrıs konusunda son derece taraflı bir yaklaşıma sahip olduğunun en açık göstergesi olduğu da dile getirildi.
Kararda KKTC'nin topraklarının bir parçası olan Maraş'ta, uluslararası hukuk ve mülkiyet hakkına saygıyı gözeten bir açılım yapmasına verilen tepkinin kabul edilemez olduğu vurgulanan açıklamada, şu değerlendirme yapıldı:
"Maraş açılımının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etkin bir iç hukuk mekanizması olarak kabul edilen Taşınmaz Mal Komisyonu marifetiyle kapalı Maraş'a ilişkin mülkiyet başvurularına, iade de dahil olmak üzere, çözüm bulunmasını da öngören bir adım olduğu unutulmamalıdır."
Açıklamada, BMGK'nin KKTC'nin iki devletin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsüne dayalı bir iş birliği ilişkisi tesis edilmesine yönelik gerçekçi önerisini görmezden gelmeye devam ettiği belirtilirken, elli yılı aşkın süredir başarısız ve tüketilmiş olan "federal çözüm" modelini empoze etmeye çalıştığına değinildi. Açıklamada şunlar kaydedildi:
"Bu beyhude çaba, Ada'daki taraflar arasında özgürce müzakere edilmiş ve karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşmaya varma olasılığını ortadan kaldırmakta ve Rum tarafının lehine olan statükonun devamına hizmet etmektedir. Rum tarafının maksimalist tutumu tüm müzakere süreçlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına, Doğu Akdeniz'de sürekli bir gerginlik yaşanmasına yol açmakta ve ayrıca düzensiz göç ile diğer sorunlara çözüm bulunmasını engellemektedir. Rum tarafının tek amacı Kıbrıs Türk halkını izolasyon altında yaşamaya mahkum etmektir. Rum tarafının bu politikası maalesef uluslararası toplumun Kıbrıs konusundaki yanlış politikası ile desteklenmektedir."
Kıbrıs Türk tarafının gerçekçi vizyonu ve yapıcı önerileriyle Kıbrıs Adası'nın bölgede huzur ve istikrar kaynağı olması için üzerine düşeni yaptığı vurgulanan açıklamada, BMGK'nin Rum tarafını Ada'nın sözde tek temsilcisi olarak görmekten artık vazgeçmesi, Ada'da egemen eşitliğe sahip, eşit statüde iki devlet olduğu gerçeğini kabullenmesi gerektiği bildirildi.