ORDU (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Allah nasip ederse iktidarımızda göreceksiniz, fındık bu bölgede stratejik bir üründür. Fındık üreticisi hak ettiği geliri mutlaka ama mutlaka alacaktır." dedi.
Çeşitli programlara katılmak üzere kente gelen Kılıçdaroğlu, Ordu Kültür Sanat Merkezi'nde Muhtarlar, STK Temsilcileri ve Kanaat Önderleri Buluşması'na katıldı. Burada konuşan Kılıçdaroğlu, fındık ve bal deninde akla Ordu'nun geldiğini belirterek şöyle devam etti:
"Az önce fındık bahçesine gittiğimde orada bir üretici anlattı. Fındığın kullanıldığı dünyadaki sektörün büyüklüğü 150 milyar dolar. Başta çikolata geliyor. 150 milyar dolarlık bir sektöre fındık satıyoruz. 150 milyar dolarlık bir sektörden biz fındık üreticileri olarak ne kadar kazanıyoruz? 1,5-2 milyar dolar, bilemediniz en fazla 2,5 milyar dolar. 150 milyar dolarlık bir pazardan ve dünyada fındık üretiminde bir numara iken nasıl oluyor da biz 2-2,5 milyar dolar kazanıyoruz? Niye 10 milyar, 20 milyar dolar kazanmıyoruz. Hadi 100 milyar dolar onların olsun. Bari 20 milyar dolar bizim olsun. Bütün Karadeniz'in, tüm Türkiye'nin olsun."
Kılıçdaroğlu, "Fındık üretiminde dünyada birinci sırada iken neden ve hangi gerekçelerle neredeyse fındık bahçelerini terk eder hale geldik?" sorusunu yönelterek bu pazardan hak edilen karşılığı alamamanın sorumlusunun siyaset kurumu olduğunu iddia etti.
Fındık konusunda yaşanan sorunlardan çıkılabilmesi için uzun vadeli ve sağlıklı bir planlama yapmaları gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de ne kadar fındık üretiliyor, yıllık geliri nedir, biz bunu kaça satarız? Bunun planlamasını yapmamız lazım. Lisanslı depoculuk var. Bunun geliştirilmesi lazım. Fındığı katma değeri yüksek bir ürüne dönüştürmemiz lazım. Eğer bu olursa üretici de Türkiye'deki sanayici de çok kazanır." dedi.
Fındıkta verilen Alan Bazlı Gelir destek teşviki miktarını eleştiren Kılıçdaroğlu, Tarım Kanunu'nun 21. maddesinin "Her yıl üreticiye milli gelirin en az yüzde 1'i oranında teşvik verilir." dediğini, bu kanun maddesinin uygulanması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Çiftçi Kayıt Sistemi'ne göre 43 yılda yaklaşık 735 bin hektarlık alanda 400 bin fındık üreticisi olduğunu kaydederek bunun büyük bir rakam olduğunu, binlerce, milyonlarca kişinin buradan bir şekilde geçindiğini belirtti.
Fındık bahçelerinin miras yoluyla bölünmesi, özellikle Karadeniz Bölgesi'nde fındık ağaçlarının yaşlanması, üretimde yeterli verim alınamamasını sorunlar olarak sıralayan Kılıçdaroğlu, bunların tamamının TBMM'de görüşülmesi konusunda CHP'li milletvekillerince önergeler verildiğini ancak AK Parti ve MHP milletvekilleri bunu kabul etmediği için görüşülemediğini ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, "Allah nasip ederse iktidarımızda göreceksiniz, fındık bu bölgede stratejik bir üründür. Fındık üreticisi hak ettiği geliri mutlaka ama mutlaka alacaktır. Adalet mi? Adalet budur." ifadesini kullandı.
"Fındığın taban fiyatı ne olmalı?" sorusunu da yönelten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sürekli olarak bu da tartışılır. Eğer siz 4 doların karşılığında bir fiyatı belirlerseniz her yıl düzenli olarak evet fındığın kilosu 4 dolardır. 'Karşılığında Türk lirası neyse o olmalıdır.' denmesi lazım. 4 dolar sakın çok büyük rakam olarak görülmesin. İktidar sahiplerine de seslenmek isterim. 4 doları çok büyük bir paradır diye görmeyin. Sadece alın terini karşılıyor. Mazota, gübreye, ilaca gelen zamları ve fiyatların yükseldiğini hepimiz iyi biliyoruz. Fındıkta standart bir rakam belirleyeceksiniz."
Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de arıcılığın da desteklenmesi gerektiğini defalarca söylediğini kaydederek bal üreticilerin haklarının teslim edilmesi gerektiğini anlattı.
Doğa ve orman alanlarının madenciliğe açıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Tarım alanlarının yüzde 76'sı, orman alanlarının yüzde 70'i, meraların yüzde 64'ü madenciliğe açıldı. Bu da son derece riskli bir uygulamadır." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin çok zengin bir ülke olduğuna, olağanüstü imkanlarının bulunduğuna dikkati çekerek sorunun siyaset kurumunun beceriksizliğinde yattığını ve bunun çözülmesi gerektiğini savundu.
Türkiye'nin 2018'de geçtiği yeni sistemi eleştiren Kılıçdaroğlu, "Ama Ordulu kardeşlerime söz veriyoruz. Bu haksızlığa tahammül eden bütün kardeşlerime söz veriyorum. Bu haksızlığı ve adaletsizliği ben çözmezsem, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin burnundan fitil fitil getirmezsem ben niye siyaset yapıyorum? Getireceğim." dedi.
- "Liyakat olmazsa adalet de olmaz"
Kılıçdaroğlu, konut kredilerine değinerek "Diyelim ki milyonluk daire alacaksınız. Gidiyorsunuz bankadan kredi alıyorsunuz. Yüzde 11 yıllık faiz. Daire alırsan yüzde 11, milyonluk daire ama tüketici kredisi alırsanız yüzde 27. Milyonluk daireyi almanız için ayda 27 bin 200 lira taksit ödemeniz lazım. 27 bin 200 lira taksitle milyonluk bir daire alıyorsunuz, yüzde 11 faizle. Ama tüketici kredisi alırsanız yüzde 27 faizle. Bu adalet midir? Her bir vatandaşımızın, her bir kardeşimizin kendi vicdanında bunun muhasebesini yapması lazım. Bu teraziyi tutması lazım. Bu dengesiz terazi Türkiye'yi bir yere götürmez." diye konuştu.
Kur korumalı mevduatı eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Bugün kur korumalı mevduat diyorlar, değil mi? Şikayet ediyorlar, 'Vay efendim vatandaş niye bankada dolar tutuyor?' Kardeşim devleti yöneten kişi olarak sen, kendi vatandaşından dolarla borçlanıyorsun. Türk lirasını erittin, pula döndürdün. En rahatsız olduğum da bunları yapanların milliyetçi geçinmesi. Siz kim, milliyetçilik kim? Milliyetçilik kendi parasını, kendi halkını, kendi insanını savunan insan demektir. Kendi bayrağını, kendi vatanını savunan insan demektir. Benim bildiğim milliyetçilik budur. Milliyetçilik edebiyatı yapıp gidip de birilerinin kapılarında dilenen adam olur mu, Allah aşkına? Bana söyler misiniz?"
Kılıçdaroğlu, devletin liyakat, ahlak, bilgi ve birikimle yönetilebileceğine işaret ederek şöyle konuştu:
"Devlette liyakat nedir? Devlette memur olmanız için KPSS'ye gireceksiniz, sınavı kazanacaksınız, memur olarak atanacaksınız. Belli süre stajınız olacak. Sonra şef olmak için 7-8 yıl memuriyet yapacaksınız, şeflik sınavına gireceksiniz, şef olacaksınız. Bakan olmak için iki şeye ihtiyaç var. İlkokul diploması, savcılıktan iyi hal kağıdı. O yüzden siyasetle devlet yönetimi ayrıdır. Partiler devleti yönetmek üzere gelirler, devlet olmak için değil. Yetkiyi halktan alırlar. Biz niye diyoruz devlette liyakat olsun diye? Liyakat olmazsa adalet de olmaz."
Her bir vatandaşın altılı masaya baktığında kendi temsilcisini masada gördüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu, "Her bir vatandaş, kim olursa olsun, muhafazakarı da kendi temsilcisini görüyor, liberali de kendi temsilcisini görüyor. Sağcısı, solcusu da kendi temsilcisini görüyor. Bizi birleştiren, bir araya getiren bu ülkenin içinde bulunduğu durumdur. Buradan Türkiye'nin çekip çıkarılması lazım. Her birimizin sorumluluğu var ve her birimiz sorumluluğumuzun bilincinde hareket etmek zorundayız."
- "Muhtarlığın bir bütçesinin olması lazım"
Muhtarlara hitap eden Kılıçdaroğlu, muhtarların yetkilerini artıracaklarını, mahalleyle ilgili karar alınırken söz sahibi olacaklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, Türkiye muhtarlar birliği olması gerektiğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
"Muhtarlığın bir bütçesinin olması lazım. Yardımcı eleman muhtarlara verilmesi lazım. Özellikle büyük yerlerde icra dosyaları geliyor, bütçe derken bazen şunu söylüyorlar 'Muhtarın da bütçesi olur mu?' Neden olmasın. Ordu'da emlak vergisi ödeniyor değil mi? Emlak vergisi ödeyen belediye başkanını seçiyor mu? Evet. Emlak vergisini ödeyen vatandaş muhtarı da seçiyor mu? Evet. Emlak vergisinden yüzde bir pay muhtara verse ne olur? Kıyamet mi kopar?"
Muhtarlığın kamu kurumu olarak tanımlanması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Kurum olarak görülmesi lazım, kamu kurumu olarak tanımlanmadığınız için bir belediye muhtarlarla ortak proje geliştiremez. Bu konuda bir kanun teklifi hazırladık, bütün muhtar kuruluşlarına gönderdik, onların görüşleri geldi, kanun teklifini Meclis'e verdik ama her zaman olduğu gibi AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları bunu reddettiler ama sözüm söz, bu kanunu çıkaracağız." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinin ayrımcılığa karşı olduğunu, ülkenin büyümesini istediğini vurgulayarak şunları kaydetti:
"Bu ülkenin gelişmesini istiyorum, bu ülkede kadın erkek eşitliği istiyorum, kadınların büyük sıkıntı yaşadıklarını biliyorum, onların da haklarının teslim edilmesi gerektiğine inanıyorum ve ben helalleşme kavramını da bunun için dillendirdim. Artık ayrışmayalım, bizim de kusurumuz vardır, bizim de yanlışlarımız vardır, yanlışlardan arınmamız lazım, yanlışlar yaptıysak, birisine zarar verdiysek oturup onunla helalleşmemiz lazım ve helalleşme kültürünü de bu topraklara getirmemiz lazım. Helalleşmek demek kul hakkı yiyen kişiyle helalleşmek değil, o ayrı bir şey onlarla hesaplaşacağız."