Bu makalede, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86-87. maddeleri kapsamında düzenlenmiş olan "Kasten Yaralama" suçu detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. Türk Ceza Kanunu'nun 86/1 ve 86/2 maddelerinde, kasten yaralamanın basit formu tanımlanmışken, 86/3 maddesinde kasten yaralamanın nitelikli formu açıklanmıştır. Ayrıca, 87. maddedeki "Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu" da incelenmiştir.
TCK, kasten öldürmeye teşebbüsü ayrıca düzenlemiştir. Zira bu suçta kasıt öldürmeye yöneliktir. Dolayısıyla kasten yaralama ile kasten öldürmeye teşebbüs suçu birbirine karıştırılmamalıdır.
Kasten yaralama
TCK 86/1 Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK 86/2 (2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
TCK 86/3 (3) Kasten yaralama suçunun;
Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
Silahla, İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
Madde 87- (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
Konuşmasında sürekli zorluğa,
Yüzünde sabit ize,
Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
Yüzünün sürekli değişikliğine,
Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/4 md.) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi
Madde 88- (1) Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur.
Bir yaralanmanın etkilerinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek kadar hafif olduğu durumlarda, mağdurun şikayeti üzerine soruşturma yürütülmektedir. Mağdurlar, karşılaştıkları yaralama olayları sonucunda, yetkili mercilere şikayetlerini dile getirmelidir. Şikayetler, belirli bir forma bağlı olmaksızın, yazılı ya da tutanak altına alınarak sözlü şekilde yapılabilir ve 6 ay içinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Basit tıbbi müdahalenin ötesindeki yaralanmalar ve kasten yaralamanın nitelikli hallerinin soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlı değildir.
Eğer kasten yaralama eylemi, basit tıbbi müdahale ile iyileştirilebilecek derecede hafif bir yaralanma ise, mağdurun şikayetinden vazgeçmesi durumunda, dava düşme kararı ile sonuçlanabilir. Fakat, Türk Ceza Kanunu'nun 86/1 ve 86/3 maddelerinde belirtilen yaralama halleri söz konusu olduğunda, savcılık tarafından resen soruşturma başlatılacak ve mahkeme, mağdurun şikayetinden vazgeçmiş olması durumunda bile, resen kovuşturma yapacaktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 100. maddesi, tutuklama nedenlerini belirlemektedir. Bu maddeye göre, güçlü suç şüphesini destekleyen somut delillerin ve tutuklama nedeninin varlığı halinde, şüpheli ya da sanık hakkında tutuklama kararı alınabilir. Ancak, şüpheli veya sanığın kaçma, saklanma veya kaçma şüphesi uyandıran somut durumların varlığında, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme; tanık, mağdur ya da başkaları üzerinde baskı yapma girişimlerinde bulunulduğu durumlarda tutuklama kararı verilebilir. Ayrıca, katalog suçlar arasında yer alan eylemler için hakim, doğrudan tutuklama kararı verebilir. Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 100/4 maddesine göre, adli para cezası gerektiren veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar dışında, hapis cezasının üst sınırı iki yıldan az olan suçlarda tutuklama yapılamaz.
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca, Türk Ceza Kanunu'nun 86/2 maddesinde belirtilen durumlar ve cezalar göz önünde bulundurulduğunda, hakim tarafından tutuklama kararı verilemez. Ancak, 86/1 ve 86/3 maddelerinde tanımlanan durumlar için gerekli şartlar taşındığında, hakim tutuklama kararı verebilir. Silahla işlenmiş kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama durumlarında ise, tutuklama nedeni varsayılarak hakim tarafından doğrudan tutuklama kararı alınabilir.
Kasten yaralama olaylarında uzlaşma, 5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 253. maddesi gereğince, şikayete bağlı suçlar ve Türk Ceza Kanunu'nda belirtilen bazı suç tipleri için, şüpheli ile mağdur veya zarar gören arasında girişimde bulunularak gerçekleştirilir. Türk Ceza Kanunu'nun 86/2 maddesi, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek hafif yaralanmaları şikayete tabi kılarak uzlaşmaya açık hale getirmiştir. Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 253/1-b maddesi, şikayete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, 86/1 ve 2. Maddeleri ile 88. Maddede belirtilen durumları kapsar. Ancak, 86/3 maddesinde tanımlanan durumlar uzlaşma kapsamı dışındadır.
Kasten yaralama suçunda korunan temel hukuki değer, kişinin vücut bütünlüğü ve dokunulmazlığı hakkıdır. Bu hak, temelde yaşama hakkının bir parçası olarak kişilik hakkını oluşturur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 17. maddesi, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağını belirterek bu hakkı güvence altına almıştır. Aynı zamanda, bu hak uluslararası sözleşmelerle de korunmaktadır.
Kasten yaralama suçu, maddi ve manevi unsurlar olmak üzere iki temel öğeye sahiptir.
Kasten yaralama, genel veya olası kast ile işlenebilir. Failin, eylemi gerçekleştirirken bir niyet taşıması gerekmektedir. Failin niyeti, yargıç tarafından belirlenecektir. Eğer failin niyeti mağduru öldürmekse ama sadece yaralama gerçekleşmişse, faile kasten öldürmeye teşebbüsten ceza verilecektir.
Kasten yaralama suçunun özel halleri, Türk Ceza Kanunu'nun 86, 87 ve 88. maddelerinde düzenlenmiştir ve üç ana kategoriye ayrılır: suça teşebbüs, suça iştirak ve suçların içtimai.
Türk Ceza Kanunu'nda belirtilen hukuka uygunluk nedenleri, kasten yaralama suçuna da uygulanabilir. Meşru savunma, hakkın kullanılması veya spor karşılaşmalarında belirlenen kurallara uygun olarak gerçekleşen yaralanmalar, kasten yaralama suçunun istisnaları arasındadır. Ancak, mağdurun onayının bulunması, bu suçu otomatik olarak geçersiz kılmaz. Türk Ceza Kanunu'nun 82/2 maddesi kapsamında, mağdurun rızası yalnızca belirli durumlarda sonuç doğurur ve davaya son verilmesini sağlar. Yaralamanın diğer hallerinde mağdurun rızası, suçu hukuka uygun hale getirmez. Uluslararası hukuk normları gereği, hiç kimse kendi beden bütünlüğü üzerinde sınırsız bir hakka sahip değildir. Kasten yaralama suçunda, etkin pişmanlık durumu için özel bir düzenleme bulunmamaktadır, zira suçun işlenmesiyle mağdurun zarar görmesi, zararın telafisinin çoğu zaman mümkün olmadığını gösterir, bu yüzden mağdurun hakları önceliklidir.
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 14. maddesine göre, mahkemelerin görev alanlarının belirlenmesinde suçun kanundaki ceza üst sınırı esas alınır ve ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler dikkate alınmaz. Bu bağlamda, Türk Ceza Kanunu'nun 86, 87 ve 88. maddeleri dikkate alındığında, cezaların üst sınırının on yılı aşmaması nedeniyle Asliye Ceza Mahkemeleri yetkilidir.
Fakat, Türk Ceza Kanunu'nun 87/4 maddesine göre, kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelirse, belirli hallerde sekiz yıldan on iki yıla veya on iki yıldan on altı yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Bu durumda, cezanın üst sınırının on yılı aşması sebebiyle görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemesi olacaktır.
5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca, bir davanın görülmesi için yetkili olan mahkeme, suçun işlendiği yerdeki mahkemedir. Bu, suçun gerçekleştiği coğrafi konumun, davaya bakma yetkisine sahip mahkemeyi belirlemede temel kriter olduğunu gösterir.
Kasten yaralamanın cezası şu şekilde düzenlenmiştir:
“Kasten Yaralama Suçu TCK 86
Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. Yaralama suçunda cezayı arttıran haller 86/2, 86/3 ve 87’dir.
Kasten yaralamanın nitelikli hali nedir? sorusunun cevabı TCK 86/2 – TCK 86/3 ve TCK 88’dir.
Kasten Yaralama Suçunun Nitelikli Hali TCK 86/3
Kasten yaralama suçunun;
Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
Silahla, İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama TCK 87
TCK 87 (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
Konuşmasında sürekli zorluğa,
Yüzünde sabit ize,
Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
Yüzünün sürekli değişikliğine,
Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 231. maddesi ışığında, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) uygulamasının, kasten yaralama suçları bağlamında ne şekilde işlediğini ele alacağız. Bu süreç, aşağıdaki üç temel ölçüte dayanır: a) Sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan dolayı hüküm giymemiş olması, b) Yargılama sürecinde, sanığın kişilik yapısı ve davranışlarının gelecekte suç işlemeyeceğine dair mahkemenin ikna olması, c) İşlenen suç sonucu mağdur ya da kamu zararının giderilmiş olması. Sanık bu şartları kabul etmezse, HAGB kararı uygulanmaz.
Yargılama neticesinde sanığa iki yıl veya altında hapis veya adli para cezası verilmesi durumunda, mahkeme HAGB kararı verebilir. Bu durum, mahkeme kararının sanık üzerinde hukuki bir etki yaratmayacağı anlamına gelir.
Karar verildiğinde, sanık beş yıllık bir denetim süresine tabi tutulur. Bu süre zarfında, sanık kasıtlı bir suç işlerse, HAGB uygulamasından faydalanamaz.
Eğer mahkeme tarafından sanığa verilen ceza iki yıl veya daha az bir süreyi kapsıyorsa ya da adli para cezası ise ve sanık bu durumu kabul ederse, önceki suç kaydı bulunmayan sanık için verilen ceza ertelenebilir. Bu süreçte sanık, beş yıl boyunca denetim altında tutulur. Eğer bu beş yıl içinde herhangi bir kasıtlı suç işlenmezse, HAGB kararı kaldırılır. Ancak, bu süre içinde yeniden suç işlenirse, ertelenmiş olan hüküm açıklanır.
Genel olarak "darp etmek" olarak adlandırılan eylem, aslında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86. maddesi altında tanımlanan kasten yaralama suçunu ifade eder. Kasten yaralamanın en hafif şekli, madde 86/2'de "Eğer kasten yaralama eylemi, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif ise, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir. Suçun bir kadına karşı işlenmesi durumunda ise cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz." şeklinde belirtilmiştir.
Daha önce de belirtildiği üzere, darp etme fiili, kasten yaralama olarak kabul edilir ve TCK'nın 86/1 maddesine göre, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, eşe karşı işlenen kasten yaralama suçları için cezalar, TCK'nın 86/3 maddesinde yer alan hükümlere göre artırılmaktadır. Bu hükme göre, eşe karşı işlenen kasten yaralama suçu, cezanın artırılmasını gerektiren durumlar arasında sayılmaktadır ve bu durumda verilecek ceza yarı oranında artırılır.
TCK'nın 86/2 maddesi, kasten yaralama suçunun hafif şeklinin kadına karşı işlenmesi durumunda, cezanın alt sınırının altı aydan az olamayacağını belirtir. Bu, kadına karşı işlenen suçlarda ceza politikasının daha ağır olduğunu gösterir.
TCK'nın 86. maddesi, kasten yaralama suçunun takibinin bazı hallerde mağdurun şikayetine bağlı olduğunu belirtir. Ancak, 86/1 maddesinde yer alan genel hüküm şikayete tabi değildir. Yani, bu madde kapsamındaki suçlar için mağdurun şikayet süresi bulunmamaktadır. Öte yandan, 86/2 maddesi, suçun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğu hallerde şikayete tabi olduğunu ve bu şikayetin altı ay içinde yapılması gerektiğini belirtir.
TCK'nın 86/3 maddesi, silahla işlenen kasten yaralama suçunun, cezanın artırılmasını gerektiren durumlar arasında sayıldığını ve bu suçlar için verilecek cezanın şikayet aranmaksızın yarı oranında artırılacağını belirtir.
TCK'nın 86/3 maddesi kapsamında, suçun nitelikli halleri için şikayetten vazgeçilse bile kamu davası düşmez. Bu, suçun ciddiyetini ve kamusal yaptırımın gerekliliğini vurgular. Bu hallerde, suçun işleniş biçimi ve sonuçları göz önünde bulundurularak, şikayet aranmaksızın cezai işlem uygulanır.
Türk Ceza Kanunu madde 86’ya göre ‘’ (1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ demektedir. Bu durumda kasten birini kör etmenin cezası TCK. m. 87/1’de verilecek ceza iki kat arttırılır.
Kasten yaralamanın bıçakla gerçekleşmesi hali kasten yaralamanın 86/3 deki silahla işlenmesi halinden sayılacaktır ve bıçak bir tür silah olarak kabul edilecektir. Türk Ceza Kanunu madde 86/3’e göre ‘’(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.’’ demektedir.
Türk Ceza Kanunu'nun 86. maddesinin ilk fıkrası, bir kişinin diğer bir kişiye bilerek ve isteyerek fiziksel acı ya da sağlıkta bozulma, algıda zarar gibi durumlar yaratması halinde bir ila üç yıl arasında hapis ceza öngörmektedir. Bu maddeyle tanımlanan kasten yaralama suçunun yargılanması, mağdurun şikayeti aranmadan, yani şikayete bağlı olmayan suçlar kategorisine girmektedir. Bu durum, suçun bu biçiminin herhangi bir şikayet süresine tabi tutulmadığını gösterir.
Öte yandan, Türk Ceza Kanunu'nun 86. maddesinin 2. fıkrası, yaralamanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede hafif olması durumunda, bu suçun işlenmesinin mağdurun şikayetiyle takibe alınabileceğini belirtir. Bu türden yaralama eylemlerinde, mağdurun altı aylık süre içinde şikayette bulunma hakkı bulunur. Eğer bu süre zarfında bir şikayette bulunulmazsa, mağdurun şikayet hakkı ortadan kalkar. Basit yaralama suçunun bu hali, şikayetten vazgeçilmesi halinde soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığına dair bir karara neden olurken, kovuşturma sürecinde ise davanın düşmesine sebep olabilir. Ayrıca, 86. maddenin 3. fıkrasında ise şikayetle ilgili bir düzenleme yer almaz, dolayısıyla bu durumlar da şikayete bağlı suçlar arasında değerlendirilmez.
Uzlaştırma, yasal olarak belirlenen durumlarda, zarar gören birey ile suç işleyen kişinin, bu süreçte aracı olarak görev yapan yetkilendirilmiş bir kişi yardımıyla bir anlaşmaya varmaları sürecini ifade eder. Basit seviyede gerçekleştirilen kasten yaralama eylemleri, uzlaştırmaya uygun suçlar arasında yer alır. Uzlaştırma sürecinin yürütülmesi durumunda, soruşturmanın başlangıcında Cumhuriyet Savcısı veya onun direktifiyle hareket eden güvenlik güçleri, zarar görmüş olan taraf veya fail tarafından ya da şüphelinin kendisine uzlaştırma önerisinde bulunur. Eğer şüpheli, mağdur veya zarar görmüş olan kişi, bu uzlaştırma teklifine üç gün içinde dönüş yapmazsa, uzlaşmanın reddedildiği kabul edilir. Eğer taraflar arasında bir uzlaşma sağlanamazsa ve uzlaştırmaya yönelik bir teşebbüs yapılmışsa, soruşturma veya kovuşturma aşamasında adli süreç devam ettirilir.
Türk Ceza Kanunu'nun 88. maddesi, kasten yaralama eyleminin ihmali bir davranış sonucu gerçekleşmesi halinde uygulanacak ceza indirimini düzenlemektedir. Maddeye göre, eğer kasten yaralama suçu ihmali bir davranışla işlenmişse, bu durumda yargılanan kişiye verilecek olan ceza üçte iki oranına kadar azaltılabilir. Bu düzenlemede, kasten öldürme suçunun ihmali yoluyla işlenmesi durumunda göz önünde bulundurulması gereken koşullar da dikkate alınır.
Türk Ceza Kanunu'nun 83. maddesi, bireyin önceden yapmış olduğu ve başkalarının hayatını tehlikeye atan davranışlar sonucu ölüme neden olunması durumunda, bu ihmali davranışların ve yükümlülüklerin ihlal edilmesi durumunda sorumluluğu açıklar. İhmali ve icrai davranışların eşdeğer olarak değerlendirilmesi için iki ana koşul bulunmaktadır:
Bu koşullar, kasten yaralamanın ihmali bir davranış sonucu işlenmesi durumunda, faile verilecek cezanın belirlenmesinde dikkate alınır. Böylece, ihmal sonucu gerçekleşen yaralama eylemlerinde, failin sorumluluğu ve cezasının hafifletilmesi için gerekli şartlar ve koşullar kanun maddeleriyle açıkça belirlenmiştir. Bu, ihmali davranışların ciddiyetinin anlaşılmasını ve buna uygun bir yargı sürecinin işletilmesini sağlar.
Kanunlarımızda, bazı suç tipleri için uzlaşma mekanizması belirlenmiş olup, bu süreç belirli suçlar için geçerlidir. Kasten yaralamanın hafif vakaları, uzlaşmaya açık suçlar arasında yer alırken, cezayı ağırlaştırıcı etmenlerin varlığında uzlaşma yöntemine başvurulamaz. Türk Ceza Kanunu'nun 86. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen, eşe karşı işlenen kasten yaralama eylemi, suçun cezasını ağırlaştırıcı durumlar arasında sayılmaktadır. Bu tür durumlar, uzlaşmanın uygulanabileceği suçlar kategorisinden çıkarılarak, daha ciddi yargısal işlemleri gerektirir. Türk Ceza Kanunu madde 86/3: ‘’ (3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.’’ şeklindedir.
Bu nedenle eşe karşı işlenen kasten yaralanma suçunun basit halinde uzlaşma yoluna başvuru yolu kanunen bulunmamaktadır.
Türk Ceza Kanunu'nun 86. maddesinin 1. fıkrası, kasten yaralama suçunun temel hükümlerini içerir ve bir kişinin başka bir kişinin vücut bütünlüğüne zarar vermesini, sağlık durumunu olumsuz etkilemesini veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olmasını suç olarak tanımlar. Bu madde, fiziksel şiddetin çeşitli formlarını - yumruk atmak, tekme atmak, tokat atmak, bıçaklamak veya kesici, delici aletlerle zarar vermek gibi - kapsar. Bu tür eylemlerle bir kişinin vücut bütünlüğüne zarar vermek veya acı çektirmek, Türk Ceza Kanunu kapsamında kasten yaralama suçu olarak değerlendirilir.
Maddeye göre, bu suçu işleyen kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir. Ceza miktarı, yaralamanın şiddeti, mağdurun uğradığı zararın boyutu ve suçun işlenme şekli gibi faktörlere göre değişebilir. Yargılama sürecinde, mahkeme bu tür eylemlerin sonuçlarını ve faillerin niyetini dikkate alarak, yasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla, uygun cezayı belirler.
Bu düzenleme, bireylerin vücut bütünlüğü ve sağlık hakkının korunmasını amaçlar ve şiddet eylemlerine karşı caydırıcı bir yaptırım oluşturur.
Türk Ceza Kanunu'nun 87. maddesinin 3. fıkrası kapsamında, kasten yaralama suçunun sonucu olarak vücutta meydana gelen kemik kırılması veya çıkığı, neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama kapsamında değerlendirilir. Bu durum, burun kırılması gibi spesifik bir kemik kırılmasının da, suçun sonucunun ağırlaştırılmasına sebep olabileceğini gösterir. Kanunun belirttiği üzere, kemik kırılması veya çıkığının hayat fonksiyonları üzerindeki etkisine bağlı olarak verilecek ceza, yarısına kadar artırılabilir.
Bu hüküm, kasten yaralama suçlarında sonuçların ciddiyetine göre cezai yaptırımların artırılabilmesinin yasal bir temeline sahiptir. Burun kırılması durumunda, bu eylemin neticesinde oluşan sağlık sorunları ve mağdurun yaşam kalitesi üzerindeki etkiler dikkate alınarak, yaralayan kişiye verilecek cezanın yasal sınırlar içinde artırılması mümkün olacaktır. Bu, suçun sonuçlarının ağırlığına göre adil bir cezalandırma anlayışını yansıtmaktadır.
Türk Ceza Kanunu'nun 86/2 maddesi uyarınca, basit yaralama suçunun cezası, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması durumunda, mağdurun şikayeti üzerine dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası şeklinde düzenlenmiştir. Suçun kadına karşı işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı altı aydan az olamayacak şekilde belirlenmiştir.
Hapis cezasına çarptırılan bir kişinin mahkumiyet kararı adli sicil kaydına işlenir. Mahkumiyet hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi durumunda dahi, bu adli para cezası mahkumiyeti gibi adli sicil kaydına işlenir ve para cezası ödenmediği sürece adli sicilde yer almaya devam eder. Adli para cezasıyla ilgili olarak kesinleşen ceza, sicile kaydedilir. Önemli bir nokta olarak, adli para cezasının ödenmesi sonrasında dahi, sicilden bu kaydın otomatik olarak silinmediği belirtilmelidir. Bu durum, adli sicil kayıtlarının yönetimi ve temizlenmesi süreçlerinin anlaşılması açısından önem taşımaktadır. Adli sicil kaydının temizlenmesi veya silinmesi için ilgili yasal prosedürlere başvurulması ve gerekli şartların sağlanması gerekmektedir.