İSTANBUL (AA) - İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, "AB'nin Stratejik Pusula" belgesine ilişkin, "Avrupa güvenlik mimarisi benzeri görülmemiş bir kırılma anından geçerken, bugüne kadar Avrupa'nın güvenliğinin sağlanmasında son derece kritik roller üstlenen NATO müttefiki ve aday ülke Türkiye'ye yönelik benimsenen yanlı ve çelişkili söylem, AB'nin stratejik aktörlük iddiasına katkı sunmadığı gibi buna zarar verme riski taşıyor." ifadesini kullandı.
İKV'den yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Zeytinoğlu, AB Dış İlişkiler Konseyi'nin, AB güvenlik ve savunma politikasının 2030 yılına kadar izleyeceği rotayı belirleyecek "Stratejik Pusula" adlı belgesini 21 Mart'ta kabul ettiğini anımsatarak, "Stratejik Pusula"nın jeopolitik sınamalar karşısında AB'nin bir stratejik kimlik oluşturma çabası olarak görülebileceğini belirtti.
Zeytinoğlu, "Bu dokümanın ortaya çıkışı, büyük güçler arasındaki stratejik rekabetin kızıştığı, güvenlik tehditlerinin doğasının dönüşüme uğradığı ve Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesiyle savaşın Avrupa'nın kapısını çaldığı bir döneme rastlıyor." ifadesini kullandı.
"Stratejik Pusula"nın, somut eylemler ve detaylı bir takvim içeren bir eylem kılavuzu niteliği taşıdığını ve 4 unsurdan oluştuğunu aktaran Zeytinoğlu, "Bu 4 unsur, birliğin krizler karşısında daha hızlı ve kararlı hareket etmesi, vatandaşların hızla değişen tehditlere karşı korunması, kabiliyet ve teknolojilere daha fazla ve akılcı yatırım yapılması, ortaklarla iş birliğinin müşterek hedefler doğrultusunda güçlendirilmesidir." değerlendirmesinde bulundu.
Farklı operasyonel senaryolarda ve krizlerin farklı aşamalarında konuşlandırılmak üzere 5 bin askerden oluşan Hızlı İntikal Kapasitesi'nin oluşturulmasının "Stratejik Pusula"nın getirdiği en önemli yeniliklerden biri olarak öne çıktığını belirten Zeytinoğlu, şunları kaydetti:
"Hazırlık düzeyinin tatbikatlarla artırılması ile Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP) kapsamında tam donanımlı 200 sivil uzmanın 30 gün içerisinde kriz bölgelerinde görevlendirilebilecek kapasiteye 2023 ortasına kadar erişilmesi öne çıkan diğer yenilikler arasında. Belgede, askeri hareketliliğin artırılması ve OGSP misyon ve harekatlarının daha esnek hale getirilmesinden hibrit ve siber tehditlere karşı koordineli araçlar geliştirilmesine, ortak kabiliyetlere yatırımların teşvik edilmesi için KDV muafiyetinden benzer düşünen ülkeler ve ortaklarla iş birliğinin güçlendirilmesine uzanan pek çok eylem ortaya konuluyor. Stratejik Pusula'nın öncülleri 2003 Avrupa Güvenlik Stratejisi'nden ve 2016 AB Küresel Stratejisi'nden farklı olarak, AB başkentlerinin sürücü koltuğunda olduğu bir süreçle şekillendiği, net bir takvim ve güçlü bir izleme mekanizmasıyla desteklendiği dikkat çekiyor."
- "Türkiye'ye yönelik benimsenen yanlı söylem, AB'nin stratejik aktörlük iddiasına katkı sunmuyor"
Türkiye'nin, belgenin stratejik ortamın tahlil edildiği bölümünde Doğu Akdeniz bağlamında ve ikili ortaklıklar bölümünde ele alındığına işaret eden Zeytinoğlu, "Doğu Akdeniz bağlamında, Türkiye'ye yönelik Rum ve Yunan tezlerini yansıtan hasmane bir söylemin benimsendiği dikkat çekiyor. Belgede, üye devletlere karşı provokasyonlar ve tek yanlı eylemler ile uluslararası hukuka aykırı egemenlik hakkı ihlallerinin yanında düzensiz göçün araçsallaştırılması nedeniyle Doğu Akdeniz'deki gerginliklerin sürdüğü ve hızla tırmanma potansiyeline sahip olduğu belirtilerek, istikrarlı ve güvenli bir ortamın ve iyi komşuluk ilişkileri ilkesi doğrultusunda iş birliği ve karşılıklı yarar temelinde bir ilişkinin gerek AB'nin gerekse Türkiye'nin çıkarına olduğu ifadelerine yer veriliyor." ifadelerini kullandı.
İkili ortaklıklar bölümünde, Türkiye'nin OGSP misyon ve harekatlarına sunduğu katkıdan söz edildiğini aktaran Zeytinoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"AB'nin Türkiye ile müşterek çıkar alanlarında iş birliğini sürdüreceği vurgulanıyor. Birliğin, Türkiye ile karşılıklı yarar temelinde bir ortaklık geliştirme kararlılığına sahip olduğu belirtilirken, bunun 25 Mart 2021 tarihli AB Zirvesi kararları doğrultusunda Türkiye tarafından da iş birliği, gerilimin sürdürülebilir şekilde dindirilmesi ve AB'nin endişelerinin ele alınması yönünde eşit derecede kararlılık gerektirdiği kaydediliyor.
Avrupa güvenlik mimarisi benzeri görülmemiş bir kırılma anından geçerken, bugüne kadar Avrupa'nın güvenliğinin sağlanmasında son derece kritik roller üstlenen NATO müttefiki ve aday ülke Türkiye'ye yönelik benimsenen yanlı ve çelişkili söylem, AB'nin stratejik aktörlük iddiasına katkı sunmadığı gibi buna zarar verme riski taşıyor. AB'nin savunma vizyonunun, bazı üye devletlerin tezleri etrafında şekillenen ayrıştırıcı bir söylemin yerine ileri görüşlü bir yaklaşımla AB ile Türkiye'yi birbirine yakınlaştıracak alanlar üzerine inşa edilmesi yalnızca AB'nin güvenlik ve savunma kimliğinin gelişimine değil, NATO-AB iş birliğine de büyük katkı sağlayacaktır."