Diyabet vakalarının yüzde 90'ını Tip2 hastaları oluşturuyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu'nun verilerine göre ise her 11 yetişkinden 1'i diyabet hastası.
Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun açıkladığı verilere göre dünyada her 11 yetişkinden 1'i diyabet hastalığına sahip.
Türkiye’de ise bölgelere göre değişmekle birlikte ortalama yüzde 7 oranında diyabetli bulunuyor.
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Dr. Safiye Arık, “Diyabet, insülin eksikliği ya da insülin etkisindeki kusurlar nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik, geniş spektrumlu bir metabolizma bozukluğudur. Uzun vadede yüksek glikoz seviyeleri vücutta hasara ve çeşitli organ ve dokularda yetersizliklere neden olur” dedi.
Diyabetin dört farklı çeşidi bulunuyor
Diyabet türlerinin dört klinik tipte sınıflandırıldığını belirten Arık, en sık görülen türlerin Tip1, Tip2 ve Gestasyonel (Gebelik Diyabeti) olduğunu, dördüncü türünün ise diğer sebeplere (ilaç kullanımına, hormonal bozukluklara vb.) bağlı olarak görülebileceğini söyledi.
Tip1 diyabet genellikle gençlerde görülüyor
Tip1 diyabette mutlak insülin eksikliği olduğunu ve her yaşta gelişebileceğini ancak genellikle çocuklarda ve ergenlerde görüldüğünü ifade eden Uzm. Dr. Safiye Arık, Tip1 Diyabette vücudun çok az insülin ürettiğini ya da hiç üretmediğini belirtti.
Hastalarda beta hücre yıkımı söz konusu olduğunu anlatan Uzm. Dr. Arık, “Beta-hücre rezervi yüzde 80-90 oranında azaldığı zaman klinik diyabet semptomları ortaya çıkar. Hiperglisemiye ilişkin ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi, çok idrar çıkma, kilo kaybı ve yorgunluk gibi semptom ve bulgular aniden ortaya çıkar. Hastalar sıklıkla zayıf ya da normal kilodadır. Genellikle 30 yaşından önce başlar. Mutlaka kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak için insülin enjeksiyonuna ihtiyaç duyulur” dedi.
Diyabet vakalarının yüzde 90'ı Tip2
Uzm. Dr. Arık, yetişkinlerde daha yaygın olarak görülen Tip2 diyabetin tüm diyabet vakalarının yaklaşık yüzde 90’ını oluşturduğunu söyledi:
"Toplumda daha sık görülen diyabet formu tip 2 diyabettir ve insülinin yeterince etki gösterememesi sonucu ortaya çıkar. Vücut ürettiği insülini iyi kullanamaz. Genellikle insülin direnci tip 2 diyabetin öncesinden başlayarak uzun yıllar tabloya hakim olmakta, insülin sekresyonunda ciddi azalma ise diyabetin ileri dönemlerinde veya araya giren hastalıklar sırasında ön plana geçmektedir."
Gestasyonel DM gebelik sırasında ortaya çıkan ve genellikle doğumla birlikte düzelen diyabet formu olduğunu belirten Uzm. Dr. Safiye Arık, gebeliğe bağlı insülin direnci ve genetik yatkınlık nedeniyle oluştuğunu anlattı.
Kan şekeri normale yakın seviyelerde tutulmalı
Arık, diyabet hastalarında kan şekerinin olabildiğince normale yakın seviyelerde tutulmasının, göz, sinir ve böbrek hasarları, kalp krizi ve inme gibi sorunlarla karşılaşma riskini azaltacağını önemle vurguladı:
“Sağlıklı beslenme ve uygun egzersiz programının uygulanması, diyabetin vazgeçilmez tedavi unsurlarıdır. Yaşam tarzı değişikliği ile kan şekeri kontrol altına alınamayan veya başlangıçta kan şeker değeri çok yüksek olan Tip2 Diyabetli hastalara ağızdan alınan ilaçlar ve/veya insülin tedavisi başlamak gerekebilir. Tip1 Diyabet hastalığı ömür boyu insülin kullanılmasını gerektirir. Gestasyonel diyabette ise diyet ve egzersiz programı ile glisemik kontrolün sağlanamadığı vakalarda insülin tedavisi başlanmalıdır.”