İSTANBUL (AA) - Bayrampaşa Cezaevi'nde 19 Aralık 2000'de düzenlenen ve 12 kişinin hayatını kaybettiği "Hayata Dönüş Operasyonu"nda görev sınırlarını aştıkları gerekçesiyle dönemin jandarma görevlisi 194 sanığın yargılandığı davada, dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun tanık olarak dinlendi.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 46. duruşmaya, tarafların avukatları katıldı.
Dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, tanık olarak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Ertosun, o dönem devletin uzun yıllar cezaevlerine hakim olamadığını, cezaevlerinin terör örgütleri için okul vazifesi gördüğünü öne sürerek, örgüt üyelerinin cezaevlerinde eylem planları yaptığını anlattı.
Söz konusu dönemde hükümlü ve tutukluların rehin alındığını ve cezaevlerine silahların sokulduğunu iddia eden Ertosun, güvenlik görevlilerinin de koğuşlara giremediğini savundu.
Ertosun, Terörle Mücadele Kanunu ve Çıkar Amaçlı Örgütlerle Mücadele Kanunu kapsamında F tipi cezaevlerinin ortaya çıktığını, örgüt üyelerinin de amaçlarına karşı olduğu için bu uygulamaya karşı çıktıklarını söyledi.
Cezaevlerinde 20 Ekim 2000'de açlık grevi, 20 Kasım'da da ölüm oruçlarına başlandığını aktaran Ertosun, "19 Aralık'ta 60 gündür açlık ve ölüm oruçları devam ediyordu. 60 gün kritiktir. 60 günde ölümler başlar. Operasyondan önce araya giren heyetler, uzlaşma sağlamak için çaba gösterdiler. Hikmet Sami Türk, 'orucun bitirilmesi durumunda cezaevi açılışlarının ertelenmesini, toplumsal mutabakat alınıncaya kadar açılmayacağını' söyledi. 60. gün yaklaştığında oruçlar bitmedi." diye konuştu.
- "Operasyon, devletin hakimiyeti ve insan hakları için yapılmıştır"
Cezaevlerindeki yetkinin başsavcılarda olduğunu ve 60. gün yaklaştığında başsavcıların arama kararı verdiklerini ifade eden Ertosun, şunları kaydetti:
"Operasyon, devletin hakimiyeti ve insan hakları için yapılmıştır. 20 cezaevinde bu durum vardı. Konu bize iletildi, biz bakanlıklara ilettik. Ölüme yatanların kurtarılması gerekiyordu. Arama yapılmak için girildiğinde ateş açılmış ve güvenlik görevlileri de bu duruma müdahale etmiştir. Sonuçta bu operasyonun yapılmasıyla terör ve çıkar amaçlı suç örgütlerine son verilmiştir. O dönemde yapılan cezaevleri bir reformdur. F tipi cezaevlerini denetleyen Avrupa Birliği komisyonu F tipi cezaevlerinin uluslararası standartlara uygun olduğunu belirtmişlerdir."
İnsanların cezaevlerinde bırakılması durumunda öleceklerini, kimsenin ölmesinin istenmediğini ancak sonuç itibarıyla cezaevlerinde direnişin olduğunu belirten Ertosun, İçişleri Bakanlığının operasyonu yaptığını, Hayata Dönüş ismini kendilerinin koymadığını ve Adalet Bakanlığının operasyon yapma durumunun olmadığını ifade etti.
Arama kararlarını gerçekleştirenlerin İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı olduğunu söyleyen tanık Ertosun, operasyon kararını hükümetin verdiğini ve kendisinin operasyonel bir bakanlıkta çalışmadığını söyledi.
Yapılan toplantılarda izlenimlerini aktardıklarını belirten Ertosun, "Toplantılarda her şey değerlendiriliyordu. Operasyon olurken Ankara'daydım. Operasyonu İçişleri Bakanlığından takip ediyorduk. Benim talimat verme yetkim yoktu. 'Tufan Harekat Planı' ve 'Hayata Dönüş Operasyonu' isimlerinden Adalet Bakanlığının haberi yoktu." dedi.
- Eski İçişleri Bakanı Tantan'ın da beyanı alınacak
Tanık beyanlarının ardından ara kararını veren mahkeme heyeti, Jandarma Genel Komutanlığına yazı yazılarak dava konusu operasyon ile ilgili tutulmuş bir rapor var ise gönderilmesine hükmetti.
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine yazı yazılarak Kasım 1999 ile 19 Aralık 2000 tarihleri arasında dava konusu cezaevi ile ilgili herhangi bir karar alınıp alınmadığının sorulmasını kararlaştıran mahkeme, dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın tespit edilen adresinden SEGBİS vasıtasıyla duruşma sırasında beyanının alınmasına karar verdi.
Mahkeme diğer eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ertelendi.
- Davanın geçmişi
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, sanıkların 19 Aralık 2000'de Bayrampaşa Cezaevi'nde düzenlenen "Hayata Dönüş Operasyonu"nda görevli jandarma birliklerinde yer aldığı belirtiliyor.
Sanık olan dönemin 39 jandarma görevlisinin, görev sınırlarını aşarak aşırı güç ve silah kullanıp faili belli olmayacak şekilde 12 kişinin ölümüne sebep oldukları, 29 kişiyi de öldürmeye teşebbüs ettikleri aktarılan iddianamede, özellikle görev sınırları ve silah kullanma yetkilerinin aşılıp aşılmadığına, orantılı veya aşırı güç kullanılıp kullanılmadığına ilişkin delillerin değerlendirilmesinin mahkemeye ait olduğu ifade ediliyor.
İddianamede, suç tarihinde jandarma görevlisi olan sanıklar hakkında, ölen 12 kişi için ayrı ayrı "görevin ifası sırasında kasten öldürme" suçundan 20 yıldan 25 yıla kadar, 29 mağdur için de "görevin ifası sırasında kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan ayrı ayrı 9 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezası isteniyor.
- Ek iddianame ile sanık sayısı 196'ya yükseldi
Yargılama devam ederken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca olayla ilgili 157 sanık hakkında ek iddianame düzenlendi. İddianamede, bu sanıkların "kasten öldürme" suçundan cezalandırılmaları talep ediliyor.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, bu iddianame ile Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dosyanın birleştirilmesine karar verildi. Dosyaların birleşmesi sonucunda sanık sayısı 196'ya yükseldi.
Yargılama sırasında, iki sanığın hayatını kaybetmesiyle sanık sayısı 194 oldu.