ANKARA (AA) - BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olmanın kadına şiddeti onaylama anlamına gelmeyeceğini söyledi.
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Destici'yi parti genel merkezinde ziyaret etti.
Arslan, ziyaretteki konuşmasında, "12 yıl önce şehit edilen BBP Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölüm yıl dönümünün yaklaştığını" söyledi.
Yazıcıoğlu'nun Türk siyasi hayatında özel bir yeri olduğunu belirten Arslan, Yazıcıoğlu'nun ölümündeki sır perdesinin hala aralanamamasının ve faillerinin bulunamamasının herkesi üzdüğünü dile getirdi.
Arslan, 22 Mart'ın Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Su Günü'nü olarak ilan edildiğini anımsattı. Konfederasyonunun gün dolayısıyla "Su Hakkı" raporu hazırladığını aktaran Arslan, dünyadaki suyun sadece yüzde 3'ünün içilebilir ve kullanılabilir halde bulunduğunu ifade etti.
Suyun idareli kullanılması gerektiğine dikkati çeken Arslan, dünyada kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1700, Türkiye'de ise 1399 metreküp olduğunu, Türkiye'nin su kıtlığı çektiğini anlattı.
Arslan, "Suyu her alanda, ülkemizin de geleceğini dikkate alarak idareli şekilde kullanmamız gerekiyor. Yer altındaki ulaşılabilir su kaynaklarımız hızlı şekilde özelleştiriliyor. Özelleştirme üzerinden de ne yazık ki bir kısım uluslararası şirketler buralara el koymakta" diye konuştu.
- Yazıcıoğlu'nu anma programlarının teması "Türkiye'nin birliği" olacak
Destici de Yazıcıoğlu'nu bu yıl 25 Mart'ta "Türkiye'nin birliği" ana temasıyla düzenleyecekleri programlarla anacaklarını ifade etti ve Yazıcıoğlu'nun en büyük hayali ve idealinin Türkiye'nin birliği olduğunu belirtti.
Su konusunun önemli olduğunu söyleyen Destici, dönem dönem bu konuyu gündeme getirdiklerini kaydetti.
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine de değinen Destici, konunun gündeme geldiği ilk yıllarda bunun yanlış olduğunu ifade ettiklerini bildirdi.
Bunu ifade ederken kadına şiddeti ayırdıklarını belirten Destici, şöyle konuştu:
"Kadına şiddete hepimiz karşıyız. İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olmak demek kadına şiddeti onaylamak anlamına gelmez. Bazı çevreler kasıtlı olarak bunu söylüyorlar. Bizi de bu konuda itham ediyorlar. Açıkça söyleyeyim ki bu büyük bir yalandır, büyük bir iftiradır, gayri ahlaki bir ithamdır ve büyük bir hayasızlıktır. Bizim İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olmamızın nedeni sözleşmenin bizim değerlerimizi, kültürümüzü, inancımızı, ahlakımızı yok saymasıdır. Biz batı değiliz, farklı kültürümüz, farklı inancımız var. Biz cinsiyetsizliği kabul edemeyiz. Özgürlük adı altında sapkınlıklara evet diyemeyiz. Bu sapkınlıkların, LGBT gibi Müslüman Türk yurdunda neşet etmesine, devlet korumasıyla yaygınlaştırılmasına, normal bir hayat tarzıymış gibi sunulmasına göz yumamayız."
Destici, gazetecilerin döviz kurlarındaki hareketliliğe ilişkin sorusu üzerine de "Biz kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomiye sahip değiliz. Maalesef Türkiye borç bulma yükümlülüğü olan bir ülke, ekonomisini döndürmek için. Halen böyle. Bu da yeterli üretim yapamadığımızdan kaynaklanıyor. Bizim böyle kırılgan ekonomimiz olduğu için de siyasi alanda attığımız adımları beğenmeyen ya da lehlerine olmadığını düşünen kesimler hemen ekonomiyi devreye sokarak Türkiye'yi buradan abluka altına almaya çalışıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.