Anasayfa Güncel Ekonomi Spor Siyaset 3.Sayfa Eğitim Yaşam Dünya Sağlık Teknoloji Bunları Biliyor musunuz?

Filistinli sanatçı, Kudüs'ün tarihini "Arabesk" sanatıyla korumaya çalışıyor

10.11.2022 12:49:00
Filistinli Azam Ebu Suud: "Arapça kaligrafi, zamanla gelişen sanatlardan biri. Emeviler zamanında, ayetlere hareke konulmuyordu. Abbasilerin Kufi tarzı ve diğer kaligrafi fontları çıktı. Tüm bunlar Arabesk sanatına katkı sağladı" "Tek amacım bu sanatı korumak ve yok olmasını önlemek. Görevim, Kudüs'ün Arap, İslami ve Hristiyan görüntüsünü korumak. Başka bir deyişle, Meşrebiyelerin ve vitray süslemeli camların şehrin sokaklarına dönmesi"

KUDÜS (AA) - ENES CANLI - Filistinli Azam Ebu Suud, emekli olduktan sonra mimaride bezeme sanatı olarak öne çıkan "Arabesk"e kendisini adayarak, bu sanatın unutulmaması ve işgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan yapılara yeniden dönmesi için çaba harcıyor.


Arap dünyasında, ahşap, vitray ve metal işçiliğiyle ortaya konan "Arabesk", Kudüs'teki evlerin, devlet kurumlarının, ibadet mekanlarının süslemelerinde yoğun biçimde kullanılıyordu ancak zamanla sadece şehrin tarihi cami ve kiliselerinde bu sanata rastlanır oldu.


Modern tüketim alışkanlıklarıyla yok olan birçok estetik unsur gibi bu geleneksel sanat da ustalarının sayısının azalmasıyla unutulmaya yüz tuttu.


İşgal altındaki Doğu Kudüs'teki Mescid-i Aksa manzarasıyla da tanınan Ras el-Amud Mahallesi'nde yaşayan 72 yaşındaki Ebu Suud, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Arabesk sanatının Kudüs'te asırlar boyu evler, devlet kurumları ve dini mekanları süslemek için kullanıldığını anlattı.


Yıllarca Kudüs'te Ticaret Odası Başkanlığı görevini yürüten Ebu Suud, Arabesk sanatında kendisini geliştirmeye çalıştığı dönemde Kudüs'ün tarihine ilişkin çok sayıda araştırma yaptığını belirtti.


Ebu Suud, işgal altındaki Doğu Kudüs'te yer alan ve Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa'nın avlusundaki Kubbetu's Sahra Camisi'nin içindeki kubbenin Arabesk sanatının "en muazzam örneği" olduğunu ifade etti.


Filistinli sanatçı, "Arapça kaligrafi, zamanla gelişen sanatlardan biri. Emeviler zamanında, ayetlere hareke konulmuyordu. Abbasilerin Kufi tarzı ve diğer kaligrafi fontları çıktı. Tüm bunlar Arabesk sanatına katkı sağladı." diye konuştu.


Kudüs'teki varlıklı insanların evlerinin camlarında Arabesk tarzında vitrayın yoğun şekilde kullanıldığını aktaran Ebu Suud, şehrin farklı tarihlerde yaşadığı depremler sonucunda bu süslemelerin de kaybolduğuna işaret etti.


- Arabesk'e ilgisi erken yaşta başladı


Ebu Suud, amcasının hobi olarak yaptığı ahşap oymaya merakından dolayı henüz 12 yaşında Arabesk sanatıyla tanıştığını anlattı.


Bu yıllarda Kubbetu's Sahra'nın yenileme çalışmaları için İtalya'dan sanatçıların geldiğini söyleyen Ebu Suud, Aksa'nın avlusunda oynarken onları izlediğini, alçı taşı işçiliğinde onlara yardım ettiğini ve böylece Arabesk sanatına tutkusunun da arttığını aktardı.


Ebu Suud, eğitim ve iş hayatı nedeniyle bu sanata vakit ayıramadığını ancak yerel gazetelerde yazılar, Kudüs'ün sözlü tarihine dayalı romanlar yazarken Arabesk'e yeniden ilgi duyduğunu dile getirdi.


Arabesk sanatı hakkında araştırmalar yaptığını aktaran Ebu Suud, Endülüs, Mısır, Fas, Türkiye'yi ziyaret ettiğini, Şam ve Halep'i ziyaret edenlerden fotoğraflar istediğini belirtti.


Ebu Suud, "İstanbul'u ve Türkiye'nin başka şehirlerini ziyaret ettim. Osmanlıların, Kudüs'e, Mescid-i Aksa ve diğer camilere yaptığı katkıları gördüm." dedi.


Yaptığı araştırmaların sanatına katkı sağladığını belirten Ebu Suud, renkli camların cami ve kiliselerde güneş ışığıyla estetik vermek için kullanıldığından söz etti.


- Kudüs'ün ahşap cumbaları "Meşrebiye"


Ebu Suud, Arabesk sanatının eskiden yoğun olarak kullanıldığı diğer bir alanın da evlerin balkonlarındaki ahşap cumbaların süslemesi olduğunu aktardı.


Arapça "Meşrebiye" diye isimlendirilen bu ahşap cumbaların şehrin çehresinde giderek azaldığına işaret eden Ebu Suud, bu cumbaların arasına yerleştirilen renkli camlarla estetiğin artırıldığını anlattı.


- İslamiyet ve Hristiyanlığın sentezi


Ebu Suud, Kudüs'ün tarihine ilişkin yaptığı araştırmalar sırasında, 1922-1924 yılları arasında inşa edilen Izdırap Bazilikası ya da diğer adıyla Tüm Ulusların Kilisesi'nin inşasında Avrupa'nın farklı ülkelerinin rol aldığına değindi.


İnşaat için şehre gelen Avrupalı sanatçıların Doğu süslemelerinden etkilendiğini kaydeden Ebu Suud, kilisenin inşaatı bittikten sonra bölgedeki Nasıra, Akka, Ramle gibi şehirlerde de varlıklı insanların evlerini kilisedekine benzer Arabesk tarzda süslediğini dile getirdi.


- Evinin altında atölye ve galeri var


Ebu Suud, evinin alt katına kurduğu atölyede Arabesk tarzında vitray ve ahşap işçilikleri yapıyor.


Aynı zamanda galeri gibi bir alanda yaptığı işleri sergileyen Ebu Suud, sattığı tablolarla da bu maliyetli hobisini finanse ettiğini söyledi.


Ebu Suud, hayalinin ziyaretçilere Arap, İslamiyet ve Hristiyanlık dönemi tarzında eserlerini sergileyebildiği bir müze açabilmek olduğunu ifade ederek Kudüs, Ramallah ve El Halil kentlerinde sergiler açtığını anlattı.


Kudüs'teki Filistinli gençlere bu sanatı öğretmek istediğinden bahseden Ebu Suud, bunun nedenini ise "İsrail yönetiminin şehrin çehresini daha Yahudi bir imajla değiştirmesi ve kendisinin de sanatıyla buna direnmek istemesi" olarak açıkladı.


Ebu Suud, "Tek amacım bu sanatı korumak ve yok olmasını önlemek. Görevim, Kudüs'ün Arap, İslami ve Hristiyan görüntüsünü korumak. Başka bir deyişle, Meşrebiyelerin ve vitray süslemeli camların şehrin sokaklarına dönmesi. Bu büyük bir iş ama eğer yapılırsa ziyaretçiler Kudüs'ün bir Arap, İslamiyet ve Hristiyan şehri olduğunu hissedecek." ifadelerini kullandı.


DİĞER HABERLER