ANKARA (AA) - Uluslararası Adalet ve Hesap Verebilirlik Komisyonu (CIJA) Başkanı Stephen Rapp, martta 11'inci yılına girecek Suriye savaşında Esed rejiminin suçlarına ilişkin Yugoslavya'daki Miloşeviç, hatta Nazilerinkinden daha fazla kanıt olduğunu öne sürdü.
CBS News'in haberine göre, 2015'te ABD'nin savaş suçlarından sorumlu özel temsilciliğini yapan ve Sierra Leone ve Ruanda'da işlenen savaş suçları hakkında incelemeler ve hukuki raporlar hazırlayan Rapp, Esed rejiminin suçlarına kanıt niteliği taşıyan yaklaşık 900 bin belge ve fotoğrafa ulaştıklarını açıkladı.
Rapp, belgelerde Esed'in isminin yazılı olduğu ve suçları onun organize ettiğinin açık olarak görüldüğünü söyledi ve söz konusu suçlara ilişkin ellerinde Yugoslavya'daki Miloseviç ve hatta Nazilere göre daha fazla delil bulunduğunu iddia etti.
Esed rejiminin suçlarının "Nazi gaddarlıklarını" aştığını vurgulayan Rapp, "Çünkü Naziler, kurbanlarının her birinin kimlik bilgileriyle ayrı ayrı fotoğraflarını çekmedi." dedi.
Rapp, Federal Soruşturma Bürosunun (FBI) fotoğrafları inceleyerek gerçek insan ve olayları temsil ettiğini doğruladığına işaret etti.
Esed'in savaşı neredeyse kazandığını dile getiren Rapp, ABD ve diğer ülkelerin yaptırım uygulamasına karşın savaş suçlularının Suriye'de güvende olacağını belirtti.
Rapp, Birleşmiş Milletler'in Suriye'yi Uluslararası Ceza Mahkemesine sevk etmeye çalıştığını ancak bunun Rusya ve Çin tarafından veto edildiğini hatırlatarak bu suçların işlenip cezasız kalmasının örnek teşkil edeceği ve geleceğin geçmişten daha tehlikeli bir hal alabileceği uyarısında bulundu.
- "Esed rejiminin diktatörlüğünün gerçek yüzünü ifşa etmek için hayatımı ve ailemin hayatını riske attım"
Fotoğrafların yurt dışına taşınmasını sağlayan ve uzun yıllar Suriye rejimine bağlı askeri fotoğrafçı olarak çalışan Caesar kod adlı eski rejim görevlisi ise 2011'de rejimin gizli hapishanelerinde öldürülenlerin cesetlerinin tutulduğu morglarda çekimler yapması emrini aldığını aktardı.
Caesar, cesetlerin aylarca işkence gördüklerinin anlaşıldığını vurgulayarak, "İskelete dönmüş, çoğunun gözleri oyulmuş, elektriğe verilmiş cesetler gördüm. Olay yerinde bıçaklar ve onları dövmek için kullanılan büyük kablolar ve kayışlar vardı." ifadelerini kullandı.
2013'te morglarda yer kalmaması üzerine cesetlerin askeri hastanenin otoparkına döküldüğünü söyleyen Caesar, "Fotoğraf çekerken, hükümetin bunu kendi halkına nasıl yapabildiğini sorguluyordum." diye konuştu.
Caesar, çektiği fotoğrafları günlük olarak arkadaşı Sami'nin bilgisayarında yedeklediğini aktararak "Esed rejiminin bu diktatörlüğünün gerçek yüzünü tüm dünyaya göstermek ve ifşa etmek için hayatımı ve ailemin hayatını riske attım." diye konuştu.
- "Cesetlerin vücutlarının farklı yerlerine yazılmış üç rakam bulunuyordu"
Caesar'ın çektiği fotoğrafların yedeklenerek yurt dışına kaçırılmasına yardımcı olan Sami ise kendilerine düşen sorumluluğun Suriye halkına neler yapıldığını göstermek olduğunu dile getirdi.
Sami, fotoğraflarda cesetler üzerindeki numaraların dikkatini çektiğini vurgulayarak, "Cesetlerin farklı yerlerine yazılmış üç rakam bulunuyordu." dedi.
Söz konusu numaraların birincisinin tutuklu sayısı olduğuna dikkati çeken Sami, ikincisinin kişiye işkence yapan istihbarat şubesini temsil ettiğini ve üçüncüsünün toplam ceset sayısını gösteren numara olduğunu aktardı.
- Suriye iç savaşı 11'inci yılına giriyor
Suriye'de, Mart 2011'de barışçıl halk gösterileriyle başlayan ve Beşşar Esed rejiminin müdahalesiyle kan gölüne dönen iç savaş 10'uncu yılını geride bırakırken, Rusya'nın hava desteğiyle sivilleri hedef alan rejim güçleri, İdlib'de son dönemde 2 milyon sivili evsiz bıraktı.
Suriye'de yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca kişinin mülteci konumuna düştüğü ve yerinden edildiği iç savaş 10 yılını geride bıraktı.
15 Mart 2011'de ülkenin güneyindeki Dera ilinde bir grup öğrencinin okul duvarına, Beşşar Esed'e hitaben, "Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sende" yazmasıyla, Suriye'deki halk ayaklanmasının fitili ateşlendi.
Esed rejiminin kışlalardaki askerlerini ve güvenlik güçlerini harekete geçirerek diğer illere de sıçrayan rejim karşıtı gösterileri güç kullanarak bastırmaya çalışması, barışçıl halk gösterilerinin iç savaşa evrilmesine yol açtı.
Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinin, kimyasal silah kullanma, halkı açlığa sürükleme, tehcir, ablukaya alma, keyfi tutuklama ve işkence gibi savaş suçlarının işlendiğine dikkati çektiği iç savaşta, yüz binlerce sivil hayatını kaybetti
BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre, iç savaş nedeniyle 6,7 milyon Suriyeli mülteci konumuna düştü. Bu kişilerin yaklaşık 3,6 milyonuna Türkiye tek başına ev sahipliği yapıyor.