ANKARA (AA) - Ayaş Akkaya Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Zehra Varol, organik tarım yapmak istediğinde "yapamazsınız, olmaz" gibi eleştirilerle karşılaştığını belirterek, "2020'de buna başladık. 2 yılda toprağımız gerçekten değişti. Ürünlerde verim kaybı kesinlikle yok, konvansiyonelden daha güzel." dedi.
Anadolu Ajansının "global iletişim ortağı" olduğu EKO İKLİM Ekonomi ve İklim Değişikliği Zirvesi ve Fuarı kapsamında, "Tarımsal Üretim, Kırsallık ve Çiftçi Gözünden İklim Değişikliği" oturumu gerçekleştirildi.
Zehra Varol, yaptığı konuşmada, iklim değişikliğinin sebep olduğu verim azalması, ürün kayıpları ve maliyetlerin yükselmesi gibi problemlerin üreticiyi toprağından kopardığını aktardı.
Aylarca verilen emeğin sonunda, üreticinin satış fiyatının, maliyetini karşılamadığını belirten Varol, bu durumda çiftçinin üretim yapmayı istemediğini söyledi.
Ayaş domatesi tohumunu canlandırarak üretimini yaptıklarını anlatan Varol, "Ayaş'taki tarlamızda organik üretim yapıyoruz. Hafta sonu olunca Ankara, Beypazarı'na akıyor ancak insanlar domatesleri beğenmiyor. Aynı boy, aynı renkte İsrail'den gelen tohumla üretilen domatesi istiyorlar. Toprak ne veriyorsa biz onu almak durumundayız. Üretimde özümüze dönmeliyiz. Eskiden tohumlar en önemli ve güvenli yerde saklanır, zamanı gelince ekimi yapılırdı." diye konuştu.
Varol, kullanılan zirai ilaçlar ve kimyasal gübrelerin herkesi zehirlediğini belirterek, şunları kaydetti:
"İlaç firmalarından bıktık, organik tarıma başladık. Ben organik tarım yapmak istediğimde 'yapamazsınız, olmaz' dediler ama 2020'de buna başladık. 2 yılda toprağımız gerçekten değişti. Ürünlerde verim kaybı kesinlikle yok, konvansiyonelden daha güzel. Bu noktada yerel yönetimlerden devlete herkes katkı vermeli, yoksa herkes aç kalır."
- "Su yönetimi konusunda çalışmalar yapmalıyız"
Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Gökşen Çapar da kentlerde yaşayan insanların özellikle salgın döneminde dezavantajlı gruba dönüştüğünü belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Belki kırsalda hobi bahçeleri fantezisi biraz da buradan çoğaldı. İnsanların doğaya dönmek istemesi masum sayılabilir ama su farklı bir konu. Şu anda özellikle Ankara'da içme suyunda damacanalara mahkum değiliz. Mesela 200 mililitrelik bir içme suyunun paketini üretmek için birkaç litre su kullanılıyor. Arıtma tesisinden çıkıp musluğa gelene kadarki suyun yüzde 40'ını kaybediyoruz. Su zengini bir ülke değiliz. Tarımsal üretim için su lazım. Farklı disiplinler bir araya gelerek takımlar kurarak su yönetimi konusunda çalışmalar yapmalıyız."
- "Tek sektörle kırsaldaki nüfusu tutamayız"
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevinç Bahar Yenigül de artık kır ve kentin birbirinden ayrılamayan bulanık bir yapıya büründüğüne işaret etti.
Artan nüfusun ihtiyacının kırsaldan karşılandığına dikkati çeken Yenigül, "Kent ve kırsalın birbiriyle desteklenerek bir arada olması gereken yapılar olduğunu fark etmeliyiz. Artık tek sektörle kırsaldaki nüfusu tutmamız mümkün değil. Şimdi de iklim değişikliğiyle göçler başladı. Bizim derdimiz hobi bahçeleri değil, yerelin kendini yerelden beslemesi lazım. Üretim alanlarını dayanıklı, dirençli hale gelecek şekilde desteklersek iklim değişikliğiyle mücadele edebiliriz." ifadelerini kullandı.
- "Hobi bahçeleri üretime zarar veriyor"
Oturumun moderatörlüğünü de yapan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ise şehirlerden kaçmak isteyen vatandaşların köylerden aldıkları küçük arazilerde ekim yapmasının, tarımı olumsuz etkilediğine değinerek, şunları kaydetti:
"Bu arsaları köylerin yakınından alıyorlar. Ancak toplu ekildiğinde verim alınabilecek araziler, parçalandığında sürdürülebilirliğe katkı sağlayamıyor. Mesela Ankara'da yan yana belki 100 hobi bahçesi var. Hepsinin kullandığı gübre farklı, ektiği ürün farklı. Bu arazilerin hobi bahçesi şeklinde kullanılması üretime zarar veriyor. Bir de ekmeklerini, yumurtalarını gidip yanı başlarındaki köyden alıyorlar. Bir de belediyeye gidip, 'köylüler bunu ürettiğinde koku geliyor, yasaklayın' diye şikayet ediyorlar. Bu şehirlilerin köylüye yaptığı haksızlıktır."