KARS (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "İnsanlık faydalı, hayırlı amaçlarla, niyetlerle okuduğu, yazdığı, öğrendiği, öğrettiği, elinde kalem-kitap olduğu sürece kazanacaktır. Bunlardan uzak kaldığı müddetçe kaybedecektir. Tarih bunun örnekleriyle doludur." dedi.
Erbaş, Kars Kafkas Üniversitesi yerleşkesindeki Ahmet Arslan Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen "İslam'ın Rehberliğinde Bilgiden Bilince" konferansında din görevlileri ve üniversiteli öğrencilerle bir araya geldi.
Erbaş, İslam medeniyetinin ilim, irfan, bilgi ve hikmet medeniyeti olduğunu söyledi.
Alak ve Kalem surelerinden ayetlerle ilmin önemine dikkati çeken Erbaş, "Sadece Müslümanlara değil insanlığa büyük bir mesaj var. İnsanlık faydalı, hayırlı amaçlarla, niyetlerle okuduğu, yazdığı, öğrendiği, öğrettiği, elinde kalem-kitap olduğu sürece kazanacaktır. Bunlardan uzak kaldığı müddetçe kaybedecektir. Tarih bunun örnekleriyle doludur." diye konuştu.
Erbaş, Kur'an-ı Kerim'de akıl etmek, tefekkür, tedebbür ve tezekkürü vurgulayan 550 ayet olduğunu belirtti.
İnsanoğlunun düşündüğü, düşünce ürettiği sürece aklın zekatını vereceğini dile getiren Erbaş şöyle konuştu:
"Düşünmemiz, akıl etmemiz emredilmektedir. Tabiatı araştırmaya, evreni tefekküre yönelten ve yaratılışa dikkati çeken pek çok ayet-i kerime vardır. 'Göğün nasıl yükseltildiğine bakmazlar mı? Dağların nasıl yayıldığına, yerlerin nasıl döşek gibi olduğuna bakmazlar mı?' Ne var burada, tefekkür var. Kainat kitabını okumaya davet var. Dinî ilimlerle uğraşmak ne kadar faziletli ise tabii ilimlerle, fen bilimleriyle Allah rızasını gözeterek uğraşmak da o kadar faziletlidir."
- "Sükûnetin olmadığı yerlerde karanlık vardır"
Erbaş, insanoğlunun kendisi ve evren ile ilişkisini vahyin kılavuzluğunda kurduğunda bireysel, toplumsal ve küresel boyuttaki anlam krizini, varoluşsal bunalımlarını sükûnete dönüştürebileceğini belirtti.
Kur'an-ı Kerim'in bu sükûneti toplumda oluşturmak için gönderilen bir kitap olduğuna işaret eden Erbaş şunları kaydetti:
"Sükûnetin olmadığı yerlerde karanlık vardır. Sükûnetin olduğu yerlerde aydınlık vardır. O zaman şu ayet-i kerimeyi paylaşalım; 'Kitabı sana insanları karanlıktan aydınlığa çıkarman için gönderdik'. İşte amaç bütün insanlığın aydınlanması. Kur'an-ı Kerim evrensel bir kitaptır. Hiçbir mekan ayrımı yapmadan hedef bütün dünyadır. Hiçbir coğrafya, ırk ve renk ayrımı yapmadan bütün insanlar... Çünkü insanların huzura, sükûnete ve barışa ihtiyacı var. Peygamberlerin mirasına baktığımız zaman bunu görürüz. Vahiy ve hikmete dayalı köklü bir ilim geleneği oluşturan İslam medeniyeti bunun en somut göstergesidir."
- "İslam ve Kur'an evrenseldir ve kıyamete kadar bu vazifesini sürdürecektir"
Erbaş, zulmün ve ırkçılığın olduğu yerde aydınlıktan bahsetmenin mümkün olmayacağının altını çizerek şöyle devam etti:
"Hani Orta Çağ karanlığı diyorlar ya, Batı'nın o Orta Çağ karanlığı döneminde işte bu keşifler, bu inkişaflar, bu aydınlanmalar İslam dünyasında, İslam medeniyetinde ne ile yaşanıyordu Kur'an ile sünnetle yaşanıyordu. İlimle, irfanla, Kur'an ve sünnete dayalı bilgi ve hikmetle yaşanıyordu. Yedinci yüzyıldan yani Allah Resulü Efendimiz'in geldiği asırdan Batı'nın Rönesans dediği 16-17'nci asra kadar bu karanlık dönem Batı'da devam etti. İslam medeniyetinden öğrenmiş oldukları bu aydınlanma çizgisinden istifade ederek karanlıktan kurtulmaya başladı. İslam'dan neredeyse 800 sene sonra başladı. O dönemler karanlık dönemler. Şimdi aydınlık mı? Onu da sorgulamak lazım. Böyle aydınlık olacaksa olmaz olsun. Zulmün, haksızlığın, ırkçılığın ve zenginin fakiri ezmesi üzerine kurulmuş bir kapitalist sistemin bulunduğu yerlerde aydınlık yok. Şimdi de İslam'a muhtaç bütün dünya. O gün ne kadar muhtaçsa bugün de o kadar muhtaç. İslam ve Kur'an evrenseldir ve kıyamete kadar bu vazifesini sürdürecektir."
- "Bütün dünya 11'inci yüzyıla ‘Birûni Yüzyılı' demiş"
Erbaş, Müslüman alimlerin 7'nci yüzyıldan Rönesans'a kadar yaklaşık 7 asırlık bir zaman zarfında, bilimin bütün alanlarında insanlığın ufkunu aydınlattığını, teorik ve pratik boyutta ilmin öncüsü olduklarını kaydetti.
İslam bilim adamlarının felsefe, fıkıh, kelam ve sanat alanında yazdıkları eserlerin hepsinin birbirinden değerli olduğunu ifade eden Erbaş, "İbn-i Sina'ya bakıyorsunuz, El Kanun fi't- Tıp'ı yazdığı gibi El Musika'yı da yazmış Fârâbi'ye bakıyorsunuz. Felsefe ile devlet ile ilgili yazdıkları kitap olduğu gibi ud metoduna ait en eski kitaplar Fârâbi'ye aittir. Birûni'ye bakıyorsunuz 11. yüzyılda öyle imzasını atmış, mührünü basmış. Bütün dünya 11. yüzyıla ‘Birûni Yüzyılı' demiş. Orta Çağ'daki Batı karanlıklar içerisinde yüzerken Birûni'nin o gün kendisine göre kurduğu fizik-kimya laboratuvarlarında yaptığı deneylerle bugün en gelişmiş teknolojik aletlerle yaptığınız deneyleri karşılaştırdığımız zaman birbirine çok yakın değerler çıkıyor." diye konuştu.
- "100 küsur hocamızın katkısıyla bir Kur'an meali hazırlıyoruz"
Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak yeni bir meal çalışması başlattıklarını ve kurulan komisyonda her bölümden hocaların olduğunu belirtti.
Komisyonda sadece ilahiyat fakültesinden öğretim üyelerinin olmadığına işaret eden Erbaş şöyle konuştu:
"100 küsur hocamızın katkısıyla bir Kur'an meali hazırlıyoruz. Bu Kur'an mealinin hazırlanmasında bugün bizim üniversitelerimizde ya da okullarımızda branş olarak, ders olarak okunan tüm alanlardan uzmanlar olacak inşallah. Sadece tefsir, hadis, fıkıh, kelam yani ilahiyat alanlarındaki uzmanlardan değil fizik, astronomi, kimya, tıp, mühendislik bütün bu alanlardaki uzmanlardan da istifade ederek 'Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı/Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı.' diyor ya İslam şairi Mehmet Akif Ersoy, işte onu yapmaya gayret edeceğiz."
- "Heyecanınızı ve azminizi biz de her zaman tebrik edeceğiz, alkışlayacağız"
Erbaş, öğrencilere İslam medeniyet tarihi ve müktesebatına yönelik okumalar yapmaları tavsiyesinde bulunarak şöyle devam etti:
"O zaman bizim ne büyük bir medeniyetin mensupları olduğumuzu yeniden göreceksiniz. İftiharla daha iyi anlamış olacaksınız. O zaman umudunuz ve özgüveniniz daha da artacak. Her biriniz ilim için buraya geldiniz, ilme talip oldunuz. Hayatınızı ilim yolunda geçireceksiniz. Hangi alanda çalışacak olursanız olunuz, çalıştığınız her alana İslami perspektiften katkılar sağlayacaksınız inşallah. Heyecanınızı ve azminizi biz de her zaman tebrik edeceğiz, alkışlayacağız."
Erbaş, her milletin kendi değerleriyle yükseleceğini ifade ederek gençlik ile bugünün ve geleceğin bağlarının iyi kurulması gerektiğini söyledi.
- "4-6 yaş Kur'an kurslarında 200 bine yakın öğrencimiz var"
Diyanet olarak çocukların eğitimine önem verdiklerini ifade eden Erbaş sözlerini şöyle tamamladı:
"Lokman aleyhisselamı ben hep örnek veririm. 4-6 yaş eğitimlerinde biz bunlara çok önem veriyoruz. 10 bin kadar sınıfımız oldu elhamdülillah. Daha da artacak. 200 bine yakın öğrencimiz var. Lokman aleyhisselam çocuğunu eğitirken bakınız ne öğretiyor ona; 'Yavrucuğum, senin yaptığın bir şey, bir hardal tanesi kadar bile olsa, sert kayaların arasında olsa, göklerde olsa, yerin derinliklerinde olsa Allah onu senin karşına getirecektir'. Çocuğun önce hesap verme duygusunu geliştiriyor. Bir insanda hesap verme duygusu olmazsa ondan nasıl emin olacağız? Bundan bana her türlü kötülük gelir? Çünkü hesap verme duygusu yok, ahiret inancı yok. İmam Gazâlî diyor ki; kötülükleri önlemenin 3 yaptırımı var. Bir vicdani müeyyide, iki kanuni müeyyide, üç uhrevi müeyyide. Vicdanları eğitmek lazım. Ahlak eğitimi burada devreye giriyor. Kötülükleri kötülüğünü, iyiliklerin iyiliğini bizim küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza öğretmemiz lazım."
Konferansın sonunda Kafkas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüsnü Kapu, Erbaş'a Osmanlı armasının bulunduğu dokuma halı, Erbaş ise Kapu'ya "Hadislerle İslam" adlı ansiklopedi setini hediye etti.