ANKARA (AA) - Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, "Terörle mücadelede iş birliği Türkiye AB ilişkilerinde güveni getirecek en önemli alanlardan biri." dedi.
Kaymakcı, İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ve İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) tarafından düzenlenen "5. Yılında Türkiye-AB Mutabakatı: Deneyimler ve Öngörüler" adlı çevrimiçi konferansta konuştu.
Kaymakcı, Türkiye-AB ilişkilerinin en parlak olduğu, en çok reformun yapıldığı ve Türkiye'nin AB'ye yaklaştığı dönemin, katılım perspektifinin görüldüğü dönem olduğunu anımsatarak, katılım perspektifini görmeyen bir Türkiye'nin ilişkileri devam ettirmesinin zor olduğunu belirtti.
18 Mart Mutabakatı'nın sadece göçle alakalıymış gibi algılandığını ve öyle gösterilmek istendiğini ancak mutabakatın çok daha fazla boyutu olduğunu kaydeden Kaymakcı, "Bu mutabakatın yüzde 80'i Türkiye-AB ilişkileri, yüzde 20'si ise Türkiye-AB göç iş birliği." değerlendirmesinde bulundu.
Katılım perspektifini görmeyen bir Türkiye'nin AB ile iş birliği yapmasının kolay olmadığını vurgulayan Kaymakcı, "Biz Avrupa kıtasındayız. Siyaseten, ekonomik, ticari ve kültürel olarak Avrupa'yız. Dolayısıyla biz istemediğimiz takdirde AB konusu bir sorun haline gelmeli. Bu bizim için değerli bir süreç. Müzakerelere siyasi engeller getirilmesi ilişkileri bu noktaya getiriyor." ifadesini kullandı.
Kaymakcı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) Kıbrıs Adası'nda sorunların çözülmemesine rağmen üye olarak AB'ye alındığını hatırlatarak, "AB'nin hala oynayabileceği bir rol var. AB, GKRY'ye veto hakkını kötüye kullanmamasını söyleyebilir." diye konuştu.
Kıbrıs'ta çözümün olmamasının kimsenin lehine olmadığını vurgulayan Kaymakcı, Yunanistan'ın GKRY'nin üyeliği sürecindeki diğer üyelik bekleyen ülkelere yönelik veto tehdidinin de unutulmaması gerektiğinin altını çizdi.
Kaymakcı, AB'nin stratejik davranmadığını ve Türkiye'nin üyelik sürecine ilişkin adımlar atmaktan ve fasılları açmaktan geri durduğunu hatırlatarak, Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin aslında teknik bir konu olduğunu, bu meseledeki gecikmenin ise siyasi olduğunu ifade etti.
Bakan Yardımcısı Kaymakcı, "Malta'nın 2016'daki dönem başkanlığından beri hiçbir gelişme olmadı. Her seferinde konu değiştirilerek bu süreç engelleniyor. Gümrük Birliği'nin güncellenmesinden önce bazı engellemelerden bahsedildi. Bu engeller maalesef iki taraflı. İstiyoruz ki bu engelleri hep birlikte bir an evvel kaldıralım. Güncelleme gündeminin ilk maddesi bu olabilir."
Rekabetin eşit koşullarda olması gerektiğinin ve Gümrük Birliği'nin ruhuna uygun olarak uygulanmasının önemine dikkati çeken Kaymakcı, bu konuyu geciktirmenin hiçbir faydası olmadığını söyledi.
- "AB'den anlayış bekliyoruz"
Kaymakcı, AB'ye vize serbestisi için Türkiye'nin kalan 6 kriteri yerine getirmek durumunda olduğunu, bu hususta AB'den anlayış ve destek beklendiğini belirterek, "Türkiye Lüksemburg değil. Maalesef etrafımızda çatışmalar, krizler var. AB'den biraz anlayış bekliyoruz. AB üyesi 5 ülke Kosova'yı tanımıyor fakat AB Kosova'ya vizeyi kaldırmak üzere. İstenirse çözüm bulunur." ifadesini kullandı.
Kıbrıs sorunu çözülene kadar Kosova formülünün uygulanarak bir çözüm üretilebileceğini dile getiren Kaymakcı, vize serbestisi için bunun bir engel olarak sunulmasının cesaret kırıcı olmaması gerektiğini vurguladı.
- "Birbirimizle konuşmazsak birbirimize karşı konuşmaya, adım atmaya başlarız"
Kaymakcı, "AB'nin Türkiye-AB üst düzey toplantılarını askıya alması ayağına kurşun sıktığı bir nokta. Bence çok yanlış bir karardı. Birbirimizle konuşmazsak birbirimize karşı konuşmaya, adım atmaya başlarız. Eğer siz Türkiye ile 2-3 yıl terörle mücadele istişaresi yapmazsanız, Suriye'yi ve Libya'yı konuşmazsanız o zaman politikalar maalesef ayrışıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye-AB üst düzey diyalog toplantılarının hemen başlatılması gerektiğini söyleyen Kaymakcı, temassızlığı anlamsız bulduğunu ve görüşmelerin iki taraf için de faydalı olacağını ifade etti.
Kaymakcı, ikili ilişkilerde bir diğer başlık olan terörle mücadeleye yönelik, "Bu konuda samimi bir iş birliği olmadan ilerleyemeyiz. Terörle mücadelede iş birliği Türkiye-AB ilişkilerinde güveni getirecek en önemli alanlardan biri." diye konuştu.
AB'nin verdiği 4, Türkiye'nin ise 2 taahhüt olduğunu anımsatan Kaymakcı, Türkiye'nin sözünü tuttuğunu, yasa dışı geçişleri engellediğini ve 28 Şubat 2020'ye kadar da geri gönderilen Suriyelileri kabul ettiğini belirtti.
Kaymakcı, buna karşın AB'nin verdiği 4 taahhüde uymayarak, geri gönderilen Suriyelilere karşılık olarak Türkiye'den 1 Suriyeli alması gerektiğini fakat çok az sayıda Suriyeli aldığını belirterek, şunları söyledi:
"3+3 milyar olacak şekilde 6 milyar avroyu hızlı şekilde harcama sözü verildi. AB'nin Suriyelilere sunduğu yardımı takdirle karşılıyoruz fakat AB bu fonları daha hızlı ve etkin sonuç almak için Türk makamları ile iş birliği içinde harcamalı. Göç krizinin Türkiye'ye maliyeti en az 40 milyar avro. AB 2016-2024 yılları için 6 milyar avro tahsis etti. Bugüne kadar Suriyelilere harcanan rakam 3,6 milyar avro. Hal böyleyken AB'nin sözünü yerine getirdiğini söylemek doğru değil. Bu rakamların artması gerekiyor."
Hiç tutulmayan bir başka sözün ise 'Gönüllü İnsani Kabul Programı' olduğunu dile getiren Kaymakcı, bu programın uygulanmamasının Suriyelilerin yasal yollarla bir kazanım elde edilemeyeceği görüşüne kapılmalarına ve yasa dışı yollarla Avrupa'ya gitmeye çalışmalarına sebebiyet verdiğini söyledi.
Kaymakcı, AB'nin Türkiye ile Suriye krizine ilişkin ortak çaba gösterme sözü verdiğini ve bunu da tutmadığını ifade etti.
AB'nin, Suriye meselesinin çözümüne ilişkin Türkiye'ye iş birliği sözü verdiğini fakat hiç destek görmediklerini anlatan Kaymakcı, aksine Türkiye'nin Suriyelilerin geri dönüşünü sağlamak için gerçekleştirdiği 3 operasyona da engel olmaya çalıştığını söyledi.
Kaymakcı, bu operasyonlar sayesinde 425 bin Suriyelinin gönüllü olarak evine döndüğünü hatırlatarak, AB'nin Türkiye ile sadece Türkiye'de değil Suriye'de de iş birliği yapması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin, 18 Mart Mutabakatı'ndan azını, hiçbir şekilde değerlendirmeye almayacağına dikkati çeken Kaymakcı, "Türkiye'nin minimum çizgisi 18 Mart. Bu mutabakatın altındaki hiçbir şeyi Türkiye kabul etmeyecek." diye konuştu.
Etkinliğe İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, İGAM Başkanı Metin Çorabatır, AB Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler Bölüm Başkanı Eva Horelova, panelistler ve çok sayıda dinleyici katıldı.