Dijital çağın getirdiği yalnızlık duygusunun yeni psikolojik sorunları da beraberinde getirdiğini söyleyen Uzman Psikolog Gizem Konuş, “Dijital çağın getirdiği yeni sorunlarla baş etmenin birinci kuralı insan ilişkilerini ve günlük yaşam aktivitelerini kaybetmemek. İnsanların çekinmesi ve dikkatli olması gereken asıl nokta; yapay zekanın insanlaşması değil, insanların robotlaşması” dedi.
Teknolojik gelişmeler ve özellikle de yapay zeka, birçok avantaj sunsa da bu yeni düzen bazı sosyal ve psikolojik sorunlara yol açma potansiyeline sahip. Günümüzde modern insanın en büyük sorunu olarak tanımlanan, Dünya Sağlık Örgütü’nün bizi bekleyen en büyük tehlikelerden biri olarak işaret ettiği yalnızlığın ilk nedenlerinden biri olarak da yaşamımızı biçimlendiren teknoloji öne çıkıyor.
Bireylerin yalnızlaşmasının bir yandan yeni psikolojik sorunları da ortaya çıkardığını söyleyen Uzman Klinik Psikolog Gizem Konuş, “Bir yapay zekaya, bir kişi adına önemli kararlar verme görevi verilmişse, kişi yapay zekanın doğru kararları verme yetkinliği konusunda stresli hissedebilir. İnsan ilişkileri içindeki diyaloglarımızın varoluşsal bir mesele olduğunu göz önünde bulundurursak, yapay zeka sistemi, iş hayatımızdan özel hayatımıza uzanarak hayatımızın her alanına derinlemesine nüfuz eden bir stres kaynağı haline gelebilir” diye konuştu.
Dijital çağın getirdiği yeni sorunlarla baş etmenin birinci kuralının; insan ilişkilerinin ve günlük yaşam aktivitelerinin kaybedilmemesi olduğunu söyleyen Konuş, kişinin başkalarıyla derin ve anlamlı ilişkiler kurma ihtiyacının önemli olduğunun altını çizdi. Uzman Psikolog Gizem Konuş, “Bir kişinin taşımakta olduğu, mevcut potansiyel ruh sağlığı problemlerinin tetiklendiği noktada bireysel ya da grup düzeyinde duygu regülasyonu ve günlük yaşam aktivasyonu temelli çalışmalar önem kazanmalıdır” ifadelerini kullandı.
SORUN, YAPAY ZEKANIN İNSANLAŞMASI DEĞİL, İNSANIN ROBOTLAŞMASI
HiDoctor CEO’su Ahmet Bal ise “Tüm bu potansiyel rahatsızlar özelinde koruyucu ruh sağlığı çalışmalarının önemini artıyor. Dünyaya ayak uydurabilmek; teknolojik, sosyolojik ve kültürel gelişmeleri takip edebilme kabiliyeti ile doğru orantılıdır. Bu yüzden yapay zeka temelli bir teknolojiye gereken ilgiyi ve desteği vermeliyiz. Bizim çekinmemiz ve dikkatli olmamız gereken asıl nokta, yapay zekanın insanlaşması değil; insanların robotlaşmasıdır. Yapay zeka teknolojisi, gerçek insan ilişkilerine bir alternatif olarak değil; tamamlayıcı bir araç olarak kullanılmalıdır” dedi.
Konuş, dijital çağla birlikte kontrolün kaybedildiği durumlarda ortaya çıkabilecek muhtemel psikolojik sorunları aşağıda gibi tanımladı:
“SİBERFOBİ SENDROMU
Hızlı teknolojik gelişmenin insanlarda yarattığı yüksek korkuya “Siberfobi Sendromu” deniyor. Semptomları arasında sürekli endişe, huzursuzluk, uyku sorunları, sinirlilik, diğer anksiyete ve bu anksiyetelere bağlı huzursuz bağırsak sendromu, fibromiyalji gibi somatik (bedensel) sorunlar görülebiliyor. Yeni ve aşırı bilgi yüklemesi nedeniyle, vücudun sempatik sinir sistemi aşırı ve yoğun şekilde aktive oluyor. Birey, bilgiyi organize edememe, dikkat eksikliği, kararsızlık, öğrenme ve anlamada yavaşlama ve diğer zihinsel zorlukları beraberinde yaşayarak karşılıklı birbirini negatif yönde besleyen bir “fobik sendrom” içinde kalıyor.
YAPAY ZEKA BAĞIMLILIĞI
Teknoloji bağımlılığı temeline inşa edilen bu bağımlılık, hızlı ilerleme tehlikesi barındırıyor. Özellikle gençleri etkileyebilen bu potansiyel rahatsızlığın semptomları arasında; yapay zeka teknolojisinden uzak kalındığında oluşan huzursuzluk hali, öfke, sinir, mutluluk gibi ani duygu durumu değişimleri; iş, okul veya ev hayatındaki temel sorumlulukları yerine getirememek ve diğer yaşamsal aktiviteleri ihmal etmek, zayıflayan aile ve arkadaş ilişkileri yer alıyor. Bu durum, kişisel özerklik ve karar verme becerilerinin zayıflamasına yol açan bir işlev kaybını da beraberinde getirebiliyor.
TEKNO-PARANOİD SANRILI BOZUKLUK
Yapay zeka sistemleri tarafından manipüle edilmeye veya kontrol edilmeye dair süreğen ve irrasyonel bir korku ile karakterize edilen ruhsal bozukluk olarak tanımlanıyor. Bu bozukluk, yapay zeka algoritmalarının nasıl çalıştığına dair şeffaflık veya anlayış eksikliğinden veya giderek daha karmaşık ve güçlü hale gelen yapay zeka teknolojileri karşısında söz sahibi olamama veya özgür irade kaybından kaynaklanabiliyor; gerçeklik algısının bozulmasına yol açabiliyor.
ROBOTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Yukarıdaki sendromla birleşerek, insanların yapay zeka robotları veya sanal asistanlarla yakın kişisel ilişkileri olduğu ve bu doğrultuda manipüle edileceği inancıyla ilgili sanrıları ve diğer psikotik belirtileri içeriyor. Bu da güvensizlik ve yoğun şüphe duygusu beraberinde getiriyor
ALGORİTMİK ANKSİYETE BOZUKLUĞU
Kişi, yapay zeka sistemlerinde kullanılan algoritmaların doğruluğu ve etik kullanımı konusunda aşırı düzeyde endişe duyabiliyor, stres ve kaygı boyutu günlük yaşam işlevselliğini bozacak seviyeye gelebiliyor.
DİJİTAL DİSSOSİYATİF BOZUKLUK
Sanal ve fiziksel gerçeklik arasında ayrım yapamama ile karakterize edilen bir ruhsal bozukluk sendromu olarak tanımlanıyor. Bu durum, sanal gerçeklik ortamlarına uzun süre maruz kalmaktan kaynaklanabiliyor ve bu da iki alan arasındaki sınırların bulanıklaşmasına yol açıyor. Sanrılar ve diğer psikotik semptomlar görülebiliyor.
YAPAY ZEKA SOSYAL KAYGI BOZUKLUĞU
Yapay zeka sistemleri veya sanal ortamlarla yoğun etkileşime girerek aşırı zaman harcanması nedeniyle oluşan sosyal izolasyonu içeriyor. Gerçek dünyadaki sosyal bağlantıların azalması, insan etkileşimi neredeyse kalmamasına bağlı depresyon, yeme bozukluğu, bağımlılık gibi ikincil ruhsal bozukluklar izlenebiliyor.
ALGORİTMİK OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
Bu sendromu yaşayan kişiler, algoritmalar ve karar verme modelleriyle etkileşimlerine takıntılı bir biçim ve ölçüde odaklanabiliyor. Yapay zeka sistemleri tarafından üretilen verileri, izleme ve analiz etme saplantısını içeriyor; kişilerde engellenemeyen, tekrarlayıcı ve zorlayıcı davranış kalıplarına yol açabiliyor. Kişi, yapay zeka cihaz sistemlerinden aldığı yapay bilgi ve uyarı miktarı karşısında strese girerek; kaygı, tükenmişlik gibi duygularla baş edebilmek için takıntılı, tekrarlayıcı bir zihinsel meşguliyet ile savunma mekanizması geliştirebiliyor.”