STOCKHOLM (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, İsveç'in başkenti Stockholm'de "Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi Reformu: Uluslararası Düzenin Yeniden İnşasına Yönelik Bir Yaklaşım" başlıklı panel düzenledi.
Avrupa Çalışmaları Uygulamaları ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof.Dr. Giray Sadık'ın moderatörlüğünü üstlendiği panele, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav, Stockholm Üniversitesi Siyasi Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Hans Agne ve Gazeteci-Analist Klaus Jurgens katıldı.
Panelde, Türkiye'nin Stockholm Büyükelçisi Yönet Can Tezel'in yanı sıra çok sayıda davetli yer aldı.
- "BM'nin reformuyla ilgili eleştirileri kamuoyunda dile getirmekten çekinmemeliyiz"
Stockholm Üniversitesi Siyasi Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Agne, burada yaptığı konuşmada, BM'nin küresel düzeyde daha demokratik hale getirildiği ve örgütün tüm insanları eşit saydığı bir sistemde daha iyi bir işleyiş ortaya konacağı değerlendirmesinde bulundu.
BM'nin reformuyla ilgili tartışmalarda, örgüte yönelik eleştirilerin kamuoyunda dile getirilmesinden çekinilmemesi gerektiğini söyleyen Agne, uluslararası örgütlerin bu tarz eleştirilere ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Agne, sözlerini şöyle sürdürdü:
"BM Güvenlik Konseyi'ni, Genel Kurul'a karşı daha sorumlu hale getirme fikrinin, genel olarak doğru bir fikir olduğunu düşünüyorum. Bu sağlam bir fikir çünkü tüm dünyadan daha fazla insanı politika oluşturma süreçlerine dahil etmenin veya temsil etmenin bir yolu ve birçok nedenden ötürü bunun iyi bir fikir olduğu görüşündeyim."
- "Dünya 5'ten büyüktür mottosu, daimi üyeliğin getirdiği mekanizmaya karşı bir savunma"
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktav da konuşmasında, Türkiye'nin BM sisteminde reform talep etme nedenlerine değinerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin "Dünya 5'ten büyüktür" mottosunu benimsediğinin altını çizdi.
Oktav, "Bu mottonun bazı çağrışımları var. Bu, daimi üyeliğin beraberinde getirdiği mekanizmaya karşı bir savunmadır. BM Güvenlik Konseyi'nin daha temsili, daha hesap verebilir ve daha şeffaf olması yönünde bir reform çağrısıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmasında, siyaset bilimci Rebecca Adler-Nissen'in ünlü "Damga Teorisi"ne de değinen Oktav, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Adler-Nissen, Türkiye gibi damgalanmış ülkelerin Batı merkezli sisteme çok katkı sağladığını çünkü Ankara'nın mevcut BM temelli sistemin ve NATO'nun açıklarını açıkça ortaya koyduğunu söylüyor. Yani Türkiye bu sistemin, mevcut durumun devam etmesi için büyük katkı sağlıyor, yoksa sistem çöker."
- "Sadece BM değil, AB de oturup değerlendirmeli"
Panelistlerden gazeteci-analist Klaus Jurgens de BM ve AB'de görev yaptığı dönemlerde bu kurumlar içerisinde gözlemlediği "elitizm ve kibre" değinerek, eleştirilerde bulundu.
Jurgens, "Sadece BM'nin yapısının reforme edilmesi değil, belki de AB de oturup değerlendirmeli ve nasıl çok kültürlü, çok inançlı, kapsayıcı bir kurum haline geleceğimizi söylemeli." ifadelerini kullandı.
Jurgens, New York ve Brüksel'de görev yaptığı dönemlerde, Türkiye'nin diplomatik misyonlarında oldukça fazla teması olduğunu söyleyerek "Buna benzer bir şeye hiç rastlamadım. Uluslarını savunan ancak her zaman başka birini dinlemekle ilgilenen çalışkan insanlarla karşılaştım. Bu diplomasiye tamamen farklı bir yaklaşım." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin, BM'nin yapısında reforma gidilmesi yönündeki önerisine de değinen Jurgens, veto sisteminin tartışmaya açılacağı ve burada diplomasinin devreye gireceğini belirtti.
Panelin moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Sadık da kapanış konuşmasında, panelistlerin, herhangi bir kapsamlı BM reformu için BM Güvenlik Konseyi'nin yapısının yanı sıra veto yetkisinin küresel ihtiyaçları karşılamak amacıyla daha kapsayıcı ve adil olması açısından yeniden ele alınmasında ortak fikirlerini dile getirdiğini kaydetti.