Anasayfa Güncel Ekonomi Spor Siyaset 3.Sayfa Eğitim Yaşam Dünya Sağlık Teknoloji Bunları Biliyor musunuz?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini düşünüyoruz

09.09.2023 09:46:00
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026'da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz, tahmin ediyoruz ve bunun arkasında tabii ki politikalarımız var" dedi.
Yılmaz, Rize Ticaret Borsası'nda iş insanları ile bir araya geldiği toplantıda, adeta bir yeryüzü cenneti olan Rize'de bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi.

Kalkınma Bakanı olduğu dönemde Rize'ye ziyaretlerde bulunduğunu anımsatan Yılmaz, "Şöyle bir ifade kullanmıştım geçmişte, şimdi tekrar görünce yine aklıma geldi, 'Bu bölgede yaşayan insanlar cennete gidince yabancılık çekmeyecekler.' demiştim. Gerçekten öyle, cennet gibi bir bölge. Kıymetini çok iyi bilmemiz lazım. Sürdürülebilir şekilde bu güzelliği kullanmamız ve bundan ekonomik bir değer üretmemiz lazım" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Hindistan'a G20 toplantılarına uğurladıktan sonra Rize'ye geldiğini ifade eden Yılmaz, katılımcılara Erdoğan'ın selam ve muhabbetlerini iletti.

Yılmaz, illere yaptıkları toplantılarda, Orta Vadeli Program'daki gibi toplumun değişik kesimleriyle, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerle istişarede bulunmak istediklerini anlattı.

İstişare ve ortak aklın, doğru politikaların tayin edilmesinde çok etkili olduğu gibi, politikaların sahiplenilerek hayata geçirilmesi bakımından da çok kıymetli olduğuna yürekten inandıklarını vurgulayan Yılmaz, dolayısıyla Orta Vadeli Program'dan sonra ilk defa iş dünyasıyla bir araya geldiğini söyledi.

Yılmaz, çarşamba günü uzun süredir üzerinde çalıştıkları Orta Vadeli Programı tamamlayıp ilan ettiklerini dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:

"Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat bu toplantıya katıldı. Öncelikle şunu ifade etmek isterim, dünyanın en iyi programını da hazırlasanız, arkasında bir siyasi irade yoksa hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü planlar, programlar uygulanmadıkları sürece hayatımızda bir değişiklik meydana getirmezler. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat katılması ve en güçlü şekilde desteğini ifade etmesi, bu programın en kıymetli yönüdür diye düşünüyorum. Kamu olarak, sivil toplum olarak ortak akılla hazırlanması da yine çok kıymetli diye inanıyorum. Bu süreçte bizzat yaptığım toplantılarla iş dünyasından, emek kesiminden, sendikalardan, finans kesiminden, tarım kesiminden, çeşitli kesimlerden arkadaşlarımızla bir araya geldim, görüşmeler yaptım. İlgili bakanlarımız yine çok sayıda istişare toplantısı yaptılar. Bütün bunların neticesini bu plana yansıttık."

Orta Vadeli Programın 4 esas amacı bulunuyor

Programın 4 esas amacı olduğunun altını çizen Yılmaz, "Birincisi, dünya tarihinde eşine az rastlanan, bizim tarihimizin de en büyük olarak nitelendirebileceğimiz şubatta yaşadığımız depremin yaralarını sarmak ve bir daha benzer afetlerle karşılaşmamak için risklerimizi azaltmak. Planın birinci önceliği bu. Çok büyük bir yük, çok büyük bir yıkım. Ama inşallah bu yıl ve gelecek yıl ağırlıklı olmak üzere bu harcamaları yapacağız. Ondan sonraki yıllar kademeli bir şekilde azalıyor" dedi.

Yılmaz, depremin yaralarını saracaklarını söyleyerek, "Bu dönemde yaklaşık 3 trilyon lira bir harcamamız olacak depremle ilgili. Bunun 762 milyar lirası bu yıl merkez yönetim bütçesinden. Gelecek için yine 1 trilyonun üzerinde harcamayı sadece merkez yönetim bütçesinden yapacağız. İzleyen 2 yılda da harcamalarımızı yaparak tamamlayacağız. Bu çok güçlü bir dayanışmayı gerektiriyor. Bir devlet, millet dayanışmasını gerektiriyor. Ama bunu başardığımızda da ülkemizi geleceğe çok daha güvenli bir şekilde hazırlamış olacağız" diye konuştu.

Depremin zararlarını telafi etmek için yapılan harcamaların, aynı zamanda ülkenin geleceğine yapılan yatırımlar olduğunu belirten Yılmaz, şunları söyleedi: "Yani bunlar boşa giden harcamalar değil. Çok daha bünyemizi güçlendirmiş bir şekilde geleceğe yürüyeceğiz. Bu bizim birinci amacımız. Depremin yaralarını sarmak ayrıca bu bölgemizin de işte sel, heyelan gibi afet problemleri var. Riskleri azaltıcı, afet risklerini azaltıcı yatırımlar yapmak bu programımızın en önemli hedeflerinden biridir. Bir bölgede bu deprem olur, diğerinde sel olur, bir başkasında başka türlü bir afet olabilir. Ama bizim riskleri önceden tespit edip kriz yönetiminden, risk yönetimine geçmemiz lazım ki çok daha etkili bir şekilde bu süreçleri yönetebilelim. İkinci temel amacımız makro ekonomik istikrarı sağlamak ve enflasyonu orta vadede, orta vade dediğimiz 2026'da tek haneli rakamlara düşürmek. Son dönemlerde, gerek uluslararası konjonktür nedeniyle gerek kurdaki hareketlilik, gerek reel ücretlerdeki gelişmeler ve gerekse gelir tedbirlerimiz nedeniyle birçok faktör var. Geçici olarak enflasyonda bir artış söz konusu bu sene. Ama bu geçiş dönemine özgü bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Gelecek yıldan itibaren kademeli bir şekilde enflasyonun düşeceğini ve 2026'da yüzde 8,5 gibi tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz, tahmin ediyoruz ve bunun arkasında tabii ki politikalarımız var."

Yılmaz, depremin yaralarını sararken ve enflasyonla mücadele ederken büyümeyi de hiçbir şekilde ihmal etmeyeceklerini vurgulayarak, şöyle devam etti: "İstihdamı, büyümeyi ihmal etmeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın hep üstünde durduğu yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifi içinde büyüme ve istihdamı da devam ettireceğiz. Ancak şöyle bir fark var. Bu dönemde büyümenin kompozisyonunda ciddi bir değişim olacak. Tüketim ağırlıklı bir büyümeden yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı bir büyümeye doğru bir dönüşüm yaşayacağız. Yani enflasyonu olumsuz etkileyen bir büyüme değil, tam aksine arz artışı sağlayarak ve ihracatla döviz kazancı sağlayarak, enflasyonla mücadelemize de katkı veren bir kompozisyona sahip bir büyümeyi gerçekleştirmeyi öngörüyoruz."

Her şeyin insan için olduğunu belirten Yılmaz, "Ekonomi de insan için. Bütün bunları niye yapıyoruz? İnsanımızın geleceğe daha güvenli bakması için toplumsal, sosyal refah için yapıyoruz. Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah yine bu programımızın en temel unsurlarından biri. Bütün tedbirlerimizi alırken gelir düzeyi düşük kesimleri, daha fazla sıkıntı yaşayan kesimleri mutlaka dikkate alarak, onları önceliklendirerek, onların refahını, geniş kesimlerin refahını nasıl arttırabiliriz diye bir perspektifle bütün bu çalışmaları yürüteceğimizi ifade etmek istiyorum" dedi.

"Hem gelir politikalarımızla hem de harcama politikalarımızla kamuda mali disiplini koruyacağız"
Cevdet Yılmaz, 4 temel amacın, afetin yaralarını sarmak, enflasyonu tek haneye düşürme, büyüme, istihdamı devam ettirme ve sosyal adalet ve refahı geliştirme olduğunu söyledi. Bu 4 amacı, 3 temel araçla gerçekleştireceklerini anlatan Yılmaz, "Bu amaçlara giden 3 tane aracımız olacak. Birincisi, mali disiplin. Deprem harcamaları hariç olmak üzere çünkü onlar mecburen yapmamız gereken harcamalar. Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizde yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem harcamaları ağırlıklı olduğu için ister istemez bütçemizdeki açık biraz daha yüksek olacak, milli gelire oranla. Yüzde 6,5'lar civarına çıkmış olacak. Ama hemen izleyen yıllarda bir düşüş trendine girecek. Ve 2026 yılında yüzde 3'ün altında bir bütçe açığıyla Türkiye yoluna devam edecek. Bu da Avrupa Birliği'nin Maastricht Kriterleri dediğimiz kriterine uygun bir perspektif" dedi.

"Tasarruf son derece önemli"
Yılmaz, "Mali disiplini nasıl sağlayacağız?" sorusunu dile getirerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Kamuda kaynaklarımızı çok daha etkili, verimli ve önceliklere çok daha dikkat ederek kullanacağız. Tasarruf son derece önemli. Geçmişte Kalkınma Bakanlığı yapan bir arkadaşınız olarak şunu ifade etmek isterim, tasarruf, kaynakları kullanmamak demek değildir, kaynakları doğru önceliklere, doğru alanlara teksif etmek ve verimli kullanmaktır. Esası budur tasarrufun. Dolayısıyla biz bu anlayış içinde olacağız. Hem gelir politikalarımızla hem de harcama politikalarımızla kamuda mali disiplini koruyacağız. Gelir politikalarımızı uygularken de az önce bahsettiğim gibi, gelir düzeyine göre katkı anlayışını mutlaka ve mutlaka dikkate alacağız."

İkinci temel aracın ise para politikalar olduğuna işaret eden Yılmaz, "Bu dönemin şartlarına uygun bir şekilde dünyanın, Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun bir şekilde para politikalarımızda bazı güncellemeler gerçekleştiriyoruz. Ve enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda Merkez Bankamız bu anlamda görevini yapmak durumunda ve kendi değerlendirmeleri neyse verilere bakarak, gelişmelere bakarak tabii ki hükümetimizin makro çerçevede çizdiği hedeflere bağlı kalmak kaydıyla Merkez Bankamız da araç bağımsızlığı çerçevesinde üzerine düşeni yapıyor, yapmaya devam edecek" diye konuştu.

Yılmaz, çok önemli gördüğü üçüncü alanın da para ve maliye politikaları olduğunu ancak yetmeyeceğini, buna üçüncü bir unsur olarak da yapısal reformları ilave ettiklerini söyledi.

Orta Vadeli Programa ek olarak, yaptıkları istişareler sonucunda yapısal reformları 7 başlık altında madde madde sıraladıklarını vurgulayan Yılmaz, bunların da bir kısmının kanun gerektirdiği için Meclisin takdirine arz edeceklerini, bir kısmı idari kararlı olacağı için hükümetin, bakanlıkların bu işleri yapacaklarını anlattı.

Yılmaz, sonuçta bir dönüşüm sağlayacaklarını söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:"Yapısal dönüşümlerin de iki büyük katkısı vardır. Birincisi, yapısal dönüşüm yaparsanız orta vadede bir takım somut sonuçları olur. Örnek vermek gerekirse, enerji alanında dışa bağımlılığını azaltıcı yatırımlar yaparsanız, birkaç yıl belki yatırımlar size yorabilir ama ondan sonra meyvelerini toplamaya başlar. İşte Karadeniz gazı gibi, Gabar gibi, nükleer enerji gibi, yenilenebilir enerji gibi. Ve dışa bağımlılığınız azaldıkça bu sizi güçlendirir. Ama bu bir zaman alır elbette. Yatırım kolay bir iş değil. Bu orta vadede somut sonuç. Yapısal reform yapan ülkeler beklenti kanalıyla kısa vadeli olarak etkiler üretirler. Dış dünya, yatırımcılar, iç ve dış yatırımcılar yapısal reform yaptığımızı gördükleri zaman geleceğe daha güvenle bakmaya başlarlar. Bu da şimdiden beklenti kanalıyla olumlu etkiler üretir. Dolayısıyla her iki etki bakımından, yapısal reformlara da ayrı bir önem ve değer atfettiğimizi ifade etmek isterim."

Orta Vadeli Program'dan sonra, ekim ayı içinde bütçeyi Meclise göndereceklerini ifade eden Yılmaz, "12'nci Kalkınma Planımızı yine göndereceğiz ve hazırlıklarına devam ettiğimiz bazı kanunları Meclisimizle, grubumuzla, Meclis vekillerimiz aracılığıyla paylaşmış olacağız. Daha sonraki dönemlerde de takvimimize uygun bir şekilde çalışmalarımızı olgunlaştırdıkça adım adım orta vadeli planlarımızı hayata geçireceğiz" dedi.

"Dünyanın 17'nci büyük ekonomisi konumundayız"
Yılmaz, Orta Vadeli Programda yer alan bazı ilkleri paylaşmak istediğini söyleyerek, "Bu yıla ilişkin yaptığımız tahminlerde, bu yıl 1 trilyon doların üzerinde bir milli gelir görüyoruz. Şu an itibariyle aslında buna ulaşmış durumdayız. Yani geriye dönük 12 aylık bir hesap yaptığımızda 1 trilyonu aşmış. İlk defa diye 1 trilyon dolar seviyesini aşmış durumda. Bu yıl sonunda 1 trilyon 60 küsur bir rakama inşallah gelmiş olacak milyar düzeyine. Bu rakamlarla dünyanın 17'nci büyük ekonomisi konumundayız. Nominal dolar bazında, satın alma gücüne göre ise 11'inci büyük ülke konumundayız" diye konuştu.

Son 20 yılda Türkiye'nin yüzde 5,5 büyüdüğünü ifade eden Yılmaz, "Dünya yüzde 3,6 büyüdü. Yıllık ortalamaları söylüyorum. Dünyanın aşağı yukarı 2 puan üstünde büyüdü Türkiye. Bu büyük bir başarıdır. 20 yıl boyunca ortalama her yıl, her yıl, her yıl 2 puan büyümenin etkisini takdirlerinize sunuyorum. Bu çok önemli bir etkidir. Bunu Türkiye başardı son 20 yılda" değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde ne bekliyoruz?" sorusunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyada da bizde de bir miktar büyümede aşağı yönlü bir eğilim var. Dünya büyümesi yüzde 3'ler civarına geliyor. Ticaret daha da daralıyor maalesef. Dünyada çok olumlu bir atmosferde değiliz. Biz ise depremin etkilerine rağmen ortalama 4,5 bir büyüme hızını bu dönemde gerçekleştirmeyi öngörüyoruz. Ve bunun sonucunda 2026 yılında 1,3 trilyonu aşan bir milli gelirimiz olacak diye tahmin ediyoruz. Böyle olduğu zaman o yılki nüfusa da böldüğünüzde 14 bin 850 dolarlık bir kişi başına gelir hedefliyoruz. Bu da bizi yüksek gelirli ülkeler ligine dahil ediyor. Alt sıralardan da olsa orta gelirden çıkıp, yüksek gelirli ülkeler ligine geçmiş oluyoruz. Bunu neye göre söylüyorum? Dünya Bankası'nın yaptığı bir hesaplama var. Bütün ülkeleri sınıflandırıyor, işte düşük gelirli ülkeler, alt orta gelire sahip ülkeler, üst orta gelire sahip ülkeler, yüksek gelirli ülkeler şeklinde. Orada eşik değer 13 bin 845 dolar. Yani bir ülke kişi başına gelirini 13 bin 845 doların üzerine çıkardığı zaman Dünya Bankası kriterlerine göre yüksek gelirli ülkeler ligine geçmiş oluyor. Türkiye bu plan döneminde inşallah bunu başaracak."

Yıllık 900 bin ilave istihdam, dönem boyunca da 2,7 milyon ilave istihdam öngördüklerine işaret eden Yılmaz, "Ama buna rağmen işsizlikte çok büyük bir gerileme olmayacak çünkü iş gücüne katılımda yine yüksek artışlar öngörüyoruz. Eğitim düzeyi yükseldikçe, piyasalar genişledikçe, iş gücüne katılımda da artışlar var. Ve bu dönemin sonunda az önce söylediğim gibi tek haneli enflasyonu inşallah göreceğiz." dedi.

2026'da ihracat ve turizm gelirlerinin artması bekleniyor
Yılmaz, 2026 itibarıyla ihracatın 300 milyar doların üzerine çıkmasını, turizm gelirlerinin de 70 milyar doları aşmasını beklediklerini anlatarak, şunları kaydetti: "Cari açığımızda bu çerçevede bu yıl yüzde 4 civarında gerçekleşmesini beklediğimiz cari açığın önümüzdeki dönemde kademeli bir şekilde düşerek 2026'da yüzde 2'ler civarına gelmesini bekliyoruz. Ondan sonraki yıllarda inşallah cari fazlayı da Türkiye yakalayacaktır. Daha uzun vadede yapısal reformlarımız sonuç verdikçe, enerji başta olmak üzere bu dönüşümler meyvelerini verdikçe Türkiye farklı bir yapısal dönüşümü de gerçekleştirecektir diye inanıyoruz."

Dünyanın bu zor döneminde Türkiye'nin en büyük şanslarından birinin, siyasi güvene ve istikrara sahip olması olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:"Geçen mayıs ayında yapılan seçimlerde vatandaşımız siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdı. Belirsizlik, ekonominin düşmanıdır. Belirsizliğin olduğu yerde yatırım olmaz. Öngörülebilirliğin olmadığı yerde ekonomi gelişmez. Mayıs ayında siyasi belirsizliklerimiz ortadan kalktı. Bu çalışmalarımızla teknik anlamda belirsizlikleri de ortadan kaldırıp, öngörülebilirliği arttırıyoruz. Ve inşallah önümüzdeki dönemde bunun meyvelerini, sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Şimdi dış dünyadan daha fazla kaynak akışının olacağı bir döneme doğru gidiyoruz, rezervlerimizde şimdiden belli bir birikim sağlandı. Ama önümüzdeki dönemde bu daha da artarak inşallah devam edecek."

Yılmaz, Türkiye'nin istikrarlı, güçlü, genç nüfusu, girişimcisi, eşsiz bir coğrafyası ve büyük potansiyelleri olan bir ülke olduğunu söyledi.

Türkiye'nin tarımda, sanayide, turizmde ve diğer hizmet sektörlerinde çok çeşitli fırsatlara sahip bir ülke olduğunu belirten Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:"İnşallah hep birlikte kamusuyla, özeliyle, sivil toplumuyla, akademik dünyasıyla, bütün toplumsal kesimlerin katkısıyla bu potansiyelleri daha güçlü bir şekilde harekete geçireceğiz ve 'Türkiye Yüzyılı' dediğimiz Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını çok daha güçlü bir şekilde ve hep birlikte inşa edeceğiz. Bu Orta Vadeli Programımız, Türkiye Yüzyılı'nın ilk Orta Vadeli Programı. Ben tekrar hayırlı olsun diyorum, Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı sunuyorum bu programa her aşamasında verdiği destek ve sağladığı siyasi irade için. Bütün bakanlıklarımıza, sivil topluma, meslek kuruluşlarına, herkese şükranlarımı sunuyorum."

Rize'ye 64 milyar liralık yatırım yapıldı
Cevdet Yılmaz, eşsiz bir tabiata sahip Rize'nin, kültürel ve tarihi değerlerinin yanı sıra turistik ve ekonomik açıdan da çok ciddi potansiyeli barındırdığını aktardı.

Rize'nin çay başta olmak üzere tarımda yine çok ciddi potansiyeli olduğunu ifade eden Yılmaz, yeni inşa edilecek limanıyla, tüneller ve yollarla, çeşitli bölgelere sağladığı bağlantılarla ticarette ve lojistikte ciddi imkanları olduğunu vurguladı.

Yılmaz, Rize'nin, metal cevheri bakır başta olmak üzere önemli bir potansiyele sahip olduğunu diyerek, kentin sahip olduğu potansiyeli mutlaka daha güçlü bir şekilde değerlendirmek gerektiğini, kamu olarak bu noktada ellerinden geldiğince gayret gösterdiklerini söyledi.

Rize'ye 64 milyar liralık yatırım gerçekleştirdiklerine işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:

"En önemli hizmetlerden bir tanesi bugün ben de ilk defa inmiş oldum Rize-Artvin Havalimanı. Çok gurur verici bir proje. Yani hakikaten ülke olarak nereye geldiğimizi çok güzel gösteren bir proje. Deniz dolgusuyla muazzam bir yapı inşa edilmiş. Ama bundan belki daha önemlisi hızla kullanıma girmiş olması. Sayın Valimizin bana verdiği bilgiye göre, bu yıl beklenen yolcu sayısı 1 milyon. 1 milyonu aşkın yolcu kullanacak bu havalimanını. Bu çok çok değerli gerçekten. 3 milyonluk bir kapasitesi var. Herhalde kısa zamanda önemli bir kapasite kullanımına ulaşacak."

Yılmaz, ulaşımda, lojistikte önemli çalışmalar yaptıklarına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Karadeniz Sahil Yolu'nu tamamladık. İyidere Lojistik Merkezi önemli bir projemiz. Yine baktığınızda devlet yollarına, il yollarına önemli yatırımlar yaptık. Duble yollara yatırımlar yaptık. Rize'deki kara yolunu 532 kilometreye çıkarmışız. Tüneller tabii burada çok önemli bir yere sahip. Ovit Tüneli'nin, Kalkınma Bakanı olarak hikayesini gayet iyi biliyorum. Kalkınma Bakanı olduğum dönem yatırım programına girmiş bir proje. Fizibilitesini, çalışmalarını da o dönemde çok yakından takip etmiştim. Çok kritik bir proje gerçekten, tamamlayıcı unsurlarıyla birlikte elbette. Lojistik merkeziyle, liman bağlantılarıyla daha farklı Erzurum gibi illerimizdeki bir takım ilave yatırımlarla Doğu, Güneydoğu ile Karadeniz arasındaki ilişkiyi geliştirecek, dış dünyayla ticaret anlamında önemli katkıları olacak bir proje, halkımızın refahını arttırmanın yanı sıra."

Kentte inşa edilen tünel ve bölünmüş yollara ilişkin de bilgi paylaşan Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu: "Tabii en önemli yatırımlarımızdan bir tanesi üniversiteler. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi bugün son derece etkili bir konuma gelmiş durumda. Sabah rakamlara bir baktım, 17 binin üzerinde öğrencisi var. Çok sayıda akademik personeli var ve altyapısı son derece iyi bir noktaya gelmiş. 600 civarında da yabancı öğrenci kayıtlı üniversitemize daha da artması lazım sayının. Üniversiteler bir ile çok büyük katkılar sunacak kurumlardır. O ilin sanayisine, gelişimine katkıda bulunacak kurumlardır. Sadece bir eğitim kurumu olarak bakmamak gerekir. Aynı zamanda bir araştırma kurumu ve bir kalkınma kurumu olarak bakılmalı. Girişimci üniversite kavramı çerçevesinde üniversitelerimizden de çok şeyler beklediğimizi ifade etmek isterim."

"Çay üreticisinin her zaman yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz"
Cevdet Yılmaz, dolgu alanını görme imkanı olduğunu anlatarak, şunları kaydetti: "Onun üstünde bir şehir hastanesi inşa edilmesi söz konusu. O hastane yapıldığı zaman sağlıkta çok daha farklı bir kapasite oluşmuş olacak. Dolgu aşağı yukarı bitmek üzere. Yeni projenin modeli üzerinde bir çalışma yürütülüyor aldığım bilgiye göre. Döndüğümde ben Sağlık Bakanımızla da bu konudaki gelişmeleri konuşacağım. Hızlandırma yönünde ne yapabiliriz birlikte bakacağız inşallah. Sağlık son derece önemli. Sadece sağlık hizmeti açısından değil, sağlık turizmi bakımından da çok önemli. Sağlık turizmi, normal turizmden biliyorsunuz daha fazla getirisi olarak son derece önemli bir alan. İnşallah Rize ileride hem tabiat turizmiyle, sağlık turizmini de entegre eden yeni stratejiler geliştirir diye temenni ediyorum. Yani bu da ülkemiz açısından, döviz kazancı açısından son derece önemli."

Eğitimdeki durumu da değerlendiren Yılmaz, derslik başına düşen öğrenci sayısı ile öğretmen başına düşen öğrenci sayısının son derece düşük seviyelerde olduğunu aktardı.

Yılmaz, kentteki diğer yatırımlara ilişkin de bilgi aktararak, çay çöplerinden mangal kömürü ve gübre üretilmesini de takdir ettiğini, bu tür projeler sayesinde hem çevrenin korunduğunu hem de girdi maliyetlerinin düşürülmesi ile daha rekabetçi bir ekonomik yapı oluşturulduğunu anlattı.

Türkiye'nin bu tür projelere çok ihtiyacı olduğunu belirten Yılmaz, yeşil ve dijital dönüşümün örneklerini Rize'de görmekten büyük bir mutluluk duyduğunu dile getirdi.

Yılmaz, üniversitelerden bu tür fikirler geliştirmelerini beklediklerini ifade ederek, "Yenilikler yapsınlar, iş dünyamızda, yerel yönetimle, sivil toplumla, diyalog içinde hareket etsinler. Üniversiteler kapalı sistem olmamalı. Üniversitenin etrafında fiziki duvar da zihinsel duvar da olmamalı, açık sistem olmalı. Bütün kesimlerle etkileşim içinde katma değer üretmeli üniversitelerimiz. Bunu da beklediğimizi bir kez daha ifade etmek isterim" dedi.

Çay konusunun çok kritik ve Rize'nin en temel meselelerinden olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti: "Çaykur başta olmak üzere çok sayıda tesisimiz de var. Çay konularında da yine Borsa Başkanımızı bugün dinleme imkanı bulduk, geniş bir rapor da verdi bize. Onu dikkatlice analiz edeceğiz ve ilgili bakanlarımızla paylaşacağız. Dünyada en fazla çay tüketen ülkeyiz. Kişi başına çay tüketiminde dünya birincisiyiz. Dolayısıyla çay bizim hayatımızda çok önemli bir unsur kültürel boyutundan başka yönlerine varıncaya kadar. Çayın da yalnız katma değerini arttırmamız gerekiyor. Borsa Başkanını ve ekibini tebrik ediyorum. Kalkınma Bakanı iken Çay Araştırma Merkezini ve Çay Çarşısı'nı desteklemiştik, birlikte o projeleri takip etmiştik. Şimdi sonuçlarını görmekten büyük memnuniyet duyduk, değişik çay türleri üretilmiş durumda."

Yılmaz, çay üreticisinin de her zaman yanında olduklarını ve olmaya da devam edeceklerini, kendilerine iletilen meseleleri ilgili bakanlar ve yetkililerle paylaşacağını sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, kentteki temasları kapsamında Rize Belediyesi'ni ve AK Parti Rize İl Başkanlığı'nı ziyaret etti, bir otelde organize edilen toplantıda da kanaat önderleriyle bir araya geldi.

DİĞER HABERLER