İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Darbecilerin karşısında selam duran, hukuksuz kararlara özellikle imza atan, adaletin tecellisi yerine vesayetçilerin sopası olarak görev üstlenen yargı, milletimizin nazarında en büyük zararı maalesef kendi itibarına vermiştir. Yargımız, yaşadığı bu itibar kaybını ancak 15 Temmuz gecesi sergilediği destansı duruşla telafi edebilmiştir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndaki Adnan Menderes Kongre Merkezi'nde 27 Mayıs Darbesi'nin 62. yılı vesilesiyle düzenlenen "Yassıada Mahkemesi Yargılanıyor" temalı anma programında yaptığı konuşmada, İstiklal Marşı şairi merhum Mehmet Akif'in "Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" mısralarını dile getirerek merhum Akif'in dediği gibi tarihin ibret almayanlar ve kıssadan hisse çıkarmayanlar için tekerrür ettiğini söyledi.
Ders alınmadığında sadece tarih değil aynı zamanda acıların da tekrarlandığını ifade eden Erdoğan, "Türkiye'nin 70 yılı aşan sancılı, meşakkatli demokrasi yolculuğu, bunun en müşahhas örneğidir. 27 Mayıs Darbesi, milli iradeyi antidemokratik yollarla zapturapt altına almaya çalışan müdahale zincirinin ilk halkasını teşkil etmiştir. Daha sonra neredeyse her on yılda bir tekrarlanan vesayet girişimleriyle demokrasimiz kesintiye uğramış, sivil siyaset kan kaybetmiştir. Türkiye'ye ekonomik, siyasi, diplomatik ve hukuki bakımdan ağır zararlar veren her hadise, ülkemizin kaynaklarının heba olmasına da maalesef yol açmıştır." dedi.
- "Güney Kore bizimle birlikte bu yarışa girmişken bizi sollayıp geçti"
Bilhassa darbeler sebebiyle Türkiye'nin ekonomik kalkınma mücadelesinde telafisi imkansız bedeller ödemek zorunda kaldığını belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizimle aynı zamanda kalkınma hamlesine başlayan ülkeler kısa sürede büyük mesafeler alırken Türkiye bu yarışta ne yazık ki gerilere düşmüştür. Bunlardan bir tanesi Güney Kore'dir. Güney Kore bizimle birlikte bu yarışa girmişken bizi sollayıp geçti. Örneğin 1960 darbesi ülkemizi IMF'ye, 1971 muhtırası ise insanımızı tüp, un, şeker, gazyağı kuyruklarına mahkum etmiştir. 1980 darbesi ülkemizin savunma ve enerji hamlelerinin rafa kaldırılmasına sebep olmuştur. 28 Şubat postmodern müdahalesinin ekonomik faturası kimi hesaplamalara göre 400 milyar doları bulmaktadır. Bankaların battığı, kamu kaynaklarının hortumlandığı, gecelik faizlerin yüzde 7500'leri bulduğu 2001 krizi, 28 Şubat müdahalesinin en acı sonuçlarından biri olmuştur. Bay Kemal, bunları artık öğrenmen lazım. Artık şu çıraklık dönemini de bitir. Terfi et. Bu krizle birlikte Türkiye sadece siyasi bir istikrarsızlığa sürüklenmemiş, IMF komiserlerinin ve onlara çantacılık yapanların, çapsızların elinde ekonomik bağımsızlığına da halel getirmiştir.
Ülkemizi tapulu malı gibi gören seçkin zümre krizden nemalanırken, çiftçisinden sanayicisine, memurundan emeklisine, işçisinden ev hanımına kadar on milyonlarca insanımız bir gecede fakirleşmiştir. Darbelerin yıkıcı etkisi elbette sadece ekonomiyle sınırlı kalmamıştır. Asıl tahribat, adalet sistemimizde ve milletimizin siyaset kurumuna olan güveninde yaşanmıştır. Darbecilerin karşısında selam duran, hukuksuz kararlara özellikle imza atan, adaletin tecellisi yerine vesayetçilerin sopası olarak görev üstlenen yargı, milletimizin nazarında en büyük zararı maalesef kendi itibarına vermiştir. Yargımız, yaşadığı bu itibar kaybını ancak 15 Temmuz gecesi sergilediği destansı duruşla telafi edebilmiştir."
- "Bay Kemal'in birkaç kuruşu da buralara nasip olsun"
Konuşması sırasında Eskişehir Örfi İdare Kumandanlığı'nın tebliğini gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı bugünü göreceksiniz burada. Nedir bu? Diyor ki 'Beraberlerinde 17 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı kaçırmaktayken yakalandılar.' Bay Kemal'in geçen akşam söylediğinden farkı var mı? Aynı değil mi? 'Cumhurbaşkanı da kaçırmış.' 'Man Adası' dediler, oradan 150 bin lira ceza. Ardından şimdi bir 100 bin lira daha. Şimdi bana düşen ne? Ben de dedim ki bu 150 artı 100 bini TÜRGEV ve Ensar Vakfı'na verelim. Hiç olmazsa Bay Kemal'in birkaç kuruşu da buralara nasip olsun. Nereden ne geliyor, milletimiz de bunu çok daha iyi bir şekilde görmüş olsun. Ama öğrenecek. Bu hayır kurumlarımızın yolu nereden geçiyor bunu da bilecek. Tabii bu paraları nereden bulacağı da önemli. Allahualem, devletin CHP'ye verdiği paralardan bunu da oraya naklediyordur." diye konuştu.
Milli iradeye yönelik antidemokratik teşebbüslerin bir diğer kaybedeninin de sivil siyaset olduğunu dile getiren Erdoğan, üç günlük çıkarları için darbe çığırtkanlığı yapan kimi siyasetçilerin, en az vesayetçiler, en az cuntacılar kadar darbe günahına ortak olduklarını söyledi.
Milletin teveccühüne mazhar olamayacağını anlayan kifayetsizlerin, iktidara giden yolu darbecilere koltuk değnekliği yapmakta gördüğünü belirten Erdoğan, 27 Mayıs 1960 darbesine giden sürecin bunun çarpıcı örnekleriyle dolu olduğunu ifade etti.
Uzun yıllar tek parti faşizminin ağır baskısı altında inim inim inleyen milletin, Menderes ve arkadaşlarına gösterdiği büyük teveccühün bir türlü hazmedilemediğini anlatan Erdoğan, "Türkiye, 1950 seçimleriyle birlikte Cumhuriyet tarihinde ilk kez hizmetle, eserle, doğrudan insanımızın hayatına dokunan yatırımlarla tanışmıştır. Camilerimizin kapısına vurulan kilit Menderes ile birlikte kırıldı. İlim ve irfan yuvaları olan imam hatip okulları onun döneminde açıldı. 18 yıllık hasretin ardından 'Allahu ekber' nidaları minarelerden ilk kez onun zamanında duyuldu. Milletimiz uzun seneler sonra Menderes ve arkadaşlarında kendini buldu. Kendi değerlerini, hassasiyetlerini gözeten bir siyasetçi profili gördü. Tek parti faşizminin baskı ve zulüm dolu karanlık günlerinin ardından Anadolu insanı özgürlüğü ilk defa Menderes ile birlikte teneffüs etti. Asırların ihmali ile perişan haldeki Anadolu'yu yolla, elektrikle, traktörle, modern tarım araçlarıyla, okulla yaygın bir şekilde buluşturan da yine merhum Menderes ve arkadaşları olmuştur. Bugün bile meyvelerini topladığımız pek çok kalkınma hamlesinin altında Demokrat Parti'nin imzası, alın teri ve gayreti vardır." diye konuştu.
Merhum Menderes'in sadece millete ve memlekete hizmetleriyle değil, aynı zamanda dürüstlüğüyle, çalışkanlığıyla, halka yakınlığıyla, Yassıada'da sergilenen nobranlıklar karşısında dahi terk etmediği nezaketiyle de gönülleri fethettiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Milletimiz, Menderes'e olan sevgisini 1950'den itibaren girdiği tüm seçimlerde partisini sandıktan birinci parti çıkartarak fiilen göstermiştir. 1954 ve 1957'de yapılan genel seçimler, CHP'nin tüm ayak oyunlarına rağmen Demokrat Parti'nin kesin zaferiyle sonuçlandı. Milletin ve memleketin kazandığı bu sürecin tek mutsuzu, ülkeyi kendi tapulu mülkü gibi gören CHP zihniyetidir."
(Sürecek)