Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ömrünün 40 yılında meydanların nabzını tutan, meydanların dilini okuyan bir siyasetçi olarak Allah'ın izniyle sandığın renginden en ufak bir şüphe duymuyorum." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi Açılış Töreni'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti;
"Sandığın renginden en ufak bir şüphe duymuyorum"
Ömrünün 40 yılında meydanların nabzını tutan, meydanların dilini okuyan bir siyasetçi olarak Allah'ın izniyle sandığın renginden en ufak bir şüphe duymuyorum. Sonuçtan bağımsız olarak burada bir hususu daha ifade etmek isterim. Seçim dönemleri siyasetçilerin, siyasi partilerin ve ittifakların kantara çıktığı günlerdir. Bugünler bir nevi herkesin heybesinde ne varsa ülkenin geleceğine dair ne tür hedefi ve vizyonu varsa ortaya döktüğü zamanlardır. Millet bu dönemde siyaset kurumuna kulak kesilir, vaatlerini ölçüp tartar, herkesin çapı, kapasitesi ve ufku hakkında bir kanaat edinir. Böylece gelecek 5 sene boyunca kim ve hangi zihniyet tarafından yönetileceğine karar verir. Seçim tarihinin ilan edildiği günden bu yana bu geçen süre hem ülkemiz ekonomisi ile hem de muhalefetin durumu ile ilgili bazı gerçekleri gözler önüne sermiştir. Üzülerek ifade etmek isterim ki, muhalefetin Türkiye'yi yönetebilecek, ülkemizi hedeflerine, milletimizi de hayallerine ulaştıracak hiçbir vizyonunun olmadığı bu arada ortaya çıkmıştır.
Bu süreç aynı zamanda 2002 öncesinde ülkemizin neden geri kaldığını, neden ülkemizde hizmet ve eser kıtlığı yaşandığını, neden milletimizin yıllarca yokluğa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum edildiğini de göstermiştir. Tespitlerimizi haklı çıkartacak pek çok vahim örnek var. Her şeyi bedave verme, batılı tefecilerden 300 milyar dolar dilenme, IMF reçetelerine teslim olma gibi gerçek dünya ile ilgisi olmayan sayısız abuk sabuk vaadi burada konuşmaya değer bulmuyorum. Düşünebiliyor musunuz? 300 milyar dolar İngiltere'den getirecekmiş. Demekki tefecilerle görüştü anlaştı. Onlar ona havada karada sözler verdiler. O da o sözleri aynen geldi buraya aktarıyor. Şimdi burada finans sektörünün ileri gelenleri var. Acaba sizler böyle bir şeye inanıyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Mümkün mü? 20 yıl bu ülkede Başbakanlık yaptım, Cumhurbaşkanlığı yaptım fakat böyle bir safsata, böyle bir yalan dolan hile dünyanın hiçbir liderinde görmedim. Fakat bu zavallı ne yazık ki, hayatında bir SSK var ki, SSK'yı bu batıran değil mi? Rahmetli Savaş Ay, hayatta olsaydın da tekrar bunları şöyle bütün millete gösterseydin. O hastanelerimizin hali neydi? O hastanelerimizde vatandaşlarımın hali neydi? Şimdi ise şehir hastanelerimizde biz dünyaya meydan okuyoruz. Şehir hastanelerimizle elhamdülillah dünyadan gelen liderler bu hastanelerimizi gördüğü zaman hayran kalıyor. Fakat bay bay Kemal, yap-işlet-devret nedir bunu bilelim diyor. Ben öğrenemediysen ne yapayım bir de senle mi uğraşacağım. Biraz azmin, kararlılığın varsa aç kitapları karıştır. Yap-işlet-devret nedir öğren. Bunlar bakkal hesabı yapacak kadar ekonomi ve matematik bilgisi olan herkes bunlarla ekonominin idare edilmeyeceğini çok iyi görüyor.
Bizim gibi milletimizde muhalefetin içine düştüğü traji komik durumu kah gülerek, kah da siyaset kurumu adına üzülerek takip ediyor. Çünkü bu millet çok değil daha 25,26 sene önce meydanlarda 2 anahtar vaadi ile dolaşanların, kendini elindeki anahtarlardan da ettiğini unutmaz. Bu millet sabah akşam ahkam kesen, IMF çantcılarının ülkeyi geride bırakacak vaatlerini çok iyi bilir. Ülkeye geride milyarlarca dolar borç takarak nasıl ortadan kaybolduğunu unutmaz.
Biliyorsunuz ama olur ya belki unutmuş olabilir siniz. Şimdi şu malum 7'li masanın etrafında olanlar var ya onlardan bir tanesi de ismini vermeyeceğim Davos'tayız ve Davos'ta o zaman IMF'nin başındaki kişi ile bir ara çıktık onla bir görüşme yapıyoruz. Kendisine dedim ki ikide bir adamları gönderiyorsunuz ve bunlar Türkiye'yi idare etmek adına konuşuyorlar. Taksitlerinizi alıyor musunuz? Alıyorsunuz, ama Türkiye'yi idare edemezsiniz Türkiye'yi idae etmek bana aittir ona siz asla müdahale edemezsiniz. 23,5 milyar dolar o zaman IMF'ye borcumuz var. 2013'e kadar biz ödemelerimizi yaptık, bitirdik ve 2023'ten sonra bizim IMF ile artık ilişkimiz kalmadı.
Peki daha sonra ne oldu? Daha sonra şu anda CHP'nin sözcüsü olan zat ve bir de ortağı olan bir ara Hazinenin başında olan zat birlikte bunlar gittiler kapalı kapıların ardında otelde oturup bunlarla IMF adına pazarlık yaptılar. Bize de tavsiyede bulundular. IMF'den destek almadan bu işi yürütemeyeceksiniz diye. Niye? Ekonomide sıkıntı varmış. Biz gayet iyi yolumuza devam ettik ve ediyoruz. Bunların işi gücü olduğu için ve o zaman bizim aynı zamanda Mekez Bankamızın da döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Başbakanlığım döneminde döviz rezervini 135 milya dolara kadar da çıkardık. 2013'ten sonra IMF ile ilişiğimizi kestik, Merkez Bankası'nın döviz rezervi devamla arttı. Şu anda da zaten ihtiyacımız yok. Bu millet ülke hazinesi tam takır olduğu için IMF'den alınan borçlarla nasıl memur, emekli maaşlarının ödendiğini unutmaz. Memur maaşlarının nasıl ödendiğini hatırlayın. Kimin dönemiydi bunlar? İşte bu CHP'nin bunların dönemleriydi, SHP'nin dönemleriydi. Bunlar bu millete çok çile çektirdiler çok. Ama bu millet bugün afaki vaatlerle ortalıkta dolaşanların geçmişte SSK'yı nasıl batırdığını, ülkeyi nasıl soyup soğana çevidiğini asla unutmaz. Bu millet 1990'lardaki popülist söylemlerin nasıl Türkiye'yi ekonomik bir çöküşe sürüklediğini asla unutmaz. Hiçbir zaman da unutmayacaktır.
Bu millet 1990'lardaki popülist söylemlerin nasıl Türkiye'yi ekonomik bir çöküşe sürüklediğini asla unutmaz. Hiçbir zaman da unutmayacaktır.
Türkiye gündeme gelmek uğruna Kıbtiye hakaret olmasın ama güzel bir söz olduğu için aynen söyleyim; Merd-i Kıbti misali Sirkatin söyleyen pek çok çapsız siyasetçi görmüştür. Ama şimdiye kadar ülkemizde hiçbir siyasetçi, "millet yol mu yiyecek" söze bak. Önünde de profesörler kızmasın prof yazıyor. "Köprü mü, viyadük mü, havalimanı mı bunları mı yiyecek. Soğandan domatesten haber ver." Benim Anadolu köylüm onları gayet iyi biliyor ama sen ne soğanın lezzetini bilirsin, şöyle soğanı masaya koyup da vurup dağıtabiliyor musun? Dağıtamazsın onların lüksünü bozar. Ekonomi cahili eser ve hizmet düşmanı olmuş durumdalar. Bırakın ekonomiden anlamayı, bırakın hesap uzmanı olmayı, dünyayı az buçuk takip eden hiçkimse bile böyle bir cümle kurmaz. Bu viyadükleriniz, bu köprüleriniz, bu havalimanlarınız olmasaydı acaba biz Türkiye'nin bir ucundan diğer ucuna nasıl giderdik. Şu üniversitelerimiz olmasaydı. Ne dediler bize, bu kadar üniversiteye ne gerek var. 76,77 üniversiteden 208 üniversiteye çıktık. Niye çıktık? İstedik ki 81 vilayetimizin tamamınd üniversitelerimiz olsun, üniversitesi olmayan ilimiz kalmasın. Bunu başarmak suretiyle artık benim Iğdır'daki, Muş'taki, Ağrı'daki yavrularımız okumak için İstanbul'a gelmeye gerek yok. Ankara'ya gelmeye gerek yok. Ne yapıyor? Hemen Iğdır'da üniversitesine gidip, Hakkari'de üniversitesine gidip orada tahsilini yapabiliyor.
Beni üzen bir şey daha var. Her şeyden önce yol yenebilen, yenerek tüketilebilen bir meta değildir bay profesör. Demekki senin tedrisatında bunları size öğretmediler. İkincisi yol yenmez ama yol sayesinde üretim olur. Üretici mahsulünü satar. Turist seyahat eder. Sanayici ihracat yapar. Nakliyeci malzeme taşır. Yol yenmez ama yol sayesinde yatırım gelir, sanayi gelişir, ülke kalkınır, ekonomi büyür, istihdam oluşur. Elbette yol yenmez ama yol sayesinde 85 milyon hem birbirine kavuşur hem de evine ekmek götürür helal rızık götürür. Yani yol sadece yol değildir. Tıpkı enerji gibi, tıpkı teknoloji gibi, tıpkı inovasyon gibi. Ekonominin, üretimin, sanayiinin belkemiğidir. Biz işte bunun için her fırsatta yol medeniyettir diyoruz.
Biz bunun için 25 yıldır ülkemizin alt yapısına yatırım yapıyoruz. Beyefendiler şunu bilmesi lazım. Bu domates de, patates de işte bu yapılan yollardan gidiyor. Bu yollar olmasaydı bunları tüketecinin olduğu yere ulaştıramazdın. Biz bunun için 81 vilayetimizi hem birbiri ile hem de tüm dünya ile yollarla, otoyollarla, köprülerle, havalimanları ile, hızlı tren hatlarıyla, limanlarla bağlamaya çalışıyoruz. Eğer bunlar olmasaydı şu 6 Şubat depreminde biz bütün bu ihtiyaçları deprem bölgelerine nasıl ulaştıracaktır? Bir taraftan uçaklarımız çalıştı, bir taraftan tırlarımız çalıştı, bir taraftan otobüsler yolcuları getirdi götürdü. Bir taraftan uçaklarımızla depem bölgesinden depremzedelerimizi ülkenin değişik yerlerine Ankara, İstanbul buralara taşıdık. Hem de ücretsiz taşıdık.
"Bizim IMF ile artık ilişkimiz kalmadı"
Biliyorsunuz ama olur ya belki unutmuş olabilir siniz. Şimdi şu malum 7'li masanın etrafında olanlar var ya onlardan bir tanesi de ismini vermeyeceğim Davos'tayız ve Davos'ta o zaman IMF'nin başındaki kişi ile bir ara çıktık onla bir görüşme yapıyoruz. Kendisine dedim ki ikide bir adamları gönderiyorsunuz ve bunlar Türkiye'yi idare etmek adına konuşuyorlar. Taksitlerinizi alıyor musunuz? Alıyorsunuz, ama Türkiye'yi idare edemezsiniz Türkiye'yi idae etmek bana aittir ona siz asla müdahale edemezsiniz. 23,5 milyar dolar o zaman IMF'ye borcumuz var. 2013'e kadar biz ödemelerimizi yaptık, bitirdik ve 2023'ten sonra bizim IMF ile artık ilişkimiz kalmadı.
"Biz yolumuza devam ettik ve ediyoruz"
Peki daha sonra ne oldu? Daha sonra şu anda CHP'nin sözcüsü olan zat ve bir de ortağı olan bir ara Hazinenin başında olan zat birlikte bunlar gittiler kapalı kapıların ardında otelde oturup bunlarla IMF adına pazarlık yaptılar. Bize de tavsiyede bulundular. IMF'den destek almadan bu işi yürütemeyeceksiniz diye. Niye? Ekonomide sıkıntı varmış. Biz gayet iyi yolumuza devam ettik ve ediyoruz. Bunların işi gücü olduğu için ve o zaman bizim aynı zamanda Mekez Bankamızın da döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Başbakanlığım döneminde döviz rezervini 135 milya dolara kadar da çıkardık. 2013'ten sonra IMF ile ilişiğimizi kestik, Merkez Bankası'nın döviz rezervi devamla arttı. Şu anda da zaten ihtiyacımız yok.
"Bu millet IMF'den alınan borçlarla nasıl memur, emekli maaşlarının ödendiğini unutmaz"
Bu millet ülke hazinesi tam takır olduğu için IMF'den alınan borçlarla nasıl memur, emekli maaşlarının ödendiğini unutmaz. Memur maaşlarının nasıl ödendiğini hatırlayın. Kimin dönemiydi bunlar? İşte bu CHP'nin bunların dönemleriydi, SHP'nin dönemleriydi. Bunlar bu millete çok çile çektirdiler çok. Ama bu millet bugün afaki vaatlerle ortalıkta dolaşanların geçmişte SSK'yı nasıl batırdığını, ülkeyi nasıl soyup soğana çevidiğini asla unutmaz. Bu millet 1990'lardaki popülist söylemlerin nasıl Türkiye'yi ekonomik bir çöküşe sürüklediğini asla unutmaz. Hiçbir zaman da unutmayacaktır. Bu millet 1990'lardaki popülist söylemlerin nasıl Türkiye'yi ekonomik bir çöküşe sürüklediğini asla unutmaz. Hiçbir zaman da unutmayacaktır.
Türkiye gündeme gelmek uğruna Kıbtiye hakaret olmasın ama güzel bir söz olduğu için aynen söyleyim; Merd-i Kıbti misali Sirkatin söyleyen pek çok çapsız siyasetçi görmüştür. Ama şimdiye kadar ülkemizde hiçbir siyasetçi, "millet yol mu yiyecek" söze bak. Önünde de profesörler kızmasın prof yazıyor. "Köprü mü, viyadük mü, havalimanı mı bunları mı yiyecek. Soğandan domatesten haber ver." Benim Anadolu köylüm onları gayet iyi biliyor ama sen ne soğanın lezzetini bilirsin, şöyle soğanı masaya koyup da vurup dağıtabiliyor musun? Dağıtamazsın onların lüksünü bozar. Ekonomi cahili eser ve hizmet düşmanı olmuş durumdalar.
Bırakın ekonomiden anlamayı, bırakın hesap uzmanı olmayı, dünyayı az buçuk takip eden hiçkimse bile böyle bir cümle kurmaz. Bu viyadükleriniz, bu köprüleriniz, bu havalimanlarınız olmasaydı acaba biz Türkiye'nin bir ucundan diğer ucuna nasıl giderdik. Şu üniversitelerimiz olmasaydı. Ne dediler bize, bu kadar üniversiteye ne gerek var. 76-77 üniversiteden 208 üniversiteye çıktık. Niye çıktık? İstedik ki 81 vilayetimizin tamamınd üniversitelerimiz olsun, üniversitesi olmayan ilimiz kalmasın. Bunu başarmak suretiyle artık benim Iğdır'daki, Muş'taki, Ağrı'daki yavrularımız okumak için İstanbul'a gelmeye gerek yok. Ankara'ya gelmeye gerek yok. Ne yapıyor? Hemen Iğdır'da üniversitesine gidip, Hakkari'de üniversitesine gidip orada tahsilini yapabiliyor.
Beni üzen bir şey daha var. Her şeyden önce yol yenebilen, yenerek tüketilebilen bir meta değildir bay profesör. Demekki senin tedrisatında bunları size öğretmediler. İkincisi yol yenmez ama yol sayesinde üretim olur. Üretici mahsulünü satar. Turist seyahat eder. Sanayici ihracat yapar. Nakliyeci malzeme taşır. Yol yenmez ama yol sayesinde yatırım gelir, sanayi gelişir, ülke kalkınır, ekonomi büyür, istihdam oluşur. Elbette yol yenmez ama yol sayesinde 85 milyon hem birbirine kavuşur hem de evine ekmek götürür helal rızık götürür. Yani yol sadece yol değildir. Tıpkı enerji gibi, tıpkı teknoloji gibi, tıpkı inovasyon gibi. Ekonominin, üretimin, sanayiinin belkemiğidir. Biz işte bunun için her fırsatta yol medeniyettir diyoruz.
Biz bunun için 25 yıldır ülkemizin alt yapısına yatırım yapıyoruz. Beyefendiler şunu bilmesi lazım. Bu domates de, patates de işte bu yapılan yollardan gidiyor. Bu yollar olmasaydı bunları tüketecinin olduğu yere ulaştıramazdın. Biz bunun için 81 vilayetimizi hem birbiri ile hem de tüm dünya ile yollarla, otoyollarla, köprülerle, havalimanları ile, hızlı tren hatlarıyla, limanlarla bağlamaya çalışıyoruz. Eğer bunlar olmasaydı şu 6 Şubat depreminde biz bütün bu ihtiyaçları deprem bölgelerine nasıl ulaştıracaktır? Bir taraftan uçaklarımız çalıştı, bir taraftan tırlarımız çalıştı, bir taraftan otobüsler yolcuları getirdi götürdü. Bir taraftan uçaklarımızla depem bölgesinden depremzedelerimizi ülkenin değişik yerlerine Ankara, İstanbul buralara taşıdık. Hem de ücretsiz taşıdık.
Buradan akıl, izan ve vicdan sahibi tüm vatandaşlarıma soruyorum, şayet biz ülkemizi bir gergef gibi yollarla örmeseydik Türkiye'yi bugünlere getirebilir miydik? 251 milyar dolardan fazla doğrudan yatırım çekebilir miydik? Yol yapmasaydık her yıl ekonomimizi ortalama yüzde 5 oranında büyütebilir, istihdamı 32 milyona çıkarabilir miydik? Havalimanı yapmasaydık yıllık 51,5 milyon turist misafir edebilir miydik? Tren yollarımızı yenilemeseydik, ihracatımızı 36 milyar dolardan alıp 255 milyar dolara ulaştırabilir miydik? Ulaştırma alt yapımızı güçlendirmeyesdik her alanda cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırabilir miydik?
"Biz meseleyi muhalefet gibi bunları israf olarak görseydik 2002'nin Türkiye'sinden bir adım bile ileri gidemezdik"
Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Sadece İstanbul Havalimanı bile ulaştırma yatırımlarının katma değerini göstermeye yeterlidir. Dünyada nadir gösterilen havalimanlarından bir tanesi. İstanbul Havalimanı milli gelire 23,75 milyar avro, üretime 51,3 milyar avro, ihracata 4,2 milyar avro, vergiye 1,23 milyar avro katkıda bulunurken istihdama etkisi 972 bin kişi oldu. Ama bay bay Kemal bunları takip edemez. Çünkü hafızası da buna yetmez. Benzer rakamları Avrasya Tüneli'nden Marmaray'a, 1915 Çanakkale Köprüsü'nden Osman Gazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne kadar her yatırımda görmek mümkündür. Biz meseleyi muhalefet gibi bunları israf olarak görseydik şayet bunların hiçbirini yapmasaydık. 2002'nin Türkiye'sinden bir adım bile ileri gidemezdik.
İktidara geldik, eğitimde ilkokuldan lise sona kadar en önemli adımlarımızdan bir tanesi aramızda o dönemi yaşayanlar vardır. Teksir kağıtları ile okuduk. Üst sınıflardaki ağabeylerimiz bize onu bile vermezlerdi. Paramızla vermezlerdi. Bu çileyi bu dönem yavrularımıza çektirmeyelim dedik. Kuşe kağıtlarla kitaplarımızı hazırladık ve sıraların üzerine koyduk. Yavrularımız okula başlarken sıralarının üzerinde bu kuşe kağıtlarla kitaplarını buldular. Bu işte bir anlayışın ifadesidir. Eğer bu anlayış, bu idrak olmamış olsaydı eğitimin kadrı kıymetini de bilmemiş olurdunuz. İlk, orta öğretimde bunları yaparken üniversitede aynı şekilde aldık 78'den 208'e kadar üniversitelerimizin sayısını artırdık.