Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün bedelini artık kimse Türk tarafına ödetemez. Kıbrıs Türk halkı adada huzursuzluğa daha fazla tahammül etmeyeceğini göstermiştir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KKTC Sulamaları İletim Tüneli Işık Görünme Töreni'nde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, son 30 yıldır artan şekilde su sıkıntısı yaşıyor. Çözüm için, Türkiye'den KKTC'ye içme suyu götürülmesi her dönemde gündeme gelmiş fakat gerçeğe dönüşmemiştir. 80 kilometre uzunluğunda denizin 250 metre altından geçen askıda deniz geçiş sistemiyle yıllık 75 milyon metreküp suyu Anavatan'dan Yavru Vatan'a ulaştırdık. Memba suyu kalitesinde içme suyu temin ettik. Eşi benzeri olmayan bu projede geçtiğimiz yıl meydana gelen arızayı ise en kısa sürede çözüme kavuşturduk. Gayemiz, KKTC'nin gelişip güçlenmesi ve Kıbrıs Türk halkının daha müreffeh bir geleceğe sahip olması.
"10 bin kişilik ilave istihdam sağlanacak"
Türkiye ile KKTC arasındaki tarihi, kültürel, coğrafi bağlara bir yenisini daha eklemiş olduk. Bugün de anavatanın suyunu KKTC'nin bereketli topraklarıyla buluşturacak sulama iletim tünelinin açılışını yapıyoruz. Tarım yapılacak arazilerin sulamaya açılmasıyla yıllık 156 milyon liralık gelir artışı ve yaklaşık 10 bin kişilik ilave istihdam sağlanacaktır.
KKTC'deki kardeşlerimizin geleceklerine çok daha umutla ve güvenle bakmasını sağladık. Özellikle su sıkıntısını giderecek projelerimizle Kıbrıs Türkü'nü kimseye muhtaç etmeme kararlılığımızı ortaya koyduk.
"İş icraata geldiğinde hep üç maymunu oynadılar"
Kıbrıs Türkü, adaletsizliğin ve çifte standardın ne demek olduğunu gayet iyi bilir. Kıbrıs Türkleri çözümsüzlüğün en büyük mağdurları olmuşlardır. Kapalı kapılar ardında Kıbrıs Türklerinin haklarını teslim edenler, iş icraata geldiğinde maalesef hep üç maymunu oynadılar. Adaletli bir çözüm yerine Kıbrıslı kardeşlerimizi özyurtlarında azınlık haline getirmek istediler. Kıbrıs müzakereleri Rum tarafının uzlaşmaz, adadaki gerçeklerden kopuk tutumu ve şımarıklıkları nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.
"Çözüme yaklaşıldığı anda olmadık bahanelerle masadan kaçmışlardır"
Kıbrıs'ta bir çözüm aranıyorsa bunun ham hayaller değil, sahadaki gerçekler üzerinde inşa edilmesi şarttır. 1963-1974 yıllarında Kıbrıs Türk halkını katledenler, müzakere süreçlerinde çözüme yaklaşıldığı anda olmadık bahanelerle masadan kaçmışlardır.
Nisan ayı sonunda Cenevre'de düzenlenen gayri resmi 5+ Birleşmiş Milletler toplantısı istikbal mücadelemizde bir dönüm noktası olmuştur. Bu toplantıda Kıbrıs Türkleri kalıcı çözüm yolunda yeni makul önerilerde bulunmuşlardır. Artık adada farklı kültür, dil, din ve geleneklere sahip iki ayrı halkın olduğunun kabul edilmesi gerektiğini ifade ettiler. Türkiye olarak biz de değerli kardeşim sayın Tatar liderliğinde Kıbrıs Türk tarafının Cenevre'de yaptığı önerilere tam destek verdik.
"Yeni bir müzakere süreci olacaksa iki devlet arasında yürütülmelidir"
Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün bedelini artık kimse Türk tarafına ödetemez. Kıbrıs Türk halkı adada huzursuzluğa daha fazla tahammül etmeyeceğini göstermiştir. Yeni bir müzakere süreci olacaksa bu, artık iki toplum arasında değil, iki devlet arasında yürütülmelidir. Her iki devletin nasıl işbirliği yapabileceği belirlenmelidir. Öncelikle Kıbrıs Türkünün egemen eşitliği ile eşit statüsü teyit edilmeli ve müzakereler bundan sonra başlamalıdır.
İki devletli çözümü reddetmek, Kıbrıs Türk halkının egemenliğini, eşitliğini, bağımsızlığını, devletini reddetmek demektir. Ne bizim ne de KKTC'nin böyle bir adaletsizliğe, böyle bir hak gasbına rızası yoktur.
Doğu Akdeniz'de barış, güvenlik, istikrar ve refahın hakim kılınması için Kıbrıs Türk halkının yanında olmayı sürdüreceğiz. Karadeniz'dekine benzer güzel haberleri Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerimizden de alacağımıza inanıyorum. Kıbrıs Türkü'nün Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları üzerinde var olan haklarının yenilmesine asla müsaade etmeyeceğiz.