İZMİR (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye bağlamında yaşananlar bize duvarları yükseltmenin, sınırları dikenli tel örgülerle çevirmenin, hatta göçmenlerin botlarını batırmanın çare olmadığını göstermiştir." dedi.
Erdoğan, Sabancı Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası Konferansı Göç: Önümüzdeki Yirmi Yılın Projeksiyonu ve Ötesi" programında konuştu.
Eski ABD Başkanı Barack Obama'nın görevde olduğu dönemde kendisini arayarak ve Kobani'deki Kürtlerin zor durumda olduğunu belirterek, kapıları açma noktasında destek istediğini anlatan Erdoğan, "Dedim ki şu anda bunlar nasıl olacak? Bana verdiği cevap şu: 'Bu insanlar ölümle şu anda karşı karşıya.' Peki ne yapacaksınız? Aldığım cevap şu: 'Biz gerekirse uçaklarla buraya artık her türlü mühimmatı indireceğiz.' Yapacağınız bu operasyona ben katılamam dedim. Çünkü o operasyonun ötesini görüyordum. O operasyonun ötesinde ciddi bir savaş söz konusuydu. Nitekim de öyle oldu ve o olayla birlikte binlerce, on binlerce Kürt kardeşimiz operasyonda öldü." diye konuştu.
Türkiye'nin kapılarını açtığını ve on binlerce Kobanili Kürt'ün hala Türkiye'de olduğunu anımsatan Erdoğan, "Biz onlara kapımızı kapamadık. Halep'teki Arap kardeşlerimize de biz sahip çıktık." dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin Müslümanların yanında Hristiyanlara, Ezidilere, Süryanilere ve daha birçok farklı inançtan insana da kapılarını açtığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"İşte bakın şu anda yeni gelişmeler... Suriye'nin kuzeyinde, bakıyorsunuz Amerikalı bir general, çok ilginç, diyor ki 'Biz şu anda PKK, YPG, PYD bunlarla beraberiz.' Bu nasıl bir NATO'da ittifak iki ülke? Bunların mültecilere sahip çıkmak gibi bir dertleri yok, dert başka. Hala bunlar terörle beraberler, teröristlerle beraberler. Tabii biz de terörle ve teröristlerle mücadelemizi her yerde sürdürüyoruz, bundan sonra da sürdüreceğiz. Dostlar, eğer dostluğunu icra ederse ettiği müddetçe biz de gönlümüzü açarız ama etmezlerse bugüne kadar ne yaptıysak bundan sonra da onu yaparız."
- "Büyük bir göç krizini biz engelledik"
Mağdur durumdaki bu insanlara kendi vatandaşlarına verdikleri hizmetin aynısını hiçbir karşılık beklemeden sunduklarını söyleyen Erdoğan, "Suriye'nin kuzeyinde terörden arındırdığımız bölgelerde de büyük bir göç krizini biz engelledik. Bütün bunları da çıkar hesabı veya reklam olsun diye değil, inancımızın, imanımızın, kültürümüzün bir gereği olarak yaptık." dedi.
Erdoğan, bu süreçte Türkiye'ye verilen sözlerin çoğunun tutulmadığını gördüklerini belirterek, "İsim vermeyeceğim, hepinizin çok iyi tanıdığı, bildiği liderler bunlar ve bu liderlere şurada, yani İdlib'de, Suriye'nin kuzeyinde briket konutlar yapalım dedik. Bir adım atalım. Bu briket konutlardan ne kadar yaparsınız diye sorduğumuzda 'Ne kadar yapalım?' filan dediler. Dedik biz işte burada şöyle bir 50 bin, 100 bin konut yapalım istiyoruz, bunun bir kısmını da siz üstlenin. İnanır mısınız verdikleri sözü yerine getirmediler, bize elli dereden elli türlü su taşıdılar." diye konuştu.
Türkiye'nin bölgede 52 bin briket konut yaptığını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"İstedik ki artık bu insanları çadırlarda yaşatmayalım, buralarda en azından insanca, bir mülteci olarak, şimdi aramızdaki dostlar, onlar da notlarına bunları alırlarsa herhalde bizi dinliyorlar ve bu 50 bin briket konutta, çadırda değil, bu insanlar yaşasın istedik. Bu arada tabii örneğin şu depremde bile burada işte konteynırlarla 500-600 konteynırda yine depremzedeleri misafir ediyoruz. Avrupa Birliği Yunanistan'a 100 bin sığınmacı için bakın bu çok önemli, bunlar belgeli, 3 milyar avro destek verirken, Türkiye'deki 4 milyon sığınmacı için elini taşın altına koymadı. Bir araya gelip konuştuğumuzda kesinlikle hep yalan, yalan, yalan. 'Şu kadar verdik, bu kadar verdik'. Nereye verdiniz? Doğru konuşmuyorsunuz."
Erdoğan, 18 Mart mutabakatıyla Türkiye'ye taahhüt edilen 6 milyar avronun aradan geçen süreye rağmen halen tam olarak gönderilmediğini belirterek, şöyle konuştu:
"Uluslararası basın kuruluşları bile bu gerçeği görmeye, yeni yeni teslim etmeye başladılar. Geçtiğimiz günlerde uluslararası medyada yayınlanan bir habere göre Suriyeli mültecilere sahip çıkan tek devlet Türkiye'dir. Muhtemel katliamların önündeki yegane engel de Türkiye'nin bu bölgedeki askeri varlığıdır. Bizim askerimiz olmasa zaten bunların yapacağı şeyler hiç belli değil. Çünkü biz paylaşmanın bereketine, dayanışmanın gücüne inanan, dünyayı iyiliğin değiştireceğine, dünyanın iyilikle ayakta kaldığına iman eden insanlarız. Bizim böyle bir farkımız var."
- "420 bin sığınmacı geri döndü"
Suriye'nin kuzeyindeki güvenlik ortamı iyileştikçe Türkiye'deki Suriyelilerin güvenli ve gönüllü olarak ülkelerine geri dönüşlerinin de hızlandığına işaret eden Erdoğan, "Terörden temizlediğimiz bölgelere şimdiye kadar sadece ülkemizden 420 bin sığınmacı geri döndü. Suriye'de siyasi çözüm çabalarında mesafe kat edildikçe, istikrar ve huzur ortamı tekrar güçlendikçe bu geri dönüşler daha da artacaktır." dedi.
Suriye'de istikrarsızlıktan beslenen bölücü terör örgütünün özellikle son günlerde güvenli bölgelere yönelik terör eylemlerini artırdığını gördüklerini dile getiren Erdoğan, "PKK/YPG'nin kalleş saldırıları sebebiyle bir ay içinde onlarca masum sivil ve çocuk hayatını kaybetti. Teröristlerin ülkemizce tesis edilen huzur ve güven ortamını bozmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Nasıl daha önce gerektiğinde kimseye bakmadan terör yuvalarını imha etmişsek, saldırıların devam etmesi halinde diğer bölgelere yönelik de gereken adımları atmaktan çekinmeyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, göçle kurulan, ataları göçmen olan toplumların göç meselesine salt güvenlik odaklı bir anlayışla yaklaşmalarının büyük bir çelişki olduğuna vurgu yaparak, "Tarih boyunca var olan, bundan sonra da var olmayı sürdürecek olan göç olgusuna geniş bir perspektifle bakılması gerekiyor. Suriye bağlamında yaşananlar bize duvarları yükseltmenin, sınırları dikenli tel örgülerle çevirmenin, hatta göçmenlerin botlarını batırmanın çare olmadığını göstermiştir. Özellikle az gelişmiş ülkelerin kıt kaynaklarıyla yetiştirdiği nitelikli insanlarını beyin göçünü teşvik ederek alıp ihtiyaç sahiplerine kapıyı kapatmak ahlaki bir tavır değildir. Bu tür politikalar göçe kaynaklık eden sorunların derinleşmesine, yeni göç dalgalarının oluşmasına sebep olacaktır." diye konuştu.
(Sürecek)