ANKARA (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Millet İttifakı olarak bana sorulduğunda, 'evet cumhurbaşkanlığı önemli görevdir, eğer Milet İttifakı kabul ederse evet, aday olmaktan da onur duyarım'. Doğru. Yanlış bir şey söylemiyorum. Sonuçta bir ittifak 'sen olacaksın' diyorsa, 'hayır ben olmam' deme şansınız zaten yok. Olamaz da zaten." dedi.
Kılıçdaroğlu, kahvaltıda bir araya geldiği gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 15 Temmuz'a ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "Bizim sokaktan kastettiğimiz, kontrolsüz bir şekilde sokağa çıkıp, camın çerçevenin kırılması... Yoksa demokratik yollarla insanlar izin alırlar yaparlar, meydanlarda yaparlar. Örneğin Mersin'de miting yapmak istedik, dediler ki bu meydanda yapamazsanız, şuradan yapın, biz de orada mitingimizi yaptı. Önemli olan bizim miting yapmamız, yaptık mı mitingimizi? Yaptık. Özel bir çatışma alanı yaratmak istiyorlar. O tuzağa düşmüyoruz. Burada kast ettiğimiz bu. Yoksa elbette demokratik yollarla insanlar giderler cadde de meydan da sokakta afişlerini asarlar, basın açıklamaları yaparlar, bu demokrasinin gereğidir zaten. Ama Erdoğan bunu böyle anlamıyor, Erdoğan, 'siz sokaklara çıkacaksınız, şunu bunu yapacaksınız, biz de sizi ezeceğiz.' Onun beklediği hayal ettiği bu, 15 Temmuz olayını da bu nedenle veriyor." diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığındaki soruşturmayla ilgili, "Aslında Ekrem Bey'i suçlamalarının nedeni, ekonomide yaşanan bu gerginliğin, ekonomide yaşanan bu kaosun unutturulması. Zamlar var, yağmur gibi geliyor. İşsizlik var." ifadesini kullandı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde müfettişlerin görevlendirildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Zaten bizim belediye başkalıklarında müfettişler eksik olmuyor ki. Sürekli varlar, sürekli denetleniyorlar. Bizim belediye başkanları da zaten buna alışkınlar yani geldikleri zaman odaları, masaları, sandalyeleri var. Ama şimdi bir hazırlık yapıyoruz. Geçmişte de bizim belediyelere polis baskınları çok yapılırdı. Bazı memurlar gözaltına alınırdı. Tamamen 'acaba CHP'li belediyeleri nasıl itibarsızlaştırırız' diye böyle bir arayış içindeler. İstanbul, AK Parti'nin yemlediği, yandaşlarını yemlediği bir havuzdu. Hazırlık şöyle yapıyoruz, polis baskını gelirse ne yapacaksınız, müfettişler belge istediğinde mutlaka dökümünü alacaksınız. Çünkü belgeyi yok edebilirler. Bütün önlemleri belediye başkanlarına bildireceğiz. 'Nasıl önlemler alınacak'. Bakın yolsuzluklar konusunda bu kadar hassas olan İçişleri Bakanlığı, 34 yolsuzluk dosyasına el koydu büyükşehrin. Ne oldu bunlar? AK Parti döneminin yolsuzluklarıydı. Birisi de şimdiki Ulaştırma Bakanının, Genel Sekreter Yardımcısı iken olmamış bir işe olmuş gibi tutanak tutup adama para ödemesiydi. Cumhurbaşkanlığına, bakanlıklara makam araçları neler neler... Tam bir 'yağma Hasan'ın böreği' dediğimiz süreç yaşandı. Bunların tamamı ortaya çıktı. Ama İçişleri Bakanlığı 'dosyaları bize verin' dedi ve bunların üzerini örttü. Bunun takip edilmesi lazım. Biz bunları dillendiriyoruz. Benzer haksızlıklar bizde olursa biz üzerine gideriz, ama dediğim gibi amaç gündemi, dikkatleri başka yöne çevirmekti. Toplam kamu zararı büyükşehrin tespit ettiği 13 milyar 202 milyon Türk lirası. Buldukları kamu zararı."
- "Hangi önlemleri alması gerektiğini belediye başkanlarımıza bildirdik"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik teftiş kapsamında 8 kişilik ekipte, AK Parti'den milletvekili adayı Arif Yıldırım'ın görevlendirilmesine" ilişkin soruya karşılık, şunları söyledi:
"Teftiş dolayısıyla AK Parti milletvekili adayının müfettiş olarak görevlendirilmesi, görevlendirilebilir. Erdoğan'ın kendisi de gidebilir. İçişleri Bakanının kendisi de gidebilir. 'Ben araştıracağım' diyebilir. Biz bunlardan çekinmiyoruz. Bütün mesele şu, denetimi ön yargılı yapmasınlar. Yapabilirler denetimi. Denetleme hakları var. Bütün mesele denetimin ön yargısız olması, gerçek anlamda bir denetim olmasıdır. Biz bunlara güvenmediğimiz için hangi önlemleri alması gerektiğini belediye başkanlarımızın kendilerine bildirdik."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik açıklamalarıyla ilgili soru üzerine ise Kılıçdaroğlu, "Bahçeli'nin yeni fonksiyonu biliyorsunuz, AK Parti sözcülüğünü yapmaktır. Biz Erdoğan'a cevap verince dolayısıyla sözcüye ayrıca cevap vermeye gerek yok." yanıtını verdi.
- "AB ile de Ortadoğu ile de ilişkilerimizi güçlendireceğiz"
Türkiye'nin dış politikasına yönelik bir soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, dış politikanın milli olması gerektiğini dile getirdi.
Dış politikada iktidarın ve muhalefetin aynı şeyleri dillendirmesi gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Dış politikayı 180 derece değiştireceğiz. AB ile de Ortadoğu ile de ilişkilerimizi güçlendireceğiz." sözlerini sarf etti.
Bir başka soru üzerine, salgın döneminin tarımın önemini bir kez daha öne çıkardığına değinen Kılıçdaroğlu, iktidarın tarıma gerekli özeni göstermediğini, yeni havza bazlı bir tarım politikasına ihtiyaç olduğunu anlattı.
Kılıçdaroğlu, iktidar olmaları halinde, bazı işletmelerle ilgili nasıl yöntem izleyeceklerinin sorulmasına karşılık, "Soygun düzeninin temel aktörlerini, temel kurumlarını kamulaştıracağız. Onun için de yapacağımız şu, önce maliyetleri çıkaracağız. Şişirilmiş maliyetler var, biz bunu gayet iyi biliyoruz. Önce gerçek maliyetleri çıkaracağız. Makul kar vereceğiz ve bunları kamulaştıracağız." yanıtını verdi.
CHP'nin önümüzdeki döneme dair hazırlıkları olup olmadığı yönündeki soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, "Çok sayıda dosya var. Dosyalar sadece bizde değil, aslında devletin hafızasında da var. Muhalefet şerhleri var. Dürüst bürokratların yazdıkları. Bunların hepsini biliyoruz, bir yerlere not ediyoruz, yeri zamanı gelince bunların gereğini yapacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Eximbank ile ilgili soruya karşılık Kılıçdaroğlu, ithalat ve ihracatçıların kendisine bazı sorunlar ilettiğini aktararak, "Eximbank olayı bana ulaşan bir bilgi. Kim ulaştırıyor? İthalatçılar ve ihracatçılar. Bu insanlar yükümlülüklerini yerine getirecekler ama getiremiyorlar. 'Bunu dillendirin' diye bana söylüyorlar.
Sıkıntılı bir tablo. Ciddi bir sorun olduğu ortaya çıkıyor, umarım böyle bir şey yoktur. 'İhracatçıların, ithalatçıların taleplerini biz anında yerine getiriyoruz' desinler ben mutlu olurum." görüşünü paylaştı.
- Devlet Denetleme Kurumunun 20 Aralık'la ilgili araştırması
Devlet Denetleme Kurumunun (DDK), 20 Aralık'la ilgili bir denetleme, araştırma başlattığının hatırlatması ve konuyla ilgili bir beklentisinin olup olmadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"DDK'nin devreye sokulmasının temel nedeni, bu yapılan işlemde Erdoğan yandaşlarının malı götürmemesidir. Kim götürdü bu malı. 'Biz götüremediğimize göre kim götürdü.' Bunu yakalamak istiyorlar. İnşallah ortaya çıkar. 20 Aralık'ta olanları araştırır mı, araştırmaz. Onu kendileri götürdü, yandaşları götürdü. Arada iki önemli fark var, DDK'yi devreye koyması kendisinin ve yandaşlarının nemalanmamasıdır, kim nemalandı onu ortaya çıkarmak istiyorlar. Öbürünü kendileri götürdü zaten araştırmaya gerek yok."
Kemal Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, CHP'ye bakışın yüzde 99 değiştiğini, bunu alanda da gözlemlediğini aktardı. Kılıçdaroğlu, "Bize ciddi mesafesi olan pek çok çevre, kendi sorunlarının bizim üzerimizden seslendirilmesini istiyor." dedi.
- FETÖ ile mücadele
Kılıçdaroğlu, iktidar olmaları durumunda FETÖ ile nasıl mücadele edecekleri yönündeki soruyu da şöyle yanıtladı:
"Hakkında soruşturma açılmamış veya soruşturma açılmış da takipsizlik kararı verilmiş veya beraat eden kişileri görevlerine başlatmıyorlar. Biz başlatacağız. Devlet öç alan mekanizma değildir. Helalleşme diyorsanız herkesin hakkını, hukukunu teslim ettiğinizde zaten bir sorun kalmıyor. FETÖ ile mücadele... Eskiden beri bu yapılanmanın doğru olmadığını, paralel yapılanma olduğunu defalarca dile getirdik, önergeler verdik... Nedir? Benzer oluşumlara izin vermemektir. Devletin içinde paralel yapılanma olmaz. Şu an var mı paralel yapılanma? Evet var. Bir saray, bir de saray dışındaki devlet. Saraydaki kişi, devletteki kişiyi nasıl denetliyor, parti komiseri atayarak. Her bakanın yanında bir bakan yardımcısı var. 'Sen partilisin bakanın ne yaptığını bana bildireceksin' diyor. Böyle bir devlet yapılanması çürümeyi getiriyor. Şimdi parti devleti ortaya çıktı. Siyasi partiler devleti yönetmek için gelirler, devlet olmak için değil. Beyefendi 'ben devletim' diyor 'her şeyi bilirim' diyor. Bu yapılanma bürokrasinin tıkanmasına yol açıyor."
- "Nasıl bir cumhurbaşkanına ihtiyaç duyuyoruz, önce bunun sorulması lazım"
Cumhurbaşkanlığı adaylığında anketlerin ne kadar belirleyici olacağı yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Geçmiş seçimlerde bir ittifak yaptık. Yerel seçimlerde ise yaptığımız ittifak tamamen iradi bir ittifaktı. Milletvekilliği seçimlerindeki yasal bir ittifaktı. Çünkü yasalar değişmişti ve ittifakların oluşmasına imkan sağlanmıştı. Biz partiler olarak bir araya geldik, ittifaklarımızı yaptık ve seçimlere gittik. Millet İttifakı olarak bana sorulduğunda, 'evet cumhurbaşkanlığı önemli görevdir, eğer Milet İttifakı kabul ederse, evet aday olmaktan da onur duyarım'. Doğru. Yanlış bir şey söylemiyorum. Sonuçta bir ittifak 'sen olacaksın' diyorsa 'hayır ben olmam' deme şansınız zaten yok. Olamaz da zaten. Elbette anketler yapılır, ama yanlış bir şey yapıyoruz, nerede yanlış yapıyoruz? 'Ya arkadaş nasıl bir cumhurbaşkanına ihtiyaç duyuyoruz?' Mesela bu sorulmuyor. Anket yapılacaksa önce bunun sorulması lazım. Bu konuda toplumun nabzını tutmamız lazım. Biz bu tartışmayı hiç yapmıyoruz mesela, 'kim olsun' diyoruz. Akıl dediğimiz şeyi bazen erteliyoruz, duygularımızla hareket ediyoruz. Duyguları bir tarafa bırakmalıyız, duygular ayrı bir şey. Devlet duygularla yönetilmez. Duygular sizi ön yargılara itebilir. Dünyanın sorunu var. Çözmek zorundasınız. Akılcı politikalar üretmek zorundasınız."
- Avrupa Konseyinin, Osman Kavala için görüş istemesi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa Konseyinin, Türkiye'den Osman Kavala için 19 Ocak'a kadar görüş istediğinin hatırlatılmasına karşılık da şu düşünceleri dile getirdi:
"Türkiye'de adaletin olmadığını ben de biliyorum, herkes biliyor aslında. Sokaktaki vatandaş da biliyor. Osman Kavala'nın ve Selahattin Beyin Erdoğan'ın talimatı üzerine içerde tutulduğunu hepimiz biliyoruz zaten.
Orada hukukun çalışmadığını, tahliye edildiği zaman savcıların hemen harekete geçirildiğini, gece yarısı iddianameler hazırlandığını, tekrar içerde tutulduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim bildiğimizi herhalde böyle iletişim ortamında dünyanın her tarafındaki insanlar da görüyorlar biliyorlar. O nedenle Türkiye'de demokrasinin olmadığını, tek adam rejiminin olduğunu ve bu rejimin insanlara huzur sağlamadığını hepimiz biliyoruz zaten. Ne olur Osman Kavala ile ilgili, AB yaptırım uygular mı uygulamaz mı, yaptırım uygulamasını istemem doğrusunu isterseniz. Türkiye'nin sıcak siyasetine dışardan müdahale hep AK Parti'nin işine gelir. AK Parti ister zaten, onlar gelip bağırıp çağırsınlar, bu da ortalıkta 'ben yapmıyorum' diyerek kahraman gibi ortada gezsin. Böyle bir beklenti var. Ben dışardan Türkiye'ye müdahaleyi asla doğru bulmuyorum. Türkiye kendi sorunlarını kendi özgür iradesiyle ve demokratik standartları içerisinde çözebilir ve çözeceğiz, dünya bunu görecek zaten. Sorunun çözümünde temel aktör ilk kez sandığa giderek oy kullanacak gençler. Onlar dünya siyaset tarihine de bizim siyaset tarihimize de çok önemli miras bırakacaklar."
(Bitti)