ANKARA (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bizim erken seçim istememizin temel nedeni, Türkiye'de vatandaş daha ciddi bir ağır yük içine girmesin diye. Daha büyük felaketlerle karşılaşmasın diye." dedi.
Kılıçdaroğlu, HaberTürk TV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Her siyasi partinin iktidar olmak isteyeceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Eğer siyasi otorite haksızlık karşısında sessizliğini korursa, onun haksızlığına sessiz kalırsa veya görmezden gelirse aslında en büyük haksızlığı yapmış olur." diye konuştu.
Eşi ve çocukları öldürülen bir kadına değinen Kılıçdaroğlu, "Eşi ve çocukları öldürülen kadın, galiba yanlış hatırlamıyorsam Suruç'taydı. Kadının hala elinde adaletle orada beklemesi. Kadıncağız Türkçe de bilmiyor. Avukatı bana tercüme etti, büyük sıkıntılar var. Gerçekten bir çocuğu hala kaç aydır hapiste ve tek başına bir odada kalıyor. Ya insanın biraz vicdanı sızlar." ifadelerini kullandı.
Bu süreçte birçok savcı değiştiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Siyasetin acımasızlığı orada. Haksızlık görüyorsunuz, haksızlığın kimler tarafından yapıldığını biliyorsunuz ama onun siyasi gücü var ve o siyasi güç yargıyı, savcıyı teslim alıyor ve adaleti sağlamıyor. O kadıncağız orada adalet arıyor." dedi.
Kılıçdaroğlu, bu konu için genel başkan yardımcılarından birini görevlendirdiğini ve savcıyla görüşüldüğünü belirterek, gelecek günlerde bunu parlamentoya getireceklerini söyledi.
Diyarbakır anneleri ve cumartesi annelerinin adalet istediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Bunlar adalet istiyor mu? İstiyor. Bunların da hakkı var mı? Hakkı var. Birisini göğe çıkarıyorsunuz birisini yerin dibine batırıyorsunuz. İkisi de anne, ikisi de evlatlarını istiyor. İkisinin de hakkını teslim etmemiz lazım." ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, adaletin her iki tarafa da verilmesi gerektiğini kaydetti.
- "Demokratik standartlarda büyük aşınma var"
"Stratejinizi iktidarla birlikte sistem değişikliğine yöneltirseniz toplumsal uzlaşma ve barış çok daha kolay olmaz mı?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Önce şu soruyu soralım. Gerginliği kim çıkarıyor? Ben gerginlikten yana değilim, oturup uygarca tartışmalıyız." yanıtını verdi.
Eskiden siyasi parti liderlerinin bir araya geldiğini, televizyonlarda tartışıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Demokratik standartlarda büyük aşınma var. Türkiye'de şu anda demokrasi yok. İnsan hakkı ihlalleri felaket durumda." dedi.
Ekonominin "felaket" içinde olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ekonomide bir saat sonra ne olacağını kimsenin bilmediğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, "Böyle bir ortamda siz ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz? Hangi kararları alacaksınız? Devlette liyakat kalmamış, devlette kimin ne yaptığı belli değil. Bakanlar bakan değil. Şunu söylüyor bakan Marmaris yangınında, 'Sayın Cumhurbaşkanı'nın talimatı ile yangınları söndüreceğiz.' Ne demek? Yangın söndürmek için Cumhurbaşkanı'ndan talimat mı beklenir? Böyle bir devlet yönetimi mi olur? Biz bunu eleştirdiğimiz zaman kızıyor Erdoğan. 'Bay Kemal, bay Kemal'... Bay Kemal demesinden rahatsız değilim aslında. Hoşuma da gidiyor, istediği kadar söyleyebilir." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan'dan çözüm üretmesini beklediklerini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Emin olun aklı da ben veriyorum. Emekliye iki maaş ikramiye vereceksin diyorum. Uzun süre direndiler, verdiler. Taşeron işçiye kadro verdiler. En son TRT payını kaldırdılar. Onu da söyledim. Ama bir şeyi yapmadılar. Faturalardan kış aylarında KDV'yi kaldıracaksınız. Asıl yük KDV'de. Bunu da kaldırın dedim. Zamlar yeteri kadar yansımadı, daha büyük zamlar gelecek. Dolayısıyla toplumda büyük bir tedirginlik var, toplumda ciddi bir kırılma var. Kış aylarında Karakış Fonu kurun dedik. Bunun altından nasıl çıkacaklar bilmiyorum ama hiç bir karar, hiçbir şey yok. Aldıkları kararlar bizim düşündüğümüz anlamda toplumu asla rahatlatmıyor."
Kılıçdaroğlu, eleştirdiği her konunun çözümünü de söylediğini belirterek, "Bu sistem Türkiye'yi buraya getirdi, bundan sonra daha kötü bir duruma götürecek. Bizim erken seçim istememizin temel nedeni, Türkiye'de vatandaş daha ciddi bir ağır yük içine girmesin diye. Daha büyük felaketlerle karşılaşmasın diye. Kış aylarında kaç kişinin doğal gazı, elektriği kesildi göreceksiniz. İnsanlar ödeyemiyorlar." şeklinde konuştu.
"İktidar partisi 'Madem sistem yürümüyor, sistemi değiştirelim' dese, CHP olarak siz var mısınız?" sorusuna Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Sistemi değiştiremezler. Niçin değiştiremezler? Bir kişi egosuna yenilmişse sistemi değiştiremez. Buna biz kibir diyoruz. Her şeyi ben bilirim, yaparım, karar veririm... Bu aşamaya gelmişse, bu ruhsal yapıdan kendisini kurtaramamışsa onun sistemi değiştirmek gibi düşüncesi yok. Kaldı ki niye sistemi değiştirsin? Yüzlerce, binlerce kişinin ataması bir kişinin imzasına bağlanmış vaziyette."
Böyle bir devlet yönetiminin dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Yönetemiyorsan seçime gidersin. Millet, millet, millet diyorsun. Tamam gidelim sandığa veya referandum yapsınlar. Seçim olsun mu olmasın mı diye. Seçim istiyorsa vatandaş seçime gidelim." diye konuştu.
"Biz iktidara gelirsek, liyakate sahip olma koşuluyla başörtülü bakan olur' diyebiliyor musunuz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Neden olmasın. Bizim Parti Meclisinde var zaten." yanıtını verdi.
"Bizim yönettiğimiz ülkede bu absürt bir durum değildir.' diyebiliyor musunuz?" sorusuna karşılık ise Kılıçdaroğu, "En ufak bir endişeniz olmasın. Bunu da bir tarafa yazın. Göreceksiniz." dedi.
- "Merkez Bankasına müdahale ediliyor"
Merkez Bankasının faiz indirimine ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlayan bir kurum olmaktan çıkmış durumda. Merkez Bankasının yasasında açık ve net fiyat istikrarı görevi Merkez Bankasına verilmiş durumda. Ama Merkez Bankası bu görevi yapamıyor, yapmıyor zaten. Sadece fiyat artışlarına seyirci olarak bakan bir kurum haline geldi. Merkez Bankasına müdahale ediliyor." ifadelerini kullandı.
Dünya kamuoyunun Merkez Bankasının bağımsız olmadığını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi açıklamasından dinlediğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla Merkez Bankasının görevi fiyat istikrarını sağlamak, gayet güzel. Kanun çok açık. Görev Merkez Bankasına verilmiş. Görevi veren kim? Türkiye Büyük Millet Meclisi. TBMM'nin çıkardığı kanunu Erdoğan iğdiş etti. Çıkardı bir fiyat istikrar komitesi kurdu. Tamamı Merkez Bankasının dışında. Fiyat istikrar komitesi yani fiyatlarda istikrarı sağlayacak olan komite hiç toplandı mı?"
Merkez Bankasının fiyat istikrarını sağlama imkanının olmadığını, böyle bir kapasitesinin bulunmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, Merkez Bankasının Para Politikaları Kuruluna bir arkeoloğun tayin edildiğini söyledi.
"Ne işi var arkeoloğun Merkez Bankasında?" sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, "Tarihi paraları mı inceleyecek? Defineden çıkan paralara mı bakacak arkeolog? Sarayda birisinin yakını diye oraya gitti. Böyle bir devlet yönetimi olur mu?" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, "Faizi indirmek mi istiyor? Vereyim bir öneri. Kişilerin vergi borcu olduğu zaman veya sosyal güvenlik kurumuna prim borcu olduğu zaman onlardan faiz alınıyor. Faizi devlet alıyor. Yıllık faiz 19.2, 1'e indirsin. Bunun için Merkez Bankası kararına da gerek yok. Sadece Erdoğan'ın kararnamesiyle. Vatandaştan borcunu ödeyememiş, yüzde 19.2 faiz alıyorsun. İndir, 5'e indir, 1'e indir, sıfır yap. Yetki sende." değerlendirmesini yaptı.
Merkez Bankasının faiz indirmesinin bankalarda doları olanlara yaradığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Erdoğan çıkıp, 'Biz fiyat istikrarını sağlamak, enflasyonu indirmek için şunları yapacağız' diye bir paket açıklıyor mu? Açıklayamaz." dedi.
"Türkiye'yi 2022'de nasıl bir bütçe bekliyor?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, bütçenin çoktan eskidiğini, bütçenin bütçe olmaktan çıktığını söyledi.
İş dünyasının kafasının karışık olduğunu, önünü görmeyen insanların yatırım yapamayacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Erdoğan, gerçeklerden kopmuş bir insan. Tam bir paralel devlet yapılanması var. Bir saray ve bir de diğerleri." dedi.
Hazine ve Maliye Bakanlığının eskiden en köklü bakanlıklardan birisi olduğunu ancak artık bütçeyi yapamadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdü:
"Bakanlar eski bakanlar değil, bildiğimiz normal devlet memuru aslında, atamayla gelmiş olan devlet memurları bunlar. Hiçbir yetkileri yok, bütün yetkiler bir kişide toplanmış. Oradan gelen talimat üzerine iş yapıyorlar. Yani eskiden müsteşarlar yaparlardı bu görevi şimdi adına bakan dediğimiz kişiler yapıyorlar. Dolayısıyla bunların iradeleri yok, bütçe konusunda hiçbir karar alamazlar, herhangi bir şey söyleyemezler, ödenekler tamamen Erdoğan'dan çıkarsa oradan çıkıyor. Oradan yazı çıkmazsa da zaten bütün bakanlıklar dururlar yerinde. İşin gerçeği bu. Bizim anladığımız anlamda bir bütçe maalesef yok."
Doların yükselmesine ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, sanayinin büyük kısmının ithalata bağlı olduğunu söyledi.
Siyasal yönetimle iş dünyası arasında güvenin olmadığını, kimsenin yatırım yapmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, önce güvenin sağlanması gerektiğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, gelir dağılımında olağanüstü bir bozulma olduğunu belirterek, bir grubun giderek çöktüğünü, bir avuç kişinin giderek yükseldiğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bunlar zaten İngiltere'nin Londra'nın en büyük caddelerinde villaları, evleri olan hatta tamamını Türklerin aldığı da ifade ediliyor. Paralarını tamamen oraya götürdüler oralarda yaşıyorlar zaten. Erdoğan şu anda bir avuç azınlığa çalışan bir kişidir. Bu ülkenin kaynaklarını bir avuç kişiye tahsis eden kişidir. Geniş kitleler onun gözünde yoktur. Öyle bir düşüncesi de yoktur. 'Faizi düşüreceğim.' Faizi düşürmenin yolu vardır. 'Ben bunun kitabını yazdım.' Milletin defterini dürdü. Bırakın kitap yazmayı." değerlendirmesini yaptı.
- "Balık baştan kokuyor, Türkiye'nin temel sorunu budur"
Siyasi ahlak önerisine ilişkin bir soruya karşılık Kılıçdaroğlu, "İlk bir hafta içinde parlamentoya sevk edeceğimiz kanun siyasi ahlak kanunu olacak." dedi.
Kılıçdaroğlu, "Bir ülkenin İçişleri Bakanı çıkıp da devletin televizyonunda açıklama yapar, 'Efendim her ay bir siyasetçiye ayda 10 bin dolar para veriliyor deniyorsa, dolar yükselince kazanan odur mafyadır, yeraltı dünyasıdır. Bu kişi kimdir, İçişleri Bakanı açıklamadı." diye konuştu.
Toplumun da haksızlıklara tepki göstermesi, sindirmemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bir kişiye her ay götürüp 10 bin dolar para veriyorsanız, İçişleri Bakanı buna karşı sessiz kalıyorsa 10 bin dolarlık rüşvete o da ortak demektir. Söylüyorum o da dava açsın. Ya gidecek savcıya bunun hesabını verecek 'bu kişi aldı' diyecek. Elinde belgesi, bilgisi, dokümanı vardır. Aksi halde o da o işin ortağıdır. Erdoğan da bu işin ortağıdır, onu da söyleyeyim. Çünkü böyle bir olayı devletin televizyonunda dinleyip Cumhurbaşkanlığı pozisyonunda oturan bir kişi sessiz kalıyorsa o da bu işin ortağıdır, o da bu işi biliyordur. Ayıp zaten yukarıdan başlıyor. Yani balık baştan kokuyor, Türkiye'nin temel sorunu budur."
(Sürecek)