Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek, trafik yoğunluğunu azaltmak, sağlıklı yaşamı desteklemek ve iklim kriziyle ilgili farkındalık oluşturmak amacıyla 12 Nisan 2018'de aldığı kararla 3 Haziran'ı "Dünya Bisiklet Günü" olarak kabul etti.
Nature dergisinde geçen yıl yayımlanan çalışmaya göre, ulaştırma sektörü yakıtla ilişkili sera gazı emisyonlarının 4'te 1'ini oluştururken bu emisyonların yarısı araçlardan kaynaklanıyor. Kara yolu taşımacılığına yönelik küresel talebin 2050'ye kadar yaklaşık 3 kat artacağı ve bu durumun iklim krizini daha da derinleştireceği öngörülüyor.
Çalışmaya göre, Danimarka modelinin dünya genelinde uygulanması yani insanların her gün 1,6 kilometre bisiklete binmesi durumunda Birleşik Krallık'ın 2015'teki karbon emisyonlarının yüzde 98'ine denk gelen yaklaşık 414 milyon ton karbon emisyonu engellenebilir. Diğer bir senaryo olan Hollanda'nın bisiklet kullanım modelinin benimsenmesi durumunda ise insanların günde 2,6 kilometre bisiklet sürmesi, karbon emisyonlarını 686 milyon ton azaltabilir. Bu miktar, Almanya'nın 2015'teki karbon emisyonlarının yüzde 86'sına denk geliyor.
Son yıllarda ulaşım sektöründen kaynaklı emisyonları artıran faktörlerden birini, çevrim içi alışverişin yaygınlaşmasıyla yollarda her geçen gün daha fazla görülen motorlu kuryeler oluşturuyor.
Aksuoğlu, Kovid-19 salgını döneminde başlattıkları girişimle kuryeliğe çevreci ve sürdürülebilir bir dokunuş yapmayı amaçladıklarını söyledi.
Bisikletli kuryeliğin, motokuryeliğe kıyasla gürültü kirliliğine ve trafiğe neden olmadığını belirten Aksuoğlu, "Beni özellikle rahatsız eden gece geç saatlere doğru veya sabahın erken saatlerinde vızır vızır motorların sesli, gürültülü bir şekilde gitmeleriydi. Buna alternatif olarak bisikletle bu işi sessizce yapabiliriz düşüncesiyle bu girişimi organize etmeye çalıştım. Ama sonrasında bisikletin yetemediği uzak bölgeler devreye girdiğinde bu sefer görece çevreci ve sessiz elektrikli bisikletlere ve elektrikli mopedlere de yeşil ışık yakmaya başladık. Sonrasında geleceğe dair de şunu gördük, bu işin geleceği tamamen yakın yerlere bisikletle, uzak yerlere de elektrikli bisikletlerle, elektrikli motorlarla, elektrikli mopedlerle gidileceği sistemler olmalı." dedi.
Bisikletin diğer ulaşım araçlarına kıyasla kendi kendine yetebilen tek araç olduğunu, bisiklet kullanımının insan sağlığı ve psikolojisine de olumlu etkileri bulunduğunu ifade eden Aksuoğlu, bir dönem herkesin çocukluğunun karne hediyesi olan bisikletin samimi bir araç olduğunu dile getirdi.
Bisikletli kuryeliğin sadece yemek siparişini restorandan alıp müşteriye teslim etmekten ibaret olmadığına değinen Aksuoğlu, şöyle devam etti:
"Aynı zamanda dünyaya bir katkınız olmuş oluyor. Bu işi eğer siz bisikletle yapmamış olsaydınız, bir karbon emisyonu durumu oluşacaktı ve dünya daha yaşanılmaz, daha gürültülü bir yer haline gelecekti. Siz bunu bisikletle yaparak aslında çevreyi korumuş oluyorsunuz. Bisiklet şu anda kamusal alanda yaşadığımız tüm olumsuzlukların olumluya dönmesi noktasında anahtar, kilit rol görevi olan bir araç. Onu sadece işte böyle bir sahilde, rekreasyon alanlarında sürelim gibi görmemeliyiz."
Bisikletli kuryeliğin ilerleyen günlerde sadece yemek teslimatıyla sınırlı kalmayıp kargo gibi diğer sektörlere de çevreci bir alternatif sunabileceğini kaydeden Aksuoğlu, artık insanların işe, okula, pazara bisikletleriyle gidebilmesi için metro ve metrobüs gibi toplu taşıma araçlarına bisikletlerin daha rahat şekilde girebilmesiyle ilgili düzenlemeler yapılmasını istedi.
"Çevreci bir şekilde işimizi yapıyoruz"
Bisikletli kuryelik yaparak hem harçlığını çıkardığını hem de spor yaptığını anlatan Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Fizik Bölümü öğrencisi Ömer Ayan, "Bu girişimi sosyal medyadan gördüm ve katılmak istedim. Gayet çevreci bir şekilde işimizi yapıyoruz; gürültü kirliliği yok, hava kirliliğine, trafik sıkışıklığına sebebiyet vermiyoruz. Bunun artması hem şehir sakinlerine hem de biz kuryelere her zaman katkı sağlayacaktır." diye konuştu.