Serginin küratörlüğünü üstlenen Yasin Tütüncü, yaptığı açıklamada, mekanın Depo adıyla anılmasını bir fırsat olarak gördüklerini belirterek, "Medeniyetimizin biriktirdiği, depoladığı içeriği, aynı şekilde şehrin biriktirdiği hafızayı bir kavramsal çerçeve içerisinde bütünleştirip, sergiyi bunun üzerine oturttuk." dedi.
"İslam kendi özel hususiyeti bakımından aslında varlığı kuşatan bir medeniyet. Bu bakımdan sergide bu kuşatıcılığa atıfta bulunan bir yerleşim, dizilim var. Aslında katman katman yerleştirdik diyebiliriz. Bu dizilimi takip ettiğinizde, varlığın derinliklerine doğru sizi alıp götüren bir sergi izleğinden bahsetmek mümkün. Aynı zamanda Konya'da bin yıllık Selçuklu medeniyetinin niteliklerine ve günümüze hitap eden, geleceği domine edecek potansiyel güce atıfta bulunan bir sergi."
Yasin Tütüncü, Konya'daki İnce Minareli Medrese'nin serginin konseptini oluşturduğunu ve sergide 16 bölümün yer aldığını aktararak, "Bir taraftan medeniyetin bir arada görüldüğü bir sergi de diyebiliriz. Çünkü Konya'yı resmeden Matrakçı Nasuh'la başlayıp, Konya'daki mimari eserlerin yerleşiminin koordinatlarını bize aktaran ve 'kurucular' dediğimiz, Konya'ya emeği geçen herkes burada. Buranın kimlik birikimine atıfta bulunan 60 küsur medrese ve medresede yer alan ilim adamlarıyla onların okuttuğu eserlerin de yer aldığı bütünleşik bir medeniyet yolculuğu da diyebiliriz sergiye. En temelde serginin ortaya çıkış amacı ve niyeti, Konya'daki bu kurucu geleneğin, şehrin taşıdığı hafızanın tekrardan görünür olması ve geleceğe dair neler ifade ettiğinin anlaşılır olmasıdır." diye konuştu.
Sergide yer alan "Zengi Düğümü" enstalasyonuna da değinen Tütüncü, şu bilgileri verdi:
"Zengi Düğümü, Türklerin İslam'la ilişkisini sembolize ederken özellikle Nureddin Mahmud Zengi döneminde Kudüs'ün fethi için atılmış bir imza aslında. Malum kendisine Kudüs'ü fethetmek nasip olmuyor. Selahaddin Eyyubi alıyor Kudüs'ü. Ama Eyyubi, Nureddin Mahmud Zengi'nin bu aşkını bildiği için, kendi minberini yaptırmak yerine, Zengi'nin yaptırdığı minberi Konya'dan alarak Kudüs'e götürüyor. Halihazırda oradaki minber, buradan giden 'zengi düğümlü minber'dir. Yine zengi düğümü dünyanın dört bir yanına yayılmış. Suriye'de, Irak'ta, İstanbul'da, Selçuk'taki İsa Bey Cami'ndeki gibi çeşitli yerlerde sürekli karşımıza çıkan ilginç bir kodlama. Bir taraftan bu enstalasyon, baktığımız medeniyetin içinde miyiz, dışında mıyız metaforu ile karşımıza çıkıyor."
İslam medeniyetinin ihya ve inşa medeniyeti olduğunu altını çizen Tütüncü, "Diğerleri ise yıkım ve ifrat üzerine kurulmuş bir takım ittifaklar, organizasyonlardır. Bugün insanın insan olarak varlığını sorgulatacak düzeyde gayri insani uygulamaların bir takım güç odakları tarafından uygulandığına şahit oluyoruz. Bu anlamda dünyanın medeniyetimize olan ihtiyacı bir kez daha önümüze gelmiş oluyor. Bu elbette ki bugün dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Müslümanların bir olarak ortaya koyması gereken bir anlayış ve güç birlikteliği. Bunu yapmak için öncelikle medeniyetimizin kodlarına dönüp, o hafızayı, birikimi esas alıp, o gücü yeniden kuşanmak gerekiyor. Zengi Düğümü'nde de vurguladığımız şey bu." değerlendirmesini yaptı.
Tütüncü, dijital sergiyi farklı yerlere taşımak istediklerini de dile getirerek, benzer projeleri Depo No 4'te devam ettirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Sergide Zengi Düğümü'nün yanı sıra Anakart, Tamgalar, Şehir Kodları, Piksel Dokuma, Kurucular, Evren Şeması, İşlemek, Medrese, Kitabe ve Yaymak isimli 10 eser yer alıyor.
Türk-İslam tarihinin önemli şehirlerinden Konya'nın gizli kalmış medeniyet birikimini açığa çıkarmayı amaçlayan sergide, Mevlana Celaleddin Rumi, İbn-i Arabi ve Sadrettin Konevi'nin aralarında olduğu ilim sahiplerine dair eser yerleştirmeleri de bulunuyor.