Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, "İşsizliği artıracak, ekonomik faaliyetleri yavaşlatacak adımları sıkılaştırmak yerine yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı politikalar uyguluyoruz" dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Avrupa'da yayın yapan EU Reporter’a verdiği röportajda, Türkiye Ekonomi Modeli’nin Türk ekonomisinin dinamiklerini ve ülkeye özgü faktörleri dikkate alan heterodoks bir yaklaşım sergilediğine dikkati çekti.
Söz konusu modeli tasarlarken, Kovid-19 salgınında ve salgın sonrasında yeni küresel ekonomik ortamın ortaya çıkardığı iç ve dış dinamikleri, jeostratejik koşulları, geçmiş deneyimleri ve fırsatlar gibi birçok parametreyi dikkate aldıklarını belirten Nebati, “Hedeflerimize ulaşmak için eyleme geçerken serbest piyasa ekonomisi ilkelerini gözetiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Türkiye Ekonomi Modeli’nin hem makroekonomik finansal ve fiyat istikrarını eş zamanlı olarak sağlamayı hem de Türk ekonomisinin sürdürülebilir ve sağlıklı büyümesini sağlamayı amaçladığını ifade eden Nebati, “Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat modelin odak noktalarıdır. Katma değerli üretimimizi artıracak ve Türkiye'yi küresel tedarik zincirlerinde üst sıralara taşıyacak politikaları içeriyor.” dedi.
Türkiye Ekonomi Modeli meyvelerini vermeye başladı
Nebati, Covid-19 pandemisinin olumsuz ekonomik etkilerine karşı genişleyici politikalar, emtia fiyatlarındaki büyük artışlar ve küresel tedarik zincirlerindeki sıkıntılar nedeniyle birçok ülkenin rekor düzeyde yüksek enflasyon oranlarıyla karşı karşıya kaldığına işaret ederek, “Sonuç olarak, Fed ve ECB gibi büyük merkez bankaları, enflasyonla mücadele için sıkı para politikaları uygulamaya başlamış ve politika faiz oranlarını yükseltmiştir. Özellikle Fed'in geçen yılki faiz artırımları son 40 yılın en hızlısı oldu ve oranlar son 15 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Bu durum ekonomik aktivitede yavaşlama ve resesyon olasılığının artması ile sonuçlanmıştır.” ifadesini kullandı.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Türkiye Ekonomi Modeli ile enflasyonla mücadelede insan odaklı bir yaklaşımı hayata geçirdiklerini ve Türkiye'nin enflasyonu üretimle yenmeye çalıştığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“İşsizliği artıracak, ekonomik faaliyetleri yavaşlatacak adımları sıkılaştırmak yerine yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı politikalar uyguluyoruz.. Tüm olumsuz küresel koşullara rağmen modelimizin meyvelerini vermeye başladığını görüyoruz. Böylece ekonomimiz art arda 9 çeyrektir gösterdiği büyüme performansı ile diğer ekonomilerden pozitif ayrışmıştır. Makine-teçhizat yatırımları 12 çeyrektir artmaya ve ihracat her ay rekor kırmaya devam ediyor.
Aldığımız tedbirlerle enflasyonla mücadeleye devam ediyoruz. Küresel emtia fiyatlarındaki normalleşme ve döviz kurunda sağlanan istikrarın kur korumalı mevduatın katkısıyla yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında kasım ayında gerileyerek yıl sonunda yüzde 64,3 olmuştur. 2023’te enflasyondaki düşüş eğilimi hızlanacaktır.”
Avrupa’da doğal gaz arzına ilişkin belirsizlikler, emtia fiyatlarının yeniden yükselmesi, küresel talepteki yavaşlama ve gelişmiş ülkelerdeki parasal sıkılaştırmaların bu yıl küresel ve Türkiye ekonomisi üzerinde aşağı yönlü riskler olacağını anımsatan Nebati, bunlara rağmen güçlü turizmin de katkısıyla Türk ekonomisinde büyümenin bu yıl yüzde 5 olmasını beklediklerini aktardı.
"Türkiye'nin dünya ihracatındaki payı yüzde 1'i geçti"
Nebati, Türkiye’nin 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için gerekli politikaları uyguladığını belirterek, bu konuda sektörlerle iş birliği yaparak, şirketleri kapsamlı teşviklerle desteklediklerini ifade etti.
Bakan Nebati, yeşil dönüşümün dijitalleşmeden ayrılamayacağının altını çizerek “Bu nedenle dijital altyapımızı güçlendiriyor, özel sektörün büyük veri, yapay zeka, nesnelerin interneti gibi yeni teknolojileri iş süreçlerine entegre etmesine destek oluyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin uygulamaya konulduğu dönemde kur oynaklığında Türkiye'nin makroekonomik dinamikleriyle uyumlu olmayan ciddi artışların reel sektörü de etkilediğini anımsatan Nebati, “Finansal istikrarımızı tehdit edecek boyuta ulaşan bu oynaklığın önüne geçmek için 2021 yılının sonlarına doğru Kur Korumalı Mevduat Sistemi’ni hayata geçirdik ve başardık.
Bu finansal araç, Türkiye Ekonomi Modeli'nin temel direklerinden biri olan Türk lirası tasarruflarının teşvik edilmesinde önemli rol oynamıştır. Sistem vatandaşlarımızdan yoğun ilgi gördü ve bütçemize maliyeti sınırlı kaldı.” bilgisini verdi.
Nebati, AB gibi Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarının yavaşlayan büyümesinin Türkiye’nin ihracatını doğrudan etkileyebileceğini ifade ederek, “Ancak son yirmi yılda yakaladığımız pazar ve ürün çeşitliliği sayesinde bu etkinin sınırlı kalması bekleniyor. Ayrıca Türkiye'nin avantajlı yönlerini ve salgın sonrası yeniden şekillenen tedarik zincirlerini kullanarak, Orta Vadeli Program'da öngördüğümüz gibi ihracatımızı 2022’de 254,2 milyar dolar ile rekor seviyeye çıkardık. Ayrıca Türkiye'nin dünya ihracatındaki payı yüzde 1'i geçti.” yorumunu yaptı.
Turizmde 2023 hedefi 60 milyon ziyaretçi ve 56 milyar dolar gelir
Nebati, mali disiplinin her zaman Türk ekonomisinin kazanımlarının temel direklerinden biri olduğunu ve mali alanda yapabildiği manevralar sayesinde Türkiye’nin dış şoklardan hızla kurtulmayı başardığını ve diğer ekonomilerden olumlu ayrıştığını belirtti.
Nebati, “Mali disiplin ve etkin borçlanma politikaları sayesinde AB tanımlı genel yönetim borç stokunun GSYH'ye oranı 2021’de yüzde 41,8 iken 2022’nin son çeyreği itibariıyla 7 puan azalarak yüzde 34,8’e geriledi. Bu oran yüzde 60 olan Maastricht Kriterlerinin oldukça altında. Söz konusu oran AB ülkelerinde ortalama yüzde 85,1’dir.” dedi.
Küresel ölçekte Kovid-19 salgınından olumsuz etkilenen turizm sektöründe Türkiye'nin, dünya ortalamasının üzerinde muazzam bir toparlanma performansı sergilediğini vurgulayan Nebati, geçen yıl turizmde 2019’daki rekor 46 milyar dolarlık geliri aşmayı beklediklerini ve 2023 hedefinin ise 60 milyon ziyaretçi ve 56 milyar dolar olduğunu aktardı.
Türkiye AB'ye en fazla katkı sağlayabilecek ülkeler arasında
Rusya-Ukrayna Savaşı başta olmak üzere mevcut bölgesel ve küresel dinamiklerin Türkiye-AB ilişkilerine etkilerine ilişkin soruyu yanıtlayan Nebati, savaşın güvenlik, savunma, ekonomi, göç, enerji ve gıda güvenliği gibi konularda zorluklar ortaya çıkardığını ve Türkiye tüm bunlarda AB'ye en fazla katkı sağlayabilecek ülkeler arasında yer aldığını vurguladı.
Nebati, “Türkiye'nin AB üyeliğinin önündeki engellerin kaldırılması artık her zamankinden daha önemli. Sadece Türkiye ve AB için değil, çok daha geniş bir coğrafya için bu tarihi fırsatın kaçırılmaması ve ortak zorluklarla mücadele için iş birliği kurulması hayati önem taşıyor.” mesajını verdi.
Gümrük Birliği'nin 1996'dan beri AB ile Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari entegrasyon için mihenk taşı görevi gördüğünü vurgulayan Nebati, Gümrük Birliği'nin modernizasyonun ikili ticaret potansiyelini ve daha fazla ekonomik entegrasyonu teşvik edeceğini belirtti.
Bakan Nebati, “Müzakerelere geç kalmanın maliyeti her iki taraf için de çok pahalı olacağından, AB'yi müzakereleri bir an önce başlatmaya davet ediyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.