Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Dohuk'taki saldırıya ilişkin, "Türkiye'nin hiçbir zaman sivillere yönelik saldırı gerçekleştirmediğini tüm dünya bilir. TSK'dan aldığımız bilgiye göre, sivillere yönelik herhangi bir saldırı olmamıştır" dedi.
TRT Haber'in özel röportaj konuğu olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Çavuşoğlu'nun açıklamalarının satır başları şöyle;
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nden aldığımız bilgiye göre sivillere saldırı olmadı"
(Irak'ta meydana gelen patlama) Dün bu üzücü haberi aldıktan sonra bir açıklama yaptık. Bir kere daha vefat eden 9 kardeşimize Allah'tan rahmet diliyoruz, yaralılara şifa diliyoruz. İhtiyaç duyulursa yaralıları Türkiye'ye getirebileceğimizi de söyledik. Bu saldırı ile ilgili Türkiye'yi suçlayıcı, karalayıcı haberler de çıktı. Yaptığımız açıklamada bunu net bir şekilde yalanladık daha doğrusu, Tükiye'nin hiç bir zaman sivillere yönelik karşı bir saldırı gerçekleştirmediğini tüm dünya bilir. Uluslararası hukuka uygun bir şekilde biz terörle mücadelemizi sürdürüyoruz. Dün bu haberler gelir elmez tabi ilgili kurumlarımızla istişareler yaptık.
"Sis perdesi aralanmadan suçlamaları reddediyoruz"
Türk Silahlı Kuvvetleri'nden aldığımız bilgiye göre herhangi sivillere yönelik bir saldırımız olmamıştır. Bizim hedefimiz Suriye'de terör örgütleri olmuştur. Irak'ta da bugüne kadar hep terör örgütlerine yönelik olmuştur. Terör örgütlerinin gerçekleştirdiğini düşündüğümüz bu hain saldırı neticesinde Irak makamlarıyla iş birliği yapabileceğimizi de açıkladık. Bir kez daha buradan vurgulamak istiyoruz. Bu sis perdesi aralanmadan Türkiye'ye yönelik açıklamaları reddediyoruz. Türkiye'ye yönelik gerek yetkili gerek yetkisiz yapılan açıklamaları da reddediyoruz.
"Irak makamlarının bu tuzağa düşmemesi gerekiyor"
Bunlar da doğru değil, Türkiye bir taraftan aydınlatılması için iş birliği yapacağım derken, Türkiye'ye yönelik bu tür açıklamalar doğru değil. Biz bugüne kadar Irak'ın hatta Suriye'nin yani tüm komşularımızın fakat özellikle iki ülkeyi vurguluyorum. Terörle mücadele yaptığımız iki ülkeyi vurguluyorum. Sınır ve toprak bütünlüğünü herkesten daha güçlü şekilde destekledik. Irak ile ilişkilerimizin iyiye gittiği bir dönemde terörle mücadelemizin başarılı olduğu bir dönemde böyle bir olayın gerçekleşmesi de manidardır. Bu aslında Türkiye'nin terörle mücadelesini engellemek için yapılan bir girişimdir ya da saldırıdır. Irak makamlarının da bu tuzağa düşmemesi gerekiyor. Bizim açıklamamız gayet açık ortada net. Tabiki Irak halkının acısını paylaşıyoruz. 9 tane Irak vatandaşı hayatını kaybetti.
Irak ile her zaman terörle mücadelede işbirliği yapmak istediğimizi de kendilerine söylüyoruz. Açıklamalarımızda da bunu vurguluyoruz. Malesef Irak'ta DEAŞ önemli bir ölçüde temizlendi fakat PKK terör örgütünün mevcudiyeti son derece güçlü bir şekilde var. Dün Irak'ta toplanan ulusal güvenlik konseyinin açıklamasını tabi bu açıklamayı kabul etmemiz mümkün değil fakat en sonunda ülkelerinde terör mevcudiyetinin olduğunu da kabul ediyorlar.
Sonuçta bu terör örgütlerini nerede olursa olsun temizlemek lazım. Türkiye'den temizlemek lazım, Suriye'den temizlemek lazım, Irak'tan temizlemek lazım ve bu terörle mücadelede biz iş birliğine her zaman varız. Özellikle Irak'ta PKK'nın bu ülkeden temizlenmesi veya ülkenin PKK'dan temizlenmesi konusunda iş birliğine de hazırız.
"Büyükelçiliğimize yönelik saldırı ya da girme teşebbüsü olmadı"
Büyükelçiliğimize herhangi bir girme söz konusu değil. Irak makamları gerekli güvenlik tedbirlerini heryerde aldılar. Onlara da teşekkür ediyoruz. Bazı vize ofislerimizin önünde hatta bir grup hadsiz vize ofisimizde asılı bayrağımızı yaktılar hadsizce. Onun dışında eski büyükelçiliğimizin önünde bir gösteri oldu daha sonra dağıldılar. Büyükelçiliğimize herhangi bir girme teşebbüsü de olmadı. Biz bugün Irak'ta bir günlük yas ilan edildi. Büyükelçiliğimizde bayrağı yarıya indirdik Irak'taki yasa tüm misyonlarımızla birlikte katılmış olduk. Vize ofislerimizin bazılarının önünde ve eski büyükelçiliğimizin önünde bazı protestolar yada orada toplanmalar oldu.
Türkiye'nin terörle mücadelesini sekteye uğratmak için yapılan bir saldırıdır bu. Biz hiçbir zaman Türkiye olarak Türk askeri, Türk polisi sivilleri hedef almadığı gibi her yerde sivilleri ve masum insanları, mazlumları koruyan bir milletiz. Ordumuzla askerimiz, jandarmamız ve polisimiz de bu konuda son derece hassastır. Türkiye içinde de biliyorsunuz terörle mücadelemiz uzun yıllardır devam ediyor. PKK terör örgütü Suriye'de de YPG/PYD bunların hepsi aynı terör örgütü zaten PKK'nın uzantıları ismi farklı. Irak'ta da Türkiye'de de her zaman sivillere yönelik acımasızca katliamlarda yapmışlardır, hedef de almışlardır. Kalkan yapmaktan da hiç bir zaman çekinmemişlerdir. Sincar bölgesinde Yezidileri kalkan yapıyor. Yezidi çocukları zorla silahlandırıyor. Bizim herhangi bir saldırı planladığımız zaman Sincar Dağı'nda özellikle Yezidi çocukları kalkan yapıyor. Bu açıkça zaten görülüyor. Yezidiler de bunu görüyor ve kabul ediyor. Sonuçta bu terör örgütünün oyunları bitmez. Ama bu terör örgütlerinin olduğu yerde problemler her zaman olur.
"Terörle mücadelede komşu ülkelerle iş birliği yapmak isteriz"
Burada yapılması gereken şey, gerek merkezi yönetim gerekse bölgesel yönetim ve Türkiye olarak iş birliği içinde Irak'ı PKK terör örgütününden temizlememiz lazım. Biz Türkiye olarak terörle mücadeleyi bize yönelik tehdit oluşturan terör yapılanması nerede olursa olsun uluslararası hukuk çerçevesinde kararlılıkla devam edeceğiz. Yani bizim bu tür komplolar, oyunlar, sivillere yönelik saldırılar bizim terörle mücadelemizi durdurmaz. Elbette biraz önce de altını çizerek söylemek istiyorum terörle mücadelede terörün bulunduğu komşu ülkelerle de iş birliği yapmak isteriz onlardan da bu kararlılığı görmek isteriz. Yani ülkelerinde bu terör örgütlerinin barındırılmasına izin vermemeleri gerekiyor.
Tercihimiz bu ülkelerin kendilerinin bu terör örgütlerini bu ülkelerden temizlemesi. Fakat buna yetecek güçleri yoksa, kapasiteleri yoksa o zaman biz onlara her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu başından beri söylüyoruz. Bu da yapılmıyorsa bana yönelik benim topraklarıma yönelik saldırı nereden gelirse gelsin o saldırıyı yapan teröristleri oradan temizlemek de benim milletime olan borcumdur, görevimdir Türkiye olarak olarak söylüyorum ben derken. Ülkemizin Cumhurbaşkanımızın liderliğinde biz terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz, uluslararası hukuka uygun şekilde yürüteceğiz. Sadece teröristleri hedef almaya devam edeceğiz.
İran'da üçlü görüşmeler son derece faydalı oldu. Herşeyden önce Covid salgını sebebiyle epeydir ikili yüzyüze fiziki görüşmeler gerçekleştirilmemişti. İran'la yüksek düzeyli stratejik iş birliği konseyi toplantısının 7'ncisini gerçekleştirdik. Rusya ile de 9'uncusunu epeydir gerçekleştiremiyoruz onu da gerçekleştirmek istiyoruz. Ev sahipliği sırası bizde. Yine 2019'dan bu yana Cumhurbaşkanımızın sayın Putin ile çokça telefo görüşmesi oldu fakat ilk defa fiziki olarak bir görüşmesi oldu. Bu üçlü toplantıdan önce. İkili görüşmelerde tabi İran ile geçtiğimiz sene ticaret hacmimizde tekrar bir artış yaşandı. Yüzde 71 civarında bir artış. Fakat bizim 30 milyar dolarlık bir hedefimiz var. Bu hedefimize ulaşmak için hangi adımlar atmamız lazım ilave gaz, yarın nükleer anlaşma olursa petrolün de yaptırımlardan çıkmasıyla beraber petrol ithalatı, bizim İran'a satabileceğimiz ürünler, mevcut boru hatlarının genişletilmesi, enerji ile ilgili iş birliğinin yanısıra diğer alanlarda da iş birliğimizi ekonomik iş birliğimizi güçlendirmemiz lazım. Biliyorsunuz terör ortak belamız. Biz de PKK, İran'da Pejak, Suriye'de YPG/PYD aynı terör örgütünün değişik isimleri. Bunlarla mücadele etmemiz gerekiyor. Kaçak göçle ilgili hangi tedbirler ilave almamız lazım bunların görüşmeleri oldu. İkili anlaşmalar imzaladık.
"Ukrayna'daki savaşın sona erdirilmesi konusunda sayın Putin ile verimli bir görüşme gerçekleştirdi"
Bölgesel konularda tabi bir taraftan Irak'ın istikrarı, bir taraftan Suriye'de siyasi sürece ivme kazandırılması. Bugüne kadar malesef anayasa komisyonu toplantıları istediğimiz verimi vermedi. Bu da rejimin işin doğrusu safsaklaması sebebiyle oldu. Fakat rejimin en büyük destekçileri kim? Rusya ve İran. Dolayısıyla onların rejimi bu anlamda teşvik etmesi gerekiyor. Ortak açıklamamızda da vurguladığımız gibi tek çözüm siyasi çözümdür. Bunun için de adımların atılması lazım. Gerek Kafkasya'daki gelişmeler, Ortadoğu'daki gelişmeler buları da değerlendirmek bakımından önemli oldu. Aynı şekilde Sayın Putin ile de ikili görüşmede bir taraftan ikili ilişkiler diğer taraftan tahıl ihracatının önündeki engellerin kaldırılması, ayrıca devam eden Ukrayna'daki savaşın ateşkesle sondarılması konusunda görüş alışverişinde bulunuldu. Türkiye olarak sayın Cumhurbaşkanımız da Türkiye'nin tutumlarını, beklentilerini her iki liderle paylaşmış oldu. Özellikle Ukrayna'daki savaşın sona erdirilmesi konusunda sayın Putin ile de verimli bir görüşme gerçekleştirdi.
Astana biliyorsunuz, Astana formatı bugün siyasi süreçten bahsediyorsak Astana formatı sayesinde olmuştur. Biz BM çatısı altında bu sürecin meşruiyeti bakımından ve uluslararası kabul edililirliği bakımından BM çatısı altında olmasını her zaman tercih ettik. Son günlerde İsviçre'ye, Rusya'ya rejimin gitmeme eğilimi var. Sözde vize engelleri sebebiyle fakat biz İsviçre yönetimi ile de bunları konuştuk. Bu süreci devam ettirmek istiyoruz, yine bu görüşmelerimizde gerek ikili görüşmelerimiz her iki liderle, gerek se üçlü formatta tabi terörle mücadele ana konulardan bir tanesiydi.
Özellikle Suriye'de bizim beklentimiz bizim bu bölgeden özellikle kuzeydoğu bölgesinden Suriye'nin YPG/PKK/PYD terör örgütünden temizlenmesi. Bu konuda Rusya ile vardığımız bir mutabakat var. İran'ın da önemli bir aktör olduğunu kimse inkar edemez Suriye'de. Bu anlamda beklentilerimizi de kendilerine ilettik. Fakat terörle mücadele sadece Suriye'de değil bölgemizde DEAŞ var, PKK var, El Kaide var, FETÖ terör örgütü var ve tüm terör örgütleriyle mücadele zaten ortak açıklamalarımızda, hem ikili İran ile olan bu yüksek düzeyli iş birliği konseyi toplantısının ardından yayınladığımız ortak bildiri ve Astana üçlü formatında yayınladığımız ortak bildiride bunlar vurgulanmıştır. Benim özetleyebileceğim konular bu. Her bakımdan son derece faydalı bir ziyaret ve görüşmeler olduğunu söyleyebilirim.
"Rejim aldığı destekle sivilleri hedef almaya devam ediyor"
Bu iki ülke ile alaştığımız konular var, anlaşamadığımız konular da var. Suriye'de karşı taraflarda olmamızın avantajlarını da daha önceki demeçlerimde vurgulamıştım. Bazen farklı taraflarda olmanın özellikle bu siyasi sürecin işletilmesi, tutukluların takası gibi güven artırıcı adımların atılması bakımından faydalı. Halep'in tahliyesinden başlayan bir iş birliğinden bahsediyorum. Astana formatıyla devam ediyor. Fakat halen Suriye özelinde de bu ülkelerle farklılıklarımız var. Yani bunların rejime verdiği desteği biz doğru bulmuyoruz. Rejim bu aldığı destekle sivilleri hedef almaya devam ediyor. Tam tersine ülkede bir uzlaşının sağlanması için enerjimizi sarf etmemiz lazım. Bizim her zaman söylediğimiz gibi. Herkesi terör örgütü olarak, terörist olarak ilan etmek de doğru değil. Burada rejime karşı olan güçlü bir muhalefet var. Bunların terörle de hiç bir bağı yok. Ülkede neden bu Arap baharını başlattıkları belli.
"Fırat'ın doğusunda PKK/YPG'ye yönelik harekata taahhütler ve vardığımız mutabakatlar çerçevesinde ara verdik"
Sonuç itibarıyla terörle mücadele konusunda da farklı düşünüyoruz bu doğru. Suriye'deki YPG/PKK'nın Pejak'tan farklı olmadığını İran da biliyor. Rusya'nın bir terör listesi yok fakat PKK'nın terör örgütü olduğunu herkes biliyor. Sonuçta bu iki ülkenin bizim operasyonlarımıza geçmişte olduğu gibi bugün de karşı olduğu açık. Zaten demeçlerinde bunları söylediler. Tabi bu ülkelerin açıklamaları ortada da bizim ne söylediğimiz önemli. Cumhurbaşkanımızın ne söylediği önemli. Biz geçmişte de kimsede icazet almadık. Fırat'ın doğusunda gerçekleştirdiğimiz PKK/YPG'ye yönelik harekata hem ABD'nin hem de Rusya'nan taahhütleri ve vardığımız mutabakatlar çerçevesinde bir ara verdik.
"Terörle mücadelede de kimseden icaret alacak değiliz"
Bu iki ülkede bu bölgede YPG/PKK'lı teröristleri temizleme taahhüdünde bulundu. Ortak açıklama ve vardığımız mutabakat açıkça ortada. Bugüne kadar bu gerçekleşmediği için bu teröristler Suriye içinde Suriyelilere, aynı zamanda muhaliflere ve bizim askerimize, polisimize yönelik saldırılarını devam ettirdiği gibi oradan kendi topraklarımıza yönelik saldırıları da arttırmaya başladı. Şimdi böyle bir durumda ABD olsa ne yapar? Rusya olsa ne yapar? Rusya Ukrayna'ya neden girdiğini açıklarken ne diyor, burada bize yönelik tehditler oluşmaya başladı diyor. Biz bu gerekçeyi doğrudur, yanlıştır biz zaten Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısını en başından reddettik.
Fakat buradan doğrudan bir saldırı var. Askerimiz polisimiz şehit oluyor, sivil insanlar ölüyor. Masum Suriyeliler de öldürülüyor. Böyle bir durumda bu teröristler orada olduğu sürece tehdit devam edecek. Biz de elimiz kolumuz bağlı kalamayız. Sonuçta biz bugüne kadar yaptığımız harekatta da kimseden icazet almadık doğrusu, almayız da. Elbette herkesin görüşü vardır. Biz de onlara kendi görüşlerimizi de söylüyoruz, temennilerimizi de söylüyoruz.
"Her zaman terörle mücadelede teyakkuz halindeyiz ve bir gece ansızın..."
Teröristlerin buradan temizlenmesi gerektiğini de söylüyoruz. Kaldı ki ortak bildirilerimizde de var bölücü ajandası olan terör örgütleri kimdir bölücü ajandası olan terör örgütü PKK/YPG/PYD. Sonuçta biz tabi görüş alışverişinde bulunuruz, istişare ederiz fakat terörle mücadelede de kimseden icaret alacak değiliz. Biz 40 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Terörün her türlüsüyle hiç ayırım yapmaksızın kararlı bir şekilde mücadele ediyoruz. Bundan sonra da mücadele edeceğiz ve her zaman terörle mücadelede teyakkuz halindeyiz ve bir gece ansızın.