İSTANBUL (AA) - Türk bilim insanlarının Kuzey Kutbu'na gerçekleştirdikleri 2. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi'nde elde ettiği bulgular, küresel ısınmanın etkisini gözler önüne serdi. Bilim insanları deniz buzlarının üçte birinin tamamen yok olduğuna dikkati çekti.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yürütücülüğünde, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) koordinasyonunda temmuzda düzenlenen 2. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma seferi 22 gün sürdü. Sefer Lideri ve Koordinatörü ve TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Burcu Özsoy yaptığı açıklamada, iklim değişikliğinin kutuplardaki etkilerinin incelendiği bilimsel çalışmaların ilk sonuçlarını değerlendirerek deniz buzları bağlamında 2019'da çıkılan ilk seferle karşılaştırmalarda bulundu.
Çalışmalarındaki bulgulara değinen Özsoy, Atlantik ve Arktik'in birleştiğini ifade ederek "Barents Denizi, Atlantik ve Arktik Okyanusu'nun etkilerinin birleştiği bir bölge olarak biliniyor. Sefer boyunca ölü dalgalar, fırtına gibi bazı olumsuz etkilere maruz kalan ekibi en çok da sıcaklık düşüşü zorladı. Deniz suyu sıcaklığı da değişkenlik gösterdi. 10 derece ile başlayan deniz suyu sıcaklığı eksi 1,2 derecelere ulaştı." dedi.
Özsoy, deniz buzları üzerindeki araştırmalarında, buzların büyük bir bölümünün erimiş olduğunu keşfettiklerini dile getirerek şunları söyledi:
"Birinci seferimizde 81 kuzeyde deniz buzlarını görürken bu kez 82 kuzeye ancak vardığımızda deniz buzlarını gördük. Deniz buzlarının, şu anda uydu verileriyle karşılaştırdığımızda ve daha önce yerel halktan alınan verilere de dayanarak üçte biri kuzeyde tamamıyla yok olmuş durumda. Özellikle bir önceki seferimizle karşılaştıracak olursak ‘Deniz buzları dinamik, sizin vardığınızda olmaması doğal.' denebilir ama biz bir önceki yaptığımız rotadan hareketle ve aynı noktalarla değerlendirdiğimizde bu anlamda da o deniz buzlarının daha da çekilmiş olduğunu gördük."
- "Şu anki akıntı sistemindeki yavaşlamanın derecesi, bize hava felaketleri olarak geri dönüyor"
Deniz buzlarının öneminin altını çizen Özsoy, bunların okyanus akıntılarını oluşturduğunu, buzlar azaldığında akıntı sisteminin yavaşladığını vurgulayarak "Bu verilere göre yavaşlayan akıntı şu an halihazırda yaşadığımız bütün ekstrem felaketleri resmediyor. Şu anki akıntı sistemindeki yavaşlamanın derecesi, bize hava felaketleri olarak geri dönüyor." diye konuştu.
"Aslında '(Arktik) Kuzey'de, bizden uzak 5 bin kilometre; uzak bir noktanın bize nasıl bir zararı olabilir?' gibi düşünmemek lazım." ifadesini kullanan Özsoy, gezegenin de insan vücudu gibi birbiriyle bağlantılı mekanizmalardan oluştuğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:
"Dünya'yı insan vücudu gibi düşünelim. İnsan vücudunun üçte ikisi sularla kaplı, Dünya da üçte iki sularla kaplı. Yani aslında iki aynı bedenden bahsediyoruz. Sizin herhangi bir organınızda olan bir hasar ya da herhangi bir parmağınızdaki bir kesik nasıl bütün vücudu etkiliyorsa dünyanın herhangi bir noktasında olan olumsuz bir süreç de tüm dünyayı o şekilde etkiliyor."
Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi Lojistikten Sorumlu Sefer Lider Yardımcısı Kaptan Özgün Oktar da yaşanılan iklim değişikliğinde insanların tüketim alışkanlıklarının büyük bir payı olduğunu hatırlatarak "Şu an dünya aslında hep olduğundan daha kalabalık bir halde. Haliyle biz aslında insanlar olarak bu etkimizi azaltmak için öncelikle tüketim alışkanlıklarını değiştirmeli, olabildiğince yenilenebilir kaynaklarla, sürdürülebilir kaynaklarla üretilen ürünleri kullanmalıyız." dedi.