Azerbaycan’ın dengeli bir dış politika çizgisi oluşturması ve maharetli yönetimi, bölgesel ittifaklara katılımı ve uluslararası kurumlara üyeliği, yurt dışındaki yatırımları ve teşebbüsleri, kendisine sınırları dışında da nüfuz ve etkinlik alanı kazandırıyor
Karabağ Zaferi'nin Kafkaslar'da siyasi dengeleri değiştirmekle kalmayıp etkisini daha geniş ölçekte hissettirmesi bekleniyor.
İran’ın Karabağ meselesindeki tutumu Azerbaycan’ı memnun etmekten uzak olmuştur. Genel olarak, SSCB’nin yıkılmasını
İSTANBUL (AA) - ELDAR HASANOĞLU - Azerbaycan’ın askeri ve diplomatik zaferiyle sonuçlanan 2. Karabağ Savaşı'nın yalnızca Azerbaycan’ı ve Ermenistan’ı ilgilendiren bölgesel sonuçları bulunmuyor. Burada çok katılımlı siyasi ve stratejik bloklardan da bahsetmek gerekiyor.
Bu kapsamda Türkiye, İsrail ve Pakistan’ın, Azerbaycan’ın yanında yer alması, ilerleyen süreçte Azerbaycan’ın bölgesel boyutta bir güce erişeceğinin işareti olarak görülebilir. Bu nedenle Karabağ Zaferi'nin Kafkaslar'da siyasi dengeleri değiştirmekle kalmayıp etkisini daha geniş ölçekte hissettirmesi bekleniyor. Azerbaycan’ın dengeli bir dış politika çizgisi oluşturması ve maharetli yönetimi, bölgesel ittifaklara katılımı ve uluslararası kurumlara üyeliği, yurt dışındaki yatırımları ve teşebbüsleri, kendisine sınırları dışında da nüfuz ve etkinlik alanı kazandırıyor. Bu da Azerbaycan’ın uluslararası aktöre dönüşme yolunda ilerlediğinin habercisi. Ayrıca zaferin ardından Azerbaycan’ın İsrail ile Türkiye arasında arabulucu olma girişimi, bu vizyonun ipucu mahiyetinde. Bunun yanı sıra baştan itibaren Ermenistan’a arka çıkan Rusya’nın bu tutumunu askıya alması, Azerbaycan’ın stratejik ehemmiyetinin Rusya tarafından kabullenilmesi şeklinde okunabilir. Yeni koşullardaki dengelerde Rusya’nın Azerbaycan’ı hesaba katması, ilerleyen süreçte oluşması muhtemel bölgesel güç bloğunda onunla yakın olma isteğinden kaynaklandığı şeklinde yorumlanabilir.
- İran'ın Azerbaycan politikası
Şaşırtıcı şekilde İran’ın Karabağ meselesindeki tutumu Azerbaycan’ı memnun etmekten uzak olmuştur. Genel olarak, SSCB’nin yıkılmasının ardından İran’da bazen resmi düzeyde bazen de ülkedeki etkin figürler tarafından Azerbaycan’a yönelik siyasi etiğe ve rasyonaliteye sığmayan söylemler ve eylemler gözlemlenmiştir. Ancak bu agresif tutumun Azerbaycan Cumhurbaşkanları merhum Haydar Aliyev ve İlham Aliyev olgun siyasi adımları sayesinde krize dönüşmesine izin verilmiyordu. Bu iki lider, Azerbaycan ile İran halkları arasındaki sıkı bağları göz önüne alarak İran’la çatışmaya girmemeye özen göstermiştir. Nitekim; İran’da yaklaşık 35 milyon civarında Azerbaycan Türkü'nün yaşaması gibi toplumsal, dilsel ve kültürel; Azerbaycan nüfusunun büyük çoğunluğunun Şii/Caferi mezhebine mensubiyeti gibi mezhepsel; her iki devletin Safevi mirasının devamı olması gibi tarihsel ve -Ermenistan istisna olmak üzere- Azerbaycan’ın en uzun sınır komşuluğuna sahip olması gibi coğrafi bağlar, iki ülkeyi birbirine bağlıyor.
Buna rağmen Karabağ meselesi hususunda İran, Azerbaycan safında yer almadı ve Ermenistan’a çeşitli faydalar sağladı. 2. Karabağ Savaşı sürecinde İran’ın Ermenistan’a askeri mühimmat ve erzak yardımı iletmesine ilişkin yoğun iddiaların mevcudiyeti, askeri operasyonlar sırasında Azerbaycan ordusunun ilerlemesini engelleyici girişimleri, zaferden sonra Ermenistan ile yakın retorik benimsemesi ve bazı ortak stratejik girişimler planlaması, Azerbaycan’a ithamlarda bulunması ve had bildirme mahiyetli askeri tatbikat düzenlemesi, İran’ın bölgedeki gerçekliklere Azerbaycan’dan farklı baktığına ve yeni koşullarla barışmadığına işaret ediyor.
- İran'ın stratejik yalnızlığı
Ermenistan dâhil bölge devletleri ve Türkiye ile Rusya gibi komşu büyük devletler, Azerbaycan’ın zaferini kabul edip yeni şartlara göre pozisyon alırken, İran’ın takındığı tavır oldukça şaşırtıcı. İran’ın stratejik mantıktan yoksun olarak Azerbaycan’ın karşısında konumlanması ve savaşı hezimete uğrayarak kaybeden Ermenistan yanlısı söylemlerine ve eylemlerine son vermemesi, Azerbaycan’a yönelik tehditlerini ve ithamlarını sürdürmesi, jeo-stratejik rasyonellikle bağdaşmıyor. Aslında burada meselenin siyasi ve stratejik yönü kadar ticari ve ekonomik yönünün de etkin olduğu söylenmeli. İran, Azerbaycan’ın İsrail ile yakın ilişkilerinden haz etmediğini, buna karşı sessiz kalmayacağını beyan etse de bu tavrında İsrail'in olduğu kadar Zengezur Koridoru’nun da rolü büyük. Bu koridorun Azerbaycan’ı uluslararası taşımacılıkta öne çıkaracağı ve İran’a ekonomik ve jeo-stratejik kayıplar yaşatacağı tahmin ediliyor.
Karabağ Zaferi'nden sonra Azerbaycan'ın bölgede oluşturduğu dengelerde Türkiye, İsrail ve Pakistan'ın önde olması, Azerbaycan'ın bu ülkeler ile askeri boyut başta olmak üzere farklı alanda iş birliği geliştirmesi, İran’ı dışlanmışlık psikolojisine itmiş görünüyor. Afganistan'da Taliban'ın yönetimi ele geçirmesi de dikkate alındığında, İran’ın kuşatılmışlık endişesi içerisinde olduğu söylenebilir. Taliban ile yakınlığı düşünülen Pakistan'ın Azerbaycan'la da yakın ilişkiler inşa etmesi sonucunda İran, Pakistan'ın kendisini doğudan ve kuzeyden kuşattığı vehmine kapılmış görünüyor. Buna ek olarak İran'ın Türkiye’nin Kafkaslar'da nüfuzunun yükselmesinden haz etmediği de izahtan varestedir.
Bu stratejik yalnızlığın yanında, Zengezur Koridoru dolayısıyla İran'ın uluslararası taşımacılık alanında mevki kaybı yaşayacağı ve uğrayacağı ekonomik kayıplar da zikredilmeli. Nahçıvan ile ülke anakarasını bağlayan Zengezur Koridoru vasıtasıyla yıllardır İran üzerinden yapılan taşımacılığın seyrinin Azerbaycan'a kayması, Çin’in Kuşak-Yol projesinde İran'ın zafiyete uğraması ve doğalgaz ve petrol taşımacılığında Azerbaycan'ın kilit konuma yükselmesi bekleniyor.
- İran'ın endişesi
Azerbaycan'ın bu imkânları sadece ekonomik boyutuyla değerlendirmeyip jeo-politik ve jeo-strateji ehemmiyetinden de faydalanacağı oldukça açık. Bu da nüfusunun önemli bir kısmı Azerbaycan Türkleri'nden oluşan İran’ı endişelendiriyor. Bu bağlamda İran, güçlü Müslüman ülkeler olan Pakistan ve Türkiye’yi dolaysız olarak hedef almaktan kaçınıp Azerbaycan’ı İsrail ile ilişkileri üzerinden itham ediyor. Bu doğrultuda, Azerbaycan’ın İran sınırına yakın yerlerde İsrail’e üs vermesi gibi yıllardır dile getirilen ve ispatlanamayan bir iddia tekrar dolaşıma sokuldu. İran iddiasına psikolojik derinlik kazandırma amacıyla 1 Ekim’de Azerbaycan sınırları yakınında “Hayber Fatihleri” adını verdiği geniş çaplı askeri tatbikat başlattı. İslam Tarihi kaynaklarına göre Hayber Gazvesi, Hz. Peygamber zamanında Yahudilerin Arap yarımadasında egemenliğine son verildiği ve Hz. Ali’nin kahramanlığıyla öne çıktığı bir savaş. İran'ın harekata bu ismi vermekle psikolojik savaşta dini ve mezhebi referansları kullandığı aşikâr. Ancak 2. Karabağ Savaşı sırasında benimsediği tutum nedeniyle Tahran'ın Azerbaycan’daki Şii nüfus üzerindeki etkisi zayıflamış görünüyor. Öte yandan, İran’ın Nahçıvan’a uçan askeri kargo uçaklarına hava sahasını kapatması da tehditlerin pratiğe döküldüğünü gösterir.
Azerbaycan ise İran’ın bu agresif tutumuna diplomatik çerçevede cevap vermeyi tercih etti. 5 Ekim'de Nahçıvan'da Türkiye ile ortak düzenlenen askeri tatbikatın İran’ın tatbikatına cevap niteliği taşıdığı ifade ediliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı Aliyev, İran’ın İsrail’e ilişkin iddialarının asılsız iftiralardan öteye gitmediğini vurgulayıp, kesin bir dille reddetti ve Azerbaycan’ın iç ve dış politikasında dayatmalara boyun eğmeyen, egemen bir devlet olduğunun altını çizdi. Burada, İsrail ile iyi ilişkilere sahip olsa da Azerbaycan’ın, dış politikadaki dengeleri göz önünde bulundurarak henüz İsrail’de büyükelçilik tesis etmediğine işaret edilmeli.
Öte yandan, Karabağ işgal altındayken burada İran’ın yasa dışı faaliyetlerine ilişkin kanıtların dile getirilmesi ve narko-trafiği yönettiğine dair ithamlar, Azerbaycan’ın elinde İran’ın faaliyetlerine ilişkin net bilgilerin olduğunu düşündürüyor. Cumhurbaşkanı Aliyev, 2. Karabağ Savaşı'nın yıl dönümünde Anadolu Ajansına (AA) verdiği özel mülakatta, İran'dan Ermenistan yanlısı faaliyetleri nedeniyle hesap vermesini talep etti ve İran'ın askeri tatbikatının zamanının ve mekanının manidar olduğunu belirtti. Yalnızca Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşlarının değil, dünyadaki tüm Azerbaycanlılar'ın bu hususta soru işaretleri olduğunu belirten Aliyev’in bu açıklamaları, önemli sayıda Azerbaycan Türkü nüfusunu barındıran İran’a bir mesaj mahiyetinde.
Sonuç olarak, İran’daki Türk nüfusu ve sosyolojik gerçekler dikkate alındığında, İran’ın Azerbaycan’a karşı olan bu tutumu esasında sürdürülebilir değil. Azerbaycan da bunun farkında. Savaştan zaferle çıkması neticesinde edindiği özgüvenle bölgesel bir güç olma yolunda ilerleyen Azerbaycan, İran karşısında geri adım atmıyor. Bu nedenle İran, Azerbaycan’a karşı saldırgan tutumundan vazgeçip, oluşan yeni koşulları kabul ederek bölgenin kalkınmasına, istikrar ve huzurun hâkim olmasına katkı sunmalı.
[İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dinler Tarihi Bölümü öğretim üyesi olan Doç. Dr. Eldar Hasanoğlu Yahudilik, İbranice ve İsrail çalışmaları alanında uzmanlaşmıştır ve Marmara, Toronto ve Hayfa üniversitelerinde eğitim görmüştür]