İSTANBUL (AA) - AİŞE HÜMEYRA BULOVALI - Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya gelişini ve mücadelesini yöneten komutan, Büyük Selçuklu Devleti'nin ikinci hükümdarı Sultan Alparslan'ın vefatının ardından 949 yıl geçti.
Tahta 27 Nisan 1064'te geçen ve kaynaklara ahlak sahibi, mert, mütedeyyin, adil, merhametli ve azametli olarak geçen Alparslan, 24 Kasım 1072'de vefat etti.
Sultan Alparslan'ın hayatını ve başarılarını ele alan "Alparslan: Büyük Selçuklu" dizisi TRT 1 ekranlarında izleyiciyle buluşuyor. Yapımcılığını ve senaristliğini Emre Konuk'un üstlendiği dizide, Sultan Alparslan'ı genç oyuncu Barış Arduç canlandırıyor.
Arduç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tarih sayfalarına "çok yiğit bir savaşçı" olarak kaydedilen Sultan Alparslan'ı ve canlandırdığı karaktere ilişkin duygu ve düşüncelerini anlattı.
Bugüne kadar oynadığı her karakterle empati kurduğunu söyleyen Arduç, Alparslan gibi tarihte önemli izler bırakmış bir kahramanı canlandırırken de o hissiyat ve hassasiyetle rol almaya çalıştığını ifade ederek, "Tüm benliğimle, empati kurmaya özen gösteriyorum. 'Acaba buradaki tavrı, duygusu ne olurdu' gibi soruların cevaplarını düşünüp, özümseyerek bir bağ kurmaya çalışıyorum. Bu şekilde bir konsantrasyon ile bir karaktere hayat vermenin izleyiciyle doğru bir yerden bağ kurmayı kolaylaştırdığını düşünüyorum." dedi.
- "Uzun süren hazırlığın ardından dizi izleyiciyle buluştu"
Barış Arduç, dizinin uzun bir hazırlık sürecinin ardından izleyiciyle buluştuğuna işaret ederek, şunları aktardı:
"Çok önemli, çok değerli bir kahramanı canlandırdığım için set öncesi yoğun bir tempoda çalışmalar yaptım. Hikayemizde Çağrı Bey, Tuğrul Bey gibi o döneme yön veren birçok karakter var. Hepimiz bu bilinç ve sorumlulukla okumalar, araştırmalar yaptık. Yapım şirketimizin diziyle ilgilenen danışmanlarından yazar Prof. Dr. Cihan Piyadeoğlu ve Doç. Dr. İbrahim Halil Üçer'in bizlere büyük katkıları oldu. Projemizle ilgili okuyup, yararlanabileceğimiz kaynakları da hazırlık sürecinde yapım şirketimiz bizlerle paylaştı. Bu kaynakları da okuyarak, bu dönemle ilgili bilgi alışverişi ve toplantılar yaparak süreci değerlendirdik."
Başarılı oyuncu, dizi öncesi kılıç, mızrak kullanma, ok atma, at binme, dört nala giderken akrobasi denemeye kadar, uzun süren bir eğitim süreci geçirdiklerini de aktardı.
Dizinin hikayesinin Alparslan'ın meliklik döneminden itibaren başladığına vurgu yapan Arduç, "Daha sonra sultanlığa geçiş evresindeki mücadeleyi ve çetrefilli bir yolculuğu anlatacağız diyebilirim. Melik Alparslan'ın sultanlığa geçiş evresini tabii ki tarihi kaynaklardan biliyoruz ama senaryolaştırma noktasında nasıl bir yol izleyip, bunu hangi olaylarla, hikayelerle besleyerek anlatacağız inanın ben de sizler kadar merak ediyorum. İlerleyen bölümlerde bizi nelerin beklediğini beraber göreceğiz." diye konuştu.
- "Derdimiz tarihi öğretmek değil hissettirmek"
"Uyanış: Büyük Selçuklu"nun ardından "Alparslan: Büyük Selçuklu" dizisini hayata geçiren, yapımcı ve senarist Emre Konuk ise kurmaca dizilerin belgesel olmadığının altını çizdi.
Konuk, Anadolu'yu ikinci ana yurt yapan Selçukluların, bilim ve sanatta kat ettikleri mesafenin coğrafi fetihleri kadar görkemli olduğunu vurgulayarak, şu bilgileri verdi:
"Bu görkemlerini Nizamülmülk gibi çelik iradeli bilgeler, yüreği kor ateş gibi yanan dervişlerle sınırların ötesine ulaştırdılar. Anadolu'nun içine nüfuz eden alperenler, abdallar, dervişler ulaştıkları yerlerde, hep bu medeniyetin daha da yükselmesi için zemin hazırladı. Yani muazzam bir ruhla hareket ediyorlar. İşte bize lazım olan tam olarak bu ruhu yansıtabilmek, yaşatabilmektir. Yoksa kronolojik olarak tarihi kaynaklarda kayıtlı olayları sahnelere döküp izleyicinin önüne koymak değil mesele. Gerektiğinde bu bahsettiğim ruhu yakalayabilmek için olayları ve mekanları gerçeklikten kopararak yeniden kurgulamak önemli. Çünkü derdimiz tarihi öğretmek değil hissettirmek, o günkü coşkun ruhunu bugünün insanın içine de doldurabilmek."
TRT'de büyük ilgi gören "Payitaht Abdülhamid", "Yunus Emre", "Uyanış Büyük Selçuklu" ve "Alparslan: Büyük Selçuklu"nun Türklerin kendi hikayesini anlattığının altını çizen Konuk, Türklerin millet olarak tarihe meraklı olduğunu dile getirdi. Konuk, Türklerin pusulasının tarih olduğunu sözlerine ekleyerek, zaferiyle, yenilgisiyle tarihin ve tarihi tecrübenin geleceği şekillendirmedeki önemine değindi.
Emre Konuk, dünya sinemasında da tarih türündeki yapımların çok daha büyük ilgi gördüğüne işaret ederek, "Ama biz ülke olarak son süreçte hem prodüksiyon hem de senaryo anlamında toplumun beklediği işleri dünya standartlarının üzerinde yapmaya başladık. Oyuncular, kostümler, dekorlar, aksiyon sahneleri yerli yerine oturdu. Bu bizi yurt dışına açtı. Adalet, merhamet ve umudu telkin eden bütün işler bütün insanların kendinden bir şeyler bulup sahipleneceği işlerdir. İnsana insanı sunduğunuzda, kendisine benzeyen yahut benzemek istediği karakterlerin hikayesini anlattığınızda bunu geri çevirmiyor. 'Uyanış Büyük Selçuklu'da olduğu gibi 'Alparslan: Büyük Selçuklu'yu da TRT'nin uluslararası film platosunda çekiyor olmak, diziyi daha da kıymetli yapıyor." değerlendirmesinde bulundu.
- "Selçuklu gibi estetikte zirveye ulaşmış bir devleti anlatıyor olmak, gösterilmesi gereken titizliği arttırıyor"
Dönem işlerine hazırlanmanın çok meşakkatli bir süreç olduğuna dikkati çeken Konuk, şöyle devam etti:
"İlk zorluk hikayede başlıyor. Çünkü karakterleriniz gerçek kişiler. Onlara kafanıza göre bir hikaye çizip istediğinizi yaptırıp söyletemezsiniz. Hele bunun manevi mesuliyetini de düşünen bir insansanız işler çok daha zorlaşıyor sizin için. Hikayeyi, senaryoyu yazdıktan sonra kağıt üzerinde oluşturduğunuz o dünyayı nasıl göstereceğinize geliyor sıra. Selçuklu gibi estetikte zirveye ulaşmış bir devleti anlatıyor onu resmediyor olmak, bu konuda gösterilmesi gereken titizliği daha da artırmak zorunda bırakıyor sizi. Selçuklular, gönüllerindeki nakışları taşa dantel gibi işleyecek kadar sanatçı, İslam topraklarını ne pahasına olursa olsun kimseye çiğnetmeyecek kadar savaşçılardı. İşte bu iki zirveyi gösterip yaşatmak, hissettirmek benim için çok önemli, çok kıymetli."
Emre Konuk, uzun yıllar boyunca ihmal edilip görmezden gelinen, başrolünde Türklerin yer aldığı büyük tarihi bir süreç olduğunu söyleyerek, "Biz destanlarla, masallarla, menkıbelerle büyüyüp yürüyen bir milletiz. İnsanlarımıza ve bütün dünyaya kendi ceddimizin yaşadığı destansı hayatları göstermek, bence şu yaşadığımız dönemde yapılabilecek en büyük hizmetlerdendi. Bu yüzden diğer işlere göre çok daha zor olsa da zordan kaçmayıp kolları sıvamak gerektiğine inandım ve öyle de yaptım. Ayrıca yapımda önemli katkı ve desteklerde bulunan TRT ailesine teşekkür ederim. " ifadelerini kullandı.
- "Selahaddin Eyyubi'nin de seyirciyle buluşması için gayret içindeyiz"
Yönetmen, senarist ve yapımcı olarak imza attığı birçok yapımda ödüle layık görülen 33 yaşındaki Konuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir sanatçı için ortaya koyduğu sanat eserinin görülmesi ve sahiplenilmesi büyük bir ödüldür. Ama bence bundan daha büyük bir ödül var ki o da sanatını icra etmeye devam edebilmesidir. Kendi gördüklerimi, düşlediklerimi başka insanlara da gösterebilmek, içimde dolanıp duran hikayeleri onlara görüntü diliyle aktarabilmek başlı başına bir ödül diyebilirim. Başarının çalışmakla doğru orantılı olduğuna inananlardanım. Sanat, sinema ve dizi benim hayata tutunduğum damar. Öğrencilik yıllarımdan itibaren hep bu istikamette ilerledim ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım, çalışıyorum."
Konuk, Türkiye-Pakistan ortak yapımı Selahaddin Eyyubi'nin hayatını konu olan bir dizi hazırlığında olduklarını da belirterek, "Bizim heyecan duyduğumuz özel projelerimizden bir tanesi. Türkiye-Pakistan ortak yapımı olması onu ayrıcalıklı kılan özelliklerden. Biz zaten proje için hazırlıklarımızı başlatmıştık. Fakat bu ortaklık projeyi biraz daha güçlü kıldı. Bundan memnuniyet duyuyoruz. Dünyaca ünlü oyuncularla çalışacağımız bir proje olacak. Bir taraftan plato, bir taraftan senaryo hazırlıkları hızla devam ediyor. Çok yakında Selahaddin Eyyubi'nin de seyirciyle buluşması için gayret içindeyiz." dedi.