ANKARA (AA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un, HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'in bir PKK'lı ile çekilen fotoğrafları üzerine yaptığı, "Ağır suçlar içeren dosyalarla ilgili dokunulmazlığın kaldırılması gerektiği kanaatindeyim" açıklamasını, "Sayın Şentop, yüce Meclisin başkanı olarak, bugün milletvekili sıfatı taşıyan birisinin bir PKK'lı teröristle fotoğraflarının ortaya çıkmasından sonra, yüce Meclisin hukukunu korumak, asaletini, onurunu korumak için gerekli açıklamayı yapmıştır." sözleriyle değerlendirdi.
Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
Bir gazetecinin, "TBMM Başkanımız Mustafa Şentop, 'Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılsın' açıklaması yaptı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, "Sayın Şentop, yüce Meclisin başkanı olarak, bugün milletvekili sıfatı taşıyan birisinin bir PKK'lı teröristle fotoğraflarının ortaya çıkmasından sonra, yüce Meclisin hukukunu korumak, asaletini, onurunu korumak için gerekli açıklamayı yapmıştır. Bir Meclis Başkanı olarak, iki kere gazi olmuş Meclisin, böyle çirkin bir görüntüyle yan yana gelmemesi için gerekli iradeyi ortaya koymuştur. Sayın Meclis Başkanımızı buradan tebrik ediyoruz." dedi.
Çelik, dünyanın hiçbir demokrasisinin, kendi egemenlik haklarına saygı duyan hiçbir milletin ve devletin, egemenliğini, demokrasisini, hukuk devletini yok etmek isteyen terör karşısında taviz veremeyeceğini vurguladı.
Bu konuda tavizsiz davranmak durumunda olunduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Geçmişte, 'Kürt sorununun önünde siyasal katılım yok, siyasal katılım yolları açılsa terör olmazdı' şeklinde 10, 15, 20 yıl evvel çok güçlü söylemler ortaya konuluyordu. AK Parti dönemlerinde, AK Parti hükümetleri dönemlerinde siyasal katılımın hukuk ve demokratik siyaset zeminindeki bütün kanalları açıldı. Bu kanallar açıldığı zaman, bu şekilde konuşanlar ve onların takipçileri, demokratik düzendeki siyasal katılım kanallarını, demokrasiyi güçlendirecek, silaha ve şiddete karşı çıkacak, teröre karşı duracak şekilde mi kullandılar, yoksa 'PKK terör örgütü değildir' diyerek, teröristlerin heykelini yapmaktan bahsederek teröre destek vererek mi kullandılar?
Doğru yaklaşım şuydu: Siyasal katılım yolları açılmışsa, her meselenin konuşulacağı, her meselenin tartışılacağı bir platform olarak yüce Meclis vardır, bütün meseleler yüce Meclise getirilir, milletvekilleri de bu çerçeve içerisinde bu bütün meseleleri konuşurlar, tezlerini ortaya koyarlar, karşı tezleri ve cevapları da dinlerler. Ama böyle yapılmadı, tam tersine yüce Meclisin, demokratik düzenin verdiği imkanlar, siyasal katılma yollarının açık olması, terörün propagandasının demokratik siyaset içerisinde yapılması gibi bir şeye dönüştürülmeye çalışıldı. Bu dünyanın hiçbir yerinde tahammül edilebilecek, meşru sayılabilecek bir şey değildir."
Dünyanın birçok yerinde çözüm süreçlerinden bahsedildiğini anlatan Çelik, çözüm süreçlerine bakıldığında terörün meşrulaştırılması ya da milletin demokratik değerlerinin herhangi bir kesintiye uğratılması gibi bir çözüm sürecinin olmadığını söyledi.
Çelik, şöyle konuştu:
"Burada çözüm süreçleri nasıl gerçekleşmiştir. Terör örgütlerinin silah bırakması, siyasal katılım yolları açıldığı için bunları siyasi partilerin konuşması olanağı gerçekleşmiştir. Şimdi nerdeyse bu ilişkinin tersi kurulmaya çalışılıyor. Türkiye'de bu geçmiş zaman içerisinde çözüm süreciyle, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile bütün bu süreçlerde terör örgütlerine silah bıraktırmak Cumhurbaşkanımızın tabiriyle 'o silahların gömülmesi ve o şekilde ülkenin terk edilmesi' sonucuna ulaşmak için bu yolları denedi ama netice itibarıyla ne görüldü? Aslında terör örgütüne artık siyasal katılma yolları açık. Açık olduğu için 'Silah gayrimeşrudur, devlete millete, sivil insanlara, polise, askere silah çekmek gayrimeşrudur' diyeceklerine tam tersine silah çekenleri meşrulaştırmaya dönük bir aktivasyon, bir siyasal faaliyet içerisine girildi."
Bunun dünyanın hiçbir yerinde maruz görülemeyeceğini ifade eden Çelik, "Kendisine saygısı olan, egemenlik haklarına saygısı olan bir devlet buna kesinlikle müsaade etmez, dünyanın hiçbir yerinde de buna müsaade edilmez." diye konuştu.
Çelik, şunları kaydetti:
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin onayladığı Herri Batasuna Partisi ile ilgili İspanya'da verilmiş bir karar vardır. Orada, İspanya Yüksek Mahkemesinin verdiği karar, AİHM tarafından da onaylanmıştı. Bu karar, terör örgütü üyesinin terörist cenazesine katılmasından terörü destekleyen bir yürüyüşe katılmasına kadar her şeyin gayrimeşru olduğunu ilan ediyor. Hatta eğer terör örgütü başka siyasi partileri, grupları, terör örgütüne karşı olanları tehdit ediyorsa, terör örgütünün uzantısı olarak ortaya çıkan partiler buna sesiz kalıyorsa, karar bunu da mahkum etmiştir. Bu, demokratik bir toplum düzeninde kabul edilemez.
Bu ortaya çıkan tablo da nasıl bir çirkinlik içinde olunduğunu net bir şekilde gösteriyor. Milletvekili sıfatı taşıyan birisinin hiçbir şekilde meşru, maruz göremeyeceği bir tablo bu. Dolayısıyla Meclis Başkanımız, yüce Meclisin böyle bir lekeyi asla kabul etmeyeceğini ifade etti. Yüce Meclisin üzerine düşen vazifeyi yerine getireceğini ifade etti. Yüce Meclisi, yüce Meclisin bir üyesi sıfatıyla terörle kirletmeye çalışanlara geçit verilmeyeceği; hukukun, Meclisin üzerine düşeni yapacağını ifade etti. Meclis Başkanımızın yaptığı açıklama, yüce Meclisin yüksek onurunun korunması, demokratik düzen içerisinde yüce Meclisin saygınlığın korunması bakımından son derece yerinde bir açıklamadır. Sayın Başkanı bir kere daha tebrik ediyoruz."
- "15 Temmuz'da bunların öldürmek istediği kişi Sayın Cumhurbaşkanımızdı"
Bir gazetecinin, "CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'un Cumhurbaşkanına yönelik, özellikle FETÖ ile mücadele noktasında açıklamaları oldu. 'Param da onurum da vatanıma feda olsun' dedi. Özkoç'un açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Çelik, "Buna memleketin ihtiyacı yok, onlar kendisine kalsın." dedi.
Sürekli olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın meşruiyetine saldıran açıklamalar yaptıklarını, bunu sistematik olarak devam ettirdiklerini ifade eden Çelik, "Bu Fetullahçı Terör Örgütü'nün, Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından terör örgütü olarak ilan edilmesinden sonra, onlara destek verenler 'Onlara karşı hükümet haksızlık yapıyor', diyen kimdi? CHP Grup Başkanvekiliydi. Bu terör örgütünün yayın organlarına dönük kapatma süreci ortaya konulduğunda, 'Bağımsız medya kapatılıyor' diyerek bunlara göğüs germeye, siper olmaya çalışanlar kimdi? Bu arkadaşlarımızdı." ifadelerini kullandı.
Bu tartışmanın daha uzun süreceğini söyleyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Keşke hiçbir siyasi polemiğin konusu olmasaydı bu Fetullahçı Terör Örgütü. Bu topyekun milletle devlet düşmanı olarak mahkum edilerek, sonuna kadar bu mücadelenin etrafında bir entegre siyaset herkes tarafından yürütülseydi. Ama şimdi, siz daha böylesine büyük bir darbe girişimini savuşturmuşsunuz, şehitlerimiz, gazilerimiz var. Buna karşı Türkiye'yi yönetme sorumluluğu içinde birtakım kararlar alınmış. Buna meşru çerçevede devletin kendini, demokrasisini savunma hakkı çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin cevaz verdiği istisnalara dayanarak birtakım tedbirler, kararlar alınmış. Çıkıyorsunuz, öbürüne 'darbe' demezken hükümetin yaptığına 'darbe' diyorsunuz. Bu zaten bütün bir değeri alt üst etmektir. Yani, Fetullahçı Terör Örgütü'ne söyleyemediğinizi hükümete söylüyorsunuz."
Darbe girişimi sırasında milletin ve devletin büyük bir tehlike geçirdiğini belirten Çelik, "15 Temmuz gecesi bunların öldürmek istediği kişi Sayın Cumhurbaşkanımızdı. Havaalanında ise tankların açarak yol verdiği kişi ise bunların genel başkanıydı. Şimdi neyi tartışıyoruz? Hiçbir siyasetçinin bu duruma düşmesini istemem, bir daha da kimse düşmesin diye söylüyorum." dedi.
"Sen şunun Allah'ısın, bunun Allah'ısın" gibi bir cümlenin asla söylenmemesi, "Allah" kelimesinin bu şekilde kullanılmaması gerektiğini ifade eden Çelik, "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na karşı bir muhalefet yapacaksanız, bu muhalefetin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nı terör örgütü yanlısı gibi sonuna kadar gayrimeşru, sonuna kadar gayriahlaki, hiçbir siyasi ahlakla bağdaşmayan bir tutuma da savrulmaması gerekir. Başkanımız da bu çerçevede bu çirkin söze karşılık dava hakkını kullanan irade ortaya koymuştur." diye konuştu.
AK Parti'nin karşısında muhalefet siyaseti değil, "yıkım, Yassıada siyaseti bulunduğunu" söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
"Bunun ne olduğunu biz çok iyi biliriz, bunun yöntemlerini çok iyi biliriz, bunun kendini güncelleme biçimlerini çok iyi tanırız. Bununla mücadele etmek konusunda da son derece yüksek bir mücadeleye sahibiz ve bu mücadeleyi de veririz. Arzu edilen şey şudur. Keşke bunları konuşmak ve tartışmak zorunda kalmasak. Keşke karşımıza siyasi akılla, gerçek siyasi argümanlarla, gerçek siyasi üretimle gelen bir muhalefet olsun. Ama siyaset üretemiyorlar, siyaset üretiminde ortaya çıkan cari açıklarını bu şekilde bir hakaret siyasetiyle kapatmaya çalışıyorlar. Siyaset üretimi, demokratik siyasete katkı konusunda büyük bir cari açığa sahipler. Bu açık giderek büyüyor, bunun altında kalıyorlar. Bu cari açığı herhangi bir yıkım siyasetiyle, kaos, Yassıada siyasetiyle kapatmaları mümkün değil."
(Bitti)