Anasayfa Güncel Ekonomi Spor Siyaset 3.Sayfa Eğitim Yaşam Dünya Sağlık Teknoloji Bunları Biliyor musunuz?

AK Parti Sözcüsü Çelik, MKYK toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu: (4)

14.01.2021 19:51:00
"Sosyal medya şirketlerinin benimsedikleri siyasi tutuma göre karşı tutumdaki kişilerin sosyal medya hesaplarını herhangi bir yargı kararı olmadan ya da hangi ölçüye göre yaptıklarını toplumla paylaşmadan yasaklamaları demokrasilerdeki ifade hürriyetine aykırıdır" "(Sosyal medya) Buraların objektif bir düzenlemeye tabi tutulması artık zorunlu hale gelmiştir. Data egemenliği, datalarımızın kimle paylaşıldığı meselesi bir milli egemenlik meselesidir" "(WhatsApp) Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti vatan

ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Sosyal medya şirketlerinin benimsedikleri siyasi tutuma göre karşı tutumdaki kişilerin sosyal medya hesaplarını herhangi bir yargı kararı olmadan ya da hangi ölçüye göre yaptıklarını toplumla paylaşmadan yasaklamaları demokrasilerdeki ifade hürriyetine aykırıdır." dedi.


Çelik, parti genel merkezinde, Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.


Terör örgütlerinin ideolojilerinin birbirine zıt olsa da aslında aynı mantıkla çalıştıklarını sürekli olarak ifade ettiğini hatırlatan Çelik, "Bunlardan bir tanesi 'PKK, DEAŞ'a karşı mücadele ediyor; PYD, DEAŞ'a karşı mücadele ediyor' diyenlerin aslında ne kadar boş bir zeminde konuştuğunu gösteren bir şey. Bakın Irak'taki Sincar Anlaşması üçüncü ayına girdi. DEAŞ yüzünden oradan kaçan Ezidiler başta olmak üzere, ölümden kaçan mazlum insanlar DEAŞ yüzünden oradan kaçtılar ama şimdi PKK yüzünden oraya dönemiyor." diye konuştu.


Oradaki insanlar açısından DEAŞ'ın yarattığı etkiyle PKK'nın yarattığı terör etkisinin aynı yerde hizalandığını belirten Çelik, "Bu konuda ilkesiz olmanın getirdiği nokta budur. Bazı müttefiklerimizin bunu dikkatle ele alması gerekiyor. Eğer oradaki Irak yönetimi bu Sincar'daki PKK varlığını ortadan kaldıramıyorsa biz tabii ki onlara yardım etmeye hazırız. Sincar'daki PKK varlığının bir an evvel ortadan kaldırılması bölgenin geleceği açısından da oradaki mazlum insanlar açısından da son derece önemlidir." ifadelerini kullandı.


- "Sosyal medya hesaplarının yargı kararı olmadan yasaklanması ifade hürriyetine aykırı"


Sosyal medya platformu Twitter'ın ABD Başkanı Donald Trump'ın hesabını önce askıya alması, ardından da kapatması kararına yönelik değerlendirmesi sorulan Çelik, sosyal medya şirketlerinin devlet otoritesi gibi davranmasının dünyanın her tarafında eleştirildiğine işaret etti.


Çelik, "şiddeti destekleyen eylemleri, şiddet yanlısı açıklamaları topyekun reddettiklerini" belirterek, şöyle konuştu:


"Bunlar gayri demokratiktir, hukuki değildir ve suçtur. Fakat bunun yanı sıra sosyal medya şirketlerinin benimsedikleri siyasi tutuma göre karşı tutumdaki kişilerin sosyal medya hesaplarını herhangi bir yargı kararı olmadan ya da hangi ölçüye göre yaptıklarını toplumla paylaşmadan yasaklamaları da demokrasilerdeki ifade hürriyetine aykırıdır. Burada büyük bir boşluk var, o boşluk da şu: Bunlar nihayetinde para kazanan şirketler, para kazanan şirket bir devlet gibi hareket ediyor, para kazanan şirket bir mahkeme gibi hareket ediyor.


Peki sosyal medyada terör, istismar, şiddet çağrısı yapan hesaplara karşı bir tedbir alınması gerektiğini düşünmüyor muyuz? Kuvvetle düşünüyoruz. Terör propagandasının, nefret suçlarının engellenmesi gerektiğini de düşünüyoruz. Ama söylediğimiz şey şu: Bu subjektif ölçülere göre, keyfi kararlara göre olmamalıdır. Objektif kararlar ortaya koyulmalıdır ve bunlar bir uluslararası anlaşma mutabakatı şekilde ortaya çıkmalıdır. Öbür türlü ne oluyor? Tek tek devletler bununla ilgili tedbir almaya çalışıyor. Trump'ın açıklamalarını ve tutumunu eleştiren pek çok ülke de Trump'ın sosyal medya hesaplarının kapatılmasına karşı çıktı. Bu iki ayrı durumdur ama kuşkusuz nefret suçlarına ve teröre karşı ve diğer istismar alanlarına karşı, insanlığa karşı işlenen suçlara karşı güçlü tedbirlerin de alınması gerekiyor. Yani burası, bu unsurlar, bu zeminler çok kuvvetli şebekeler ama aynı zamanda da çok tehlikeli hale gelebiliyor. Bunu Türkiye'de de yaşıyoruz. İnsanların şereflerine, haysiyetlerine örgütlenerek saldırı gerçekleştiriyorlar. Ondan sonra tabii ki o bireyin bu ifadeleri kaldırma hakkı olacaktır. Bununla ilgili hızlı karar veren mahkemeler, hızlı birtakım mekanizmaların tabii ki kurulması gerekiyor."


- "Datalarımızın kimle paylaşıldığı meselesi bir milli egemenlik meselesidir"


Sosyal medyaya yönelik çarpıcı bir örnek veren Ömer Çelik, Twitter hesaplarının "onaylanmış hesap" olarak belirlenmesini sağlayan "mavi tik" sembolünün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) liderlerinin hesaplarına verilmediğini ancak PYD terör örgütü elebaşının hesabına verildiğini belirtti. Çelik, şöyle devam etti:


"Siz neye göre KKTC'yi tanımıyormuş gibisinden bir tavra girebiliyorsunuz, hangi ölçüye göre bunu yapıyorsunuz? Siz nihayetinde Birleşmiş Milletler (BM) değilsiniz, Avrupa Birliği (AB) değilsiniz, herhangi bir devlet değilsiniz. Peki bir terör örgütünün lideri olan PYD'deki Mazlum Kobani denilen şahsa mavi tık vererek, terör örgütü propagandası niye yaptırıyorsunuz? Dolayısıyla buraların objektif bir düzenlemeye tabi tutulması artık zorunlu hale gelmiştir. Data egemenliği, datalarımızın kimle paylaşıldığı meselesi bir milli egemenlik meselesidir. Siber alan bir siber vatandır aynı zamanda.


Siber vatanda da hukuki kurallarla egemenliğimizi korumamız gerekiyor. En son biliyorsunuz işte WhatsApp'la ilgili konu gündeme geldi, verilerin paylaşılması. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının verilerini onların rızası olmadan başkasıyla paylaşamaz. Tabii ki tek tek herkes onay veriyor, onay vermiyor ayrı mesele. Ama bunun bir siber vatandaki data egemenliği olarak hukuki düzenlemeye tabi kılınması gerektiği açıktır. Bu bir insan hakları meselesidir. Datalarımızın bizden izinsiz başkaları ile paylaşılması bir insan hakları sorunudur, bir egemenlik sorunudur. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bunlar daha çok tartışılacaktır ve bunlarla ilgili tabii ki Türkiye düzenlemeler yapacaktır. Bunlarla ilgili arkadaşlarımız çalışıyorlar."


- Türkiye ile Çin arasında imzalanan "suçluların iadesi" anlaşması


Çelik, Türkiye ile Çin arasında imzalanan suçluların iadesi anlaşmasının hatırlatılması üzerine, "Bu tartışmayı takip ediyorum. Bu anlaşma gündeme getirilerek sanki Türkiye alelade bir şekilde, kuralsız bir şekilde Uygur Türklerine karşı bir tutum alıyormuş gibisinden ahlaka, vicdana ve gerçeklere sığmayan bir propaganda yapılıyor." ifadelerini kullandı.


Söz konusu anlaşmaya ilişkin bilgi veren Çelik, şunları kaydetti:


"Birincisi bu anlaşma pek çok ülke ile yaptığımız olağan, uluslararası hukuka uygun bir suçluların iadesi anlaşmasıdır. Çin tarafı bunu onaylamıştır. Bizim bu şekilde kaç ülke ile anlaşmamız var? 32 ülke ile anlaşmamız var. Türkiye tarafında da bu anlaşmada yüce Meclis karar merciidir. Bu, 32 ülke ile yaptığımız gibi suçluların iadesiyle ilgili bir anlaşmadır. Böyle Uygur Türklerine karşı, Uygur Türkü kardeşlerimize karşı bir anlaşma gibi sunulması son derece yanlıştır. Bu suçluların iadesi ile ilgili bir anlaşmadır. Şunu unutmamak gerekir ki bu tip uluslararası anlaşmalar zaten standart bir şekilde gerçekleştiriliyor."


Çelik, hükümetin Uygur Türklerine yönelik politikalarını eleştirmek için yanlış bilgi verildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:


"Buradaki tutumuz bellidir. Biz soydaşlarımızın, dindaşlarımızın dillerinin, kimliklerinin, tarihi miraslarının insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir şekilde dünyanın her yerinde korunması gerektiğini söylüyoruz. Bu konuda da Çin makamları ile konuşuyoruz, yakın temas içerisindeyiz. Yani burada Uygur Türklerine karşı olumsuz bir tutum söz konusu olduğunda buna karşı susmamız, görmezden gelmemiz ya da bununla ilgilenmiyormuşuz gibi bir tutum asla söz konusu değildir. Daha önce de burada açıklama yaptım bununla ilgili. Bu konudaki hassasiyetimizi Çin makamları ile paylaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Çin'in egemenliğine ve tek Çin politikasına saygı duymaktadır. Dünyanın her yerindeki ülkelerin terörle mücadelesine tabii ki saygı duyuyoruz ama burada Uygur Türklerine dönük ihlaller, yansıyan görüntüler ve oradan bize ulaşan mesajlar olarak baktığımızda da hem tutumumuzu hem de bu konularla ilgili beraber çalışma arzumuzu Çin makamlarıyla da paylaşıyoruz, paylaşmaya devam ediyoruz. Bu konudaki çalışmalarımızı da devam ettiriyoruz."


Çin'in Türkiye'nin açıklamaları sonrasında bir açıklama yaptığını anımsatan Çelik, "Biz de cevabi bir mektup yazdık, kendi açıklamamızın arkasında durduğumuzu gösteren, bu konuda daha çok diyaloğa açık olduğumuzu ifade eden. O anlaşmanın bu şekilde yorumlanması çok yanlış bir değerlendirme olur." görüşünü paylaştı.


Sözlerinin sonunda Kovid-19 aşısıyla ilgili değerlendirme yapan Çelik, aşının yapılması sonrasında maskenin çıkarılmaması ve mesafeye dikkat edilmesi çağrısını yineledi.


Çelik, aşı yapılsa bile maske-mesafe-temizlik tedbirlerine uyulmasının altını çizerek, "Aşılandığı halde hastalığa yakalanmış insanlar var. Aşılanma sürecinin amacı insanlarda antikor oluşuncaya kadar bu hassasiyetin sürdürülmesidir. Dolayısıyla aşılanmış kimselerin de maske, mesafe ve temizlik kuralına hassasiyetle uymaya devam etmesi gerekiyor." dedi.


(Bitti)




DİĞER HABERLER