ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Cumhurbaşkanımızın şehit aileleri konusundaki hassasiyetini şehit ailelerine sorsunlar. Cumhurbaşkanımızın şehit aileleriyle ilgili hassasiyetini sorgulayanların esasında şehit cenazelerine gittiği zaman gördüğü muameleyi hepimiz görüyoruz." dedi.
Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Toplantısı'nın ardından düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Muhalefetin, Erdoğan'ın AK Parti il kongresinde Gara'da terör örgütü PKK tarafından alıkonularak şehit edilen bir vatandaşın annesi ile telefonda görüşmesi ile alıkonulan askerler için "esir" ifadesi kullanmasına yönelik eleştirilerine ilişkin soru üzerine Çelik, "Cumhurbaşkanımızın şehit aileleri konusundaki hassasiyetini şehit ailelerine sorsunlar. Cumhurbaşkanımızın şehit aileleriyle ilgili hassasiyetini sorgulayanların esasında şehit cenazelerine gittiği zaman gördüğü muameleyi hepimiz görüyoruz." diye konuştu.
Çelik, Erdoğan'ın şehit ailelerini aramaya gayret ettiğini ve onların sorunlarıyla yakından ilgilenip çalışma arkadaşlarına talimat verdiğini bildirerek şunları kaydetti:
"Biz şehit ailelerimizle tek bir aileyiz. Bahsettiğiniz konudaki ifade biçimleri ise hukuki ifade biçimi ile yani o kişilerin içinde bulundukları durumu ifade eden biçimin birbiriyle karıştırılmasından kaynaklanıyor. Orada kastedilen şeyin uzun zamandır terör örgütü tarafından alıkonulduğudur. Öbür türlü hukuki açıdan düşünüldüğünde rehin miydi, esir miydi, işte başka türlü müydü gibi bir ifadeyle yargılanmasını doğru bulmayız. Burada Cumhurbaşkanımızın kastettiği şeyin uzun zamandır kurtarılması için mücadele edilen bu evlatlarımızın PKK terör örgütü tarafından alıkonulduğuna dönüktür."
- Hollanda'da Ermeni iddialarının tanınmasına yönelik girişimler
Hollanda'da Hristiyan Birlik Partisinin Temsilciler Meclisi aracılığıyla 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının tanınması için teklif vermeye hazırlandığına ilişkin soru üzerine Çelik, parlamentoların karışması durumunda konunun siyasi bir meseleye dönüşeceğini söyledi.
Çelik, bu siyasi meselenin ne Ermenistan'ın ne de Ermenilerin işine yarayacağını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Diasporadaki bu Ermeni meselesiyle uğraşanlar, bunu bir ekonomi, endüstri haline getirmişler. Bundan beslenen, faydalananlar var. Cumhurbaşkanımızın çağrı yaptığı koşullar yarın bir gün yerine gelse ve ilişkiler normalleşse bunların hepsi tarafsız ve misyonsuz kalacakları için bunların amacı ilgili bulundukları ülkedeki parlamentoları bu şekilde kararlar almaya zorlayarak veya bu şekilde lobi yaparak ilişkilerin daha da kötüleşmesini sağlamak. Şunu hiç kimse unutmasın. Hangi ülke bu sözde soykırım üzerine bir karar alıyorsa bunu Ermenistan'ı ve Ermenileri rehin tutmak için aslında bölgede bir normalleşme olmasın diye yapıyor."
Erdoğan'ın Karabağ'daki savaşın ardından saldırgan tavrından vazgeçmesi durumunda bölgede kurulacak mekanizmada Ermenistan'ın da yer alabileceğini dile getirdiğini hatırlatan Çelik, "Bu normalleşme kapısı açılmışken bu şekildeki girişimler normalleşme kapısından Ermenistan adım atmasın, bölge barışı faydalanmasın diye daha önce de olduğu gibi yapılan sabotaj girişimleridir. Hiçbir meclisin bu şekilde bir karar almasını tavsiye etmeyiz. Birincisi ilişkilerimizin kötüleşmesine yol açar. İkincisi, yaptıkları iş bölge barışına katkı sağlamak değil, bölgedeki provokasyonları kışkırtmak olur." açıklamasında bulundu.
- Fransa'da İslam karşıtlığına yasal zemin kazandırılması çalışmaları
Çelik, Fransa'da İslam karşıtlığına yasal zemin hazırlanmasına ilişkin soru üzerine, bu konuyu çok yakından takip ettiklerini bildirdi.
Bu konunun sadece Fransa'daki Müslümanlar değil, siyasetçi ve entelektüeller tarafından da büyük bir tepkiyle karşılandığını anlatan Çelik, ırkçılığı ve İslam karşıtlığıyla bilinen aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisinin (FN) lideri Marine Le Pen'in bu yasa tasarısına karşı olduğuna dikkati çekti.
Çelik, buna karşılık Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin'in, Le Pen'in İslam'a kendisi kadar tavır almadığını ve İslam ile kendisi kadar mücadele etmediğini dile getirdiğini anımsatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yasa tasarısı DEAŞ terör örgütünün Fransız demokrasisini istikrarsızlaştırma amacına hizmet eden bir yasa tasarısı. Fransız demokrasisine, Fransız kamu düzenine, Fransa'nın toplumsal barışına bir faydası olmayacak. Tam tersine Fransa'nın toplumsal barışına karşı bir dinamit gibi işlem görecek. Dolayısıyla bu yasa tasarısından vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kuşkusuz radikalizmle, aşırılıkla mücadele edecekler ama bu yasa tasarısında belli bir dini grubu, belli bir davranışı, hatta neredeyse belli bir giyim biçimini, belli bir yemek yeme biçimini bile terörize eden bir yaklaşım var."
- Televizyon kanallarındaki uzmanların Gara'daki operasyonlara yönelik değerlendirmeleri
Çelik, televizyon kanallarında çeşitli uzmanların Gara bölgesindeki operasyonun nasıl yapıldığı ve gerçekleştirildiğine yönelik görüşler belirttiğine değinerek şöyle devam etti:
"Televizyonlarda çeşitli uzmanlar, çıkıyorlar ve askeri operasyonun nasıl yapıldığını, bunun nasıl gerçekleştirildiğini kimisi eleştiri açısından, kimisi sanki operasyonun içindeymiş gibisinden anlatıyorlar. Bunların büyük bir kısmı tabii ki doğru değil ama doğru olan kısmının da bu şekilde tartışılması doğru değil. Yani silahlı kuvvetler terörle mücadele konusunda deneyimli, çok yüksek deneyime sahip bir ordu. Onun hangi teçhizatı kullandığını, hangi yöntemle yaklaştığını, hangi yöntemle müdahale ettiğini açıklarsanız bu son derece saçma sapan bir durum ortaya çıkarır. Belki de hiçbir ülkede böylesine kendi silahlı kuvvetlerinin yöntemlerini, araçlarını, deşifre eden bir yaklaşım olmaz. Bir sonraki operasyonda terör örgütünün daha çok tedbir almasına, silahlı kuvvetlerinin, emniyet, jandarma teşkilatının daha büyük güçlüklerle karşılaşmasına yol açar. Herkesi hassasiyete davet ediyoruz.
Sonra bir milletvekili çıkmış diyor ki, 'İşte orada niçin müzakereci ekip, psikolojik ikna unsurları yoktu.' Orada o evlatların canını kurtarmak için ne gerekiyorsa vardı. Ya da bir tanesi çıkmış, daha da ileriye gitmiş, üstelik milletvekili, 'Esenboğa'da bir uçak kaçırma olayı olsa buna böyle mi müdahale edilecek?' 35 kilometre derinlikte ve nitelik olarak şimdiye kadar bütün yapılan operasyonlardan farklı. Niye? Kara desteği, kara derinliği olmadan yapılan bir operasyon. Neredeyse komutanların askeri kabiliyetlerini tartışacaklar. Milli Savunma Bakanımızın askeri geçmişi konusunda bir tartışma yok. Milli Savunma Bakanımız, Genelkurmay Başkanımız, kuvvet komutanlarımız bu operasyonu yöneten komutanlar, sadece komutan ve amir olarak değil, dünya askerlik mesleği içerisinde seçkin askerlik itibarına sahip insanlar. Ne yaptıklarını, hangi tertibatlarla bu işe girmeleri gerektiğini biliyorlar."
Bu konuda konuşan gazeteci, kanaat önderi ve akademisyenlerden hassasiyet beklediklerini dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Bundan sonraki yapılacak operasyonlarda askerimizin, polisimizin, jandarmamızın büyük güçlüklerle, daha büyük güçlüklerle karşılaşmaması için bu hassasiyetin gösterilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Bütün aziz milletimize tekrar saygılarımızı arz ediyoruz. Allah şehitlerimize rahmet eylesin, mekanları cennet olsun. Onların annelerinin, babalarının ellerinden öpüyoruz. Aziz hatıralarını aynı bayrağımız gibi ebediyen gönderde tutacağımıza buradan namus sözü veriyoruz."
(Bitti)