İSTANBUL (AA) - Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu, "Dünya tarım ve gıda sistemleri, herkesin her yerde yeterli ve erişilebilir yiyecek ve gıdaya kavuşması için yapılandırılmak durumunda." dedi.
Gutu, Tarım ve Orman Bakanlığı desteğiyle, Sürdürülebilirlik Akademisi ve TÜGİS iş birliğinde çevrim içi düzenlenen 7. Sürdürülebilir Gıda Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir yaşam konusunun tüm dünya için önemli olduğunu vurguladı.
Dünya tarım ve gıda sistemlerinin, herkesin her yerde yeterli ve erişilebilir yiyecek ve gıdaya kavuşması için yapılandırılmak durumunda olduğunu belirten Gutu, şunları kaydetti:
"Böyle bir yaşam çerçevesinde dünya güvenliği ve beslenme konusunda 2021 rakamları, bize gıda ve tarım sistemlerimizi dönüştürmek gerektiğini söylüyor. 2021 SOFI raporuna göre, açlık, yetersiz beslenme ve gıdanın güvensizliği bütün dünyada artmakta. 2020'de 811 milyon kişi açlıkla karşı karşıyaydı. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ı şu anda sağlıklı beslenmeye erişimi olmayan bir yapıda. Nesil farkı, cinsiyet ayrımı çok artıyor, harcanan kaynaklarla trilyonlarca dolar kayboluyor.
Bir taraftan 2050'de 10 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusunu mutlaka besleyebilmemiz, diğer taraftan da gezegenimizi koruyabilmemiz gerekiyor. Bunlar; uzun vadeli dayanıklılık oluşturmak ve yiyecekleri, gıdayı nasıl ürettiğimiz, nasıl tükettiğimizi dönüştürmekle ilgili. Bu da şu andaki mevcut gıda ve tarım sistemlerimizi dönüştürmemizi gerektiriyor."
- "Kaynakların kıt hale geldiği bir dönemde, gıda üretiminin yüzde 70 artacak olması ciddi bir baskı"
Ülker Üst Yöneticisi (CEO) Mete Buyurgan da zirve kapsamında düzenlenen "Geleceğin Gıda Sanayini Şekillendirmek" panelinde yaptığı konuşmada, gıda sektöründe dünyada birçok konuda kaynakların yavaş yavaş kıt kaynaklar haline gelmeye başladığını ifade etti.
Buyurgan, devamla şunları kaydetti:
"Bunun getirdiği, bütün sektörlerin üzerinde ciddi bir baskı var. Gıda sektörüyle ilgili en önemli tehditlerden ve risklerden bir tanesi global nüfus artışı, şehirleşme ve yaşlanan nüfus. Bu gıda sektörü için gerçekten ciddi önem arz ediyor. Dünya nüfusunun 2050'ye doğru her yıl yüzde 3,8 artacağı öngörülüyor. Bu artan nüfusu beslemek için de gıda üretiminin 2050 yılında bugüne göre yüzde 70 daha artması gerekiyor. Kaynakların bir yandan da kıt hale geldiği bir dönemde, gıda üretiminin yüzde 70 artacak olması ciddi bir baskı.
Öte yandan, tüm dünyada tarımsal bölgelerden şehirlere doğru ciddi bir göç var. Bizim ülkemizde de, dünyada da böyle ve bu göç çok hızlanarak artıyor. Tarım nüfusunun da yaşlandığını var sayarsak gıda üretiminin önünde ciddi bir risk olduğu aşikar. Dünyada gıda fiyatları hızla artmaya devam ediyor. Buna ilave olarak bir de geçmişte olmayan, yine son dönemde çok gündemde olan lojistik kaynaklı sıkıntılar var."
Diğer risk faktörlerine de işaret eden Buyurgan, doğal kaynakların kıtlığı, rekabet, iklim değişikliği gibi konuların da önemli olduğunu vurguladı.
Dünyada ve Türkiye'deki su sorununa değinen Buyurgan, tüm bu sıkıntıların içinde en önemli çözümlerden birinin tarımsal üretim ve inovasyon olduğunu vurguladı.
Ülker olarak yetiştirdikleri Aliağa buğdayı hakkında bilgi veren Buyurgan, "AR-GE çalışmamız tam 13 yıl sürdü. Geçen yıl bu tohumumuzun patentini de aldık. Ülker olarak bizim en önemli ham maddemiz buğday. 2023 yılına geldiğimizde ihtiyacımızın yüzde 50'sine yakınını Aliağa buğdayıyla karşılamayı planlıyoruz." dedi.
- "DNA'mızda israfsız şirket modeli var"
Mete Buyurgan, gıda kayıpları ve israfların önemine dikkati çekerek, dünyada şu anda kayıp ürün ve gıda oranının çok yüksek olduğunu vurguladı.
Tarladan tüketiciye gıda kayıpları ve israfının toplam gıda üretiminin üçte biri seviyesinde olduğunu aktaran Buyurgan, Ülker olarak bu konuya çok önem verdiklerini, DNA'larında "israfsız şirket modeli" bulunduğunu söyledi.
Kovid 19 sürecindeki tüketici davranışlarına değinen Buyurgan, şunları kaydetti:
"Son dönemde, özellikle bu pandemiyle beraber tüketici trendlerinde ciddi değişiklikler olduğunu tüm dünya genelinde gözlemledik. Ülker'de yılda 500'ün üzerinde tüketici araştırması yapıyoruz. Son dönemde salgınla beraber dünyadaki sokağa çıkma yasakları tüm dünya genelinde tüketici davranışlarında değişikliklere sebep oldu. Artık restorana gidemeyen, o dönemde dışarıda vakit geçiremeyen tüketiciler, evi bir eğlence merkezi haline getirmeye, restoran alışkanlıklarını evlere doğru taşımaya gayret etti. Dolayısıyla ambalaj boyutları, vesaireler buna göre değişti.
Birçok tarafta, sağlıkla ilgili, beslenmeyle ilgili trendler de, bilinç de çok artıyor. Tüketiciler her ne olursa olsun hiçbir şekilde beğendikleri ürünlerin tadından taviz vermiyor, bu hiç değişmeyen bir faktör. Bunun yanında inovasyon tarafı çok önemli. Tüketiciler, farklı tatlara çok açık olmaya başladı. Tüketiciler yeni ürünleri de hızlı bir şekilde, sık bir şekilde görmek istiyor ve deniyor. Eskiden daha tutucu olan tüketiciler. şimdi yeni tatlara, yeni ambalajlara çok daha fazla önem gösteriyor."