İSTANBUL (AA) - Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Altan Elmas, "Kentsel dönüşüm projeleri, depremsellik, yapı stokumuzun eskimiş olması ülke için bir taraftan tehdit olabilirken tersine fırsat da olabilir. İnşaata dayalı güçlü bir sanayimiz var." dedi.
Elmas, Uluslararası İşbirliği Platformu'nun (UİP) düzenlediği Boğaziçi Zirvesi kapsamında yapılan "İnşaat Sektöründe Organik Evlere Geçiş ve Akıllı Şehirler" panelinde konuştu.
Konut sektörü olarak ekonomi, siyaset ve toplum için çok önemli bir iş yaptıklarına değinen Elmas, şunları söyledi:
"Ürettiğimiz ürün gelecek nesillerimiz için miras niteliğinde, bir kilometre taşı niteliğinde. Kentsel dönüşüm projeleri, depremsellik, yapı stokumuzun eskimiş olması ülke için bir taraftan tehdit olabilirken tersine fırsat da olabilir. İnşaata dayalı güçlü bir sanayimiz var. Bu, hem içerde inşaat sektörünü beslerken, dışarıya da 23-24 milyar dolar civarında ihracat yapan bir sektör. Konut üretimini, şehirleşmeyi, depremselliği, kentsel dönüşümü düzgün bir şekilde yürütebilirsek ülke ekonomimiz adına çok faydalı bir iş yapmış olacağız. Beton ekonomisi değiliz. Bu çok alçaltıcı bir ifade, maalesef son 5-6 yılda bu çok eleştirel kullanıldı. Sektörümüzün hak ettiği değeri hep birlikte verelim."
Elmas, inşaat sektörünün toplumda önemli bir yeri olduğuna değinerek, "Konut, Türk insanının hayatında verdiği en önemli satın alma kararı. İnsanlar hayatında bunu 1 veya 2 kez yapabiliyorlar genelde. Dolayısıyla karar vermesi zor olan bir ürün satıyoruz. İnsanların çok ciddi birikimlerini harcadıkları veya ileriye dönük borçlanmayla sahip olmaya çalıştıkları bir ürünü geliştiriyoruz. Bu yüzden maddi ve manevi sorumluluğumuz çok yüksek. Sektör olarak bunu karşılayacak disipline ve irfana sahip olmak gerekiyor. Maalesef bizim ülkemizde bu hafife alınıyor ve konut bir fırsat ürünü gibi görülüyor." diye konuştu.
İnşaat sektörüne binlerce insanın hayatını emanet ettiğinin altını çizen Elmas, "Deprem ülkesiyiz. Çok farklı afetlere ve tehlikelere de dayanıklı olması gereken bir ürün üretiyoruz. Konut bir tüketim aracı değildir. Biz, mesela tüketim yasasına tabiyiz, bu yanlış bir uygulama. İnsanlar için çok önemli bir iş yapıyoruz. Ürettiklerimizin sonunda ortaya şehirler çıkıyor, bir yapı stoku çıkıyor. Tercihlerimiz, yönlendirmelerimiz insanların hayatını derinden etkiliyor. Üretimimiz ayrıca çok ciddi bir ekonomik değere tekabül ediyor. Ülkelerin ekonomileri içerisinde inşaatın payı gelişmiş ülkelerde yüzde 5'lerde iken, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 10'lara kadar yeri olabiliyor." ifadelerini kullandı.
Elmas, 2000'lerin başından bu yana inşaatın önemli oranda gelişme gösterdiğini belirterek, şöyle devam etti:
"2017'den bu yana da ciddi bir daralma yaşıyoruz sektör olarak. Böyle bakınca işimizi büyüttüğümüz dönemde güzel ve kıymetli ürünler ortaya koyabiliyorken, ülkenin de ekonomisine ve istihdamına çok katkı sağlayan bir sektördük. Fakat 2018'den bu yana bu vasfımız biraz zedelendi. 1 milyona yakın istihdam kaybımız var, son 6 ayda biraz toparladık bu rakamı. Ekonominin içindeki payımız da azaldı."
- "Depremi hala günlük bir konu gibi görüyoruz"
İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım ise halen Türkiye'de 7 milyon riskli binanın bulunduğunu hatırlatarak, "İNDER olarak yapmak istediğimiz bu mesleği hakikaten şiar edinmiş meslektaşlar veya yatırımcıları bir araya getirerek mesleği yüceltmek ve ülkemizin ihtiyacını doğru olarak tespit edip, üretmek şeklinde. 10-12 daire yapan da binlerce konut yapan da derneğimizin üyesi, bu bizim avantajımız." ifadelerini kullandı.
Durbakayım, sektördeki sorunlara ilişkin, "Çok rahat sektörün içine girilip, çok rahat da çıkılabilen bir iş yapıyoruz. Son dönemlerdeki yapılan düzenleme ve kanunlarla bu bir düzene girdi. Ülke olarak konut sektöründe geldiğimiz nokta 1999 depreminden bu yana yeterli değil ve bu hızla gidersek önümüzde 50 sene daha var. Biz hala depremi biraz sallandığımız zaman, günlük bir konu gibi görüyoruz. Oysa ki Japonya'da olan bir depremde hasar ne oluyorsa hedefimiz aynısı olmalı, hatta onları bile geçmeliyiz. Son depremlerde de dahi mukayese ettiğimizde tablo iç açıcı değil." değerlendirmesinde bulundu.