“Rant odaklı planlamalar koruma kaygısından uzak”
Yaptığı açıklamada “Tüm tarihi binaların mülkiyetlerinin tek bir elde toplanması kabul edilemez. Nitelikli kullanım olanağı sunan tüm kurum kuruluşlar bu yapıları kullanabilmelidir” ifadelerini kullanan Korumaz, “II. Kılıçarslan Köşkü çevresinde ve aynı zamanda kent merkezinde yer alan Karatay Medresesi’nin yalnızlaştırılması buna en basit örneklerden biridir. Hemen arkasına yapılan tanımsız kentsel meydan ve taklit Konya evleri, Konya’yı özgün kent dokusundan gittikçe uzaklaştırmış ve Karatay Medresesi’ni kent merkezinde yalnızlaştırmıştır. Kılıçarslan Şehir Meydanı’na bakan ve henüz işlevi tam olarak bilinmeyen Payitaht Müzesi, gerek kent meydanıyla gerek de tarihi yapılarla bağlantı kuramamıştır. Yakın bir gelecekte, İnce Minareli Medrese ve Sahip Ata Medresesinin de etrafında yapılacak çevre düzenlemeleri yeniden düşünülmelidir. Bu tasarım anlayışıyla günümüz insanı tarihi binalarımızla nasıl iletişim kuracak, bu yapıları ve çevrelerini nasıl benimseyecek, düşündürücüdür. Ve bizler, asıl görevi bu dünyayı gelecek nesillere en iyi şekilde aktarmakla sorumlu ve yükümlü olan bizler, bu noktada kültürümüzü, tarihimizi nasıl yansıtacak ve gelecek nesillere aktaracağız, bütün bunlar planlanmalıdır. Bu planlama kent merkezinin tamamına yayılmalı ve olumsuz sosyal dönüşümün yaşandığı tarihi kent merkezinin tamamına yönelik sosyal yapı-kültürel süreklilik bağlamında stratejiler geliştirilmelidir” sözlerini kullandı.
“Yapı, mütevazi örtüye kavuşturulmalıdır”
II. Kılıçarslan Köşkü uygulaması referanslı olarak 1961 tarihinde yapılmış, genel bir kabul görmüş tarihi bina ile yeni bina arasındaki iletişime örnek gösterilebilecek örtünün teknik nedenlerle yıkılmasının kabul edilebileceğini aktaran Armağan Korumaz, örtünün uzun yıllar Konya’nın silüetinde, kentlinin hafızasında, yerel ve yabancı turistlerin zihninde yer aldığının unutulmaması gerekliliği konusunda da uyarıda bulunarak, “Bu kabuk yerine yapılan “ek” birçok açıdan farklı sorunları barındırmaktadır. Tasarım anlayışı bakımından modern tasarım kuramlarından uzak, orijinal tarihi öğeleri (mukarnas, aslan figürleri ve kemer özelinde) deforme ederek kullanması ile orijinal öğelerin değerini düşüren, asıl korunması ve sergilenmesi gerekeni gizleyen ve tarihi yapı ile çevresinde algısal bir karmaşıklık oluşturan bir uygulamanın günümüz uygulaması olarak kabul edilmesi beklenemez. Tartışmalara neden olan “ek” yerine, kentliyi tarihi yapıya tekrar odaklayacak, onun hafızasına tekrar kazınacak şekilde mütevazi bir örtüye yapı yeniden kavuşturulmalıdır. Bu noktada yapılan her uygulama Alâeddin Camii ve Sultan türbelerinin çevresel algısına zarar vermeyecek şekilde tasarlanmalıdır. Mevcuttaki ek “koruma örtüsü” ile “rekonstrüksiyon” arasında kalmış, kararsız bir tasarımdır. Bu kalıntı ve anıtsal yapılar özelinde bu tür kararsız uygulamalardan uzak durulmalıdır” ifadelerini kullandı.
Kent göçüne mimari çözüm önerisi
Korumaz sözlerini, “Burada kente önemli bir dokunuş söz konusudur. Bu dokunuşların dar kapsamlı tartışmalardan daha öte, Konya’nın tarihi birikimini ön plana çıkartacak, kentsel gelişimini özgün fikirlerle destekleyecek, geniş katılımlı bir yarışma platformu ile elde edilmesi gerektiğini yeniden ve önemle vurguluyoruz. Bu yaklaşımın aynı zamanda Konya’mızın sahip olduğu entelektüel birikimi yansıtacağı unutulmamalıdır. II. Kılıçarslan Köşkü tek başına değil, çevresiyle birlikte ele alınmalıdır. Mevcut durumda eksik olan Alâeddin tepesinin kentle entegrasyonu ve üzerindeki yapıların kullanım olanakları yeniden değerlendirilmelidir. Giderek terk edilen ve gece kuytulaşan kent merkezinin nitelikli kullanım olanakları ve mekânsal kalitesi tekrar ele alınmalıdır. Kent merkeziyle duygusal bağı olan özgün kentlilerin kent merkezini terk etmeleri mimarlık ve planlama çözümleriyle önlenmelidir. Kent merkezinin gece yaşayabilmesi için merkeze kontrollü kullanım verilmeli, Alâeddin Nikah Salonu’na verilecek yeni fonksiyon ve nitelikli kent kullanımının nasıl destekleneceği oldukça önemlidir. Alâeddin tepesinde kısmi olarak arkeo-park yapılması, buluntuların dondurulması prensipte kabul edilebilir bulunmakla beraber, buluntuların atmosferik koşullarının değişmesi, kerpiç ve çamur harçların açık hava koşullarına dayanımları incelenmeli, zayıf verilere dayalı rekonstrüksiyon uygulamalarından kaçınılmalıdır. Bu alanın tasarımı da köşk kalıntısı gibi geniş katılımlı bir tartışmaya açılmalıdır. Konu birçok açıdan disiplinler arası bir yaklaşım gerektirmektedir. Arkeolog ve sanat tarihi uzmanları dışında, mimar, restoratör ve kent plancıları da sürece dahil edilmelidir. Süreçte Konya’nın yerel birikimlerine, çalışmalara, meslek adamlarına görüşlere mutlaka yer verilmelidir” şeklinde tamamladı. (Eylül Aşkın Akçay)
Kaynak: