Mevlana Müzesi Müdürü Naci Bakırcı, müzenin Türk kültür ve turizminde önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.
Burasının Türkiye çapında çok ziyaret edilen müzeler arasında yer aldığına dikkati çeken Bakırcı, "Yıllık 3 milyon civarında ziyaretçi ağırlıyoruz. Bunun 5'te biri, yani yaklaşık 800 bini yabancı ziyaretçi. Pandemi nedeniyle geçen yıl ziyaretçi sayımız 1 milyona kadar düştü." dedi.
Mevlevi Dergahı'nın 1925'te tekke ve zaviyeler kapatıldıktan sonra Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürüldüğünü anlattı. Bakırcı, müzenin Mevleviliğe ait eserlerin sergilendiği nadir müzelerden biri olduğunu dile getirdi.
Bakırcı, Mevlana Müzesi koleksiyonunda 10 bin kadar eser olduğunu ifade ederek, "Bir kısmı depolarımızda. Müzenin içesindeki mekanlar için; 'Biz burayı dönemindeki tekke özelliklerini de muhafaza etsin, eserlerin bir kısmını da ziyaretçilerle buluşturalım.' düşüncemiz vardı. Tilavet Odası dediğimiz bölümde hat sanatıyla alakalı levhalar sergileniyor. Huzuru Pir dediğimiz yerde Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı döneminde devlet yöneticilerinin hediye ettiği kandiller, şamdanlar sergileniyor. Mevlana ve Mevlevilik kıyafetleri ayrı bir koleksiyonda sergileniyor." diye konuştu.
Bakırcı, Mevlana Müzesi'nin inanç turizmi açısından ön plana çıktığını vurgulayarak şöyle devam etti: "Bizim geleneğimizde vardır, din adamlarının mezarlarını ziyaret etmek, manevi kimliklerini ön plana çıkararak onlara bir Fatiha okumak. Ziyaretçilerimizin büyük bir kısmı bu amaçla geliyor. Avrupalı ziyaretçiler ise Hazreti Mevlana'nın düşünce dünyasından çok etkilendikleri için, Hazreti Mevlana'yı tanımak amacıyla müzeyi ziyarete geliyorlar. Konya için Mevlana Müzesi'nin ziyaretçisi çok önemli. Ben uzun yıllardır burada çalıştığım için şahit oluyorum, yabancı ziyaretçilerin bir kısmı Hazreti Mevlana'nın düşüncelerinden etkileniyor, İslam'a açılan kapıyı Hazreti Mevlana'da gördükleri için Müslüman olanlar da oluyor."
Karatay Müzesi'nde restorasyon çalışmaları devam ediyor
Sanat tarihçisi ve müze araştırmacısı Mehmet Ali Çelebi, Karatay Müzesi'nin Anadolu Selçuklu döneminde vezir Celaleddin Karatay tarafından 1251 yılında medrese olarak yaptırıldığını anlattı.
Hazreti Mevlana'nın zaman zaman medresede dersler verdiğini, Celaleddin Karatay'ın Mevlana'nın arkasında namaz kıldığını ifade eden Çelebi, "Medresede 1910'lu yıllara kadar eğitime devam ediliyor. Kullanımı durdurulduktan sonra yapı terk ediliyor. Öğrenci hücreleri tamamen yıkılıyor. 1950'li yıllarda restorasyonlar başlıyor. Yıkılan öğrenci hücreleri tekrar yapılıyor. Şimdi Karatay Medresesi'nin kuzeydoğu cephesinde kazılar yapıldı, temeller ortaya çıkarıldı. Öğrenci hücreleri yeniden ziyarete açılacak." diye konuştu.
"Sanat tarihi literatürüne giren bir kubbe
Karatay Müzesi'nin kubbesi ve taç kapısıyla Anadolu Selçuklu döneminin sanat üslubunu yansıtan en önemli eser olduğunu vurgulayan Çelebi şöyle devam etti: "Kubbe yaklaşık 12 metre çapında. Anadolu Selçuklu dönemindeki en büyük kubbelerden bir tanesi. Mozaik çini tekniği kullanılmış. Çini tekniği ve süslemesiyle sanat tarihi literatürüne giren bir kubbe. Kubbenin ve fenerin kasnağında kufi yazılarla Ayetel Kürsi yazılı. Her iki bordür arasında 64 tane 24 kollu yıldız mevcuttur. Bu da yıldızlı bir gökyüzünü anımsatacak şekilde yapılmıştır. Kubbeye geçiş sistemi çok önemli, pandantifler (kubbeye geçişi sağlayan mimari eleman) bir yelpaze gibi sivri bir uçtan başlayıp kubbeye doğru genişlemektedir. Her bir pandantif 5 bölümden oluşur. Ortada Hazreti Muhammed'in ismi olacak şekilde sağında ve solunda 4 halife ve diğer ilahi peygamberlerin Musa, İsa ve Davud Aleyhisselam'ın isimleri yazılı."
Çelebi, Karatay Medresesi'nin 1955 yılında Çini Eserler Müzesi olarak açıldığını, müzede Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından Beyşehir Gölü kıyısında yaptırılan Kubadabat Sarayı'nda ortaya çıkarılan çini eserlerin sergilendiğini söyledi.
Müze envanterinde yaklaşık 5 bin eser olduğunu belirten Çelebi, "Salgın öncesi yaklaşık 150-180 bin ziyaretçi ağırlıyoruz." dedi.
"Taş kapıda Fetih ve Yasin sureleri yazılı"
İnce Minare Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi Zimmet Sorumlusu Müze Araştırmacısı Mustafa Burak Ermiş, müzenin 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu döneminde Sahib Ata Fahreddin Ali tarafından Dar-ul Hadis Medresesi olarak yaptırıldığını anlattı.
Ermiş, müzenin 1956 yılında Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak ziyaretçi kabul etmeye başladığını ifade ederek, "Müzede Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı döneminden kalma taş ve ahşap eserler sergilenmektedir. Envanterimizde 126 eser var. Genellikle mezar taşları, sandukalar, yapı kitabeleri, Konya Kalesi'nden getirilen figürlü taş eserler, ahşap kapı ve pencere kanatları sergilenmektedir. Konya'nın bir payitaht olmasından dolayı müzemizde önemli eserler sergilenmektedir." diye konuştu.
Medresenin tek katlı ve tek eyvanlı olarak inşa edildiğini anlatan Ermiş şu bilgileri verdi: "Medresede 2 öğrenci hücresi, müderris odası, eyvanı ve mescidi bulunmaktadır. Kubbe çapı 22 metredir. Kubbe eteğinde kufi yazılarla Ayetel Kürsi yazılıdır. Medresenin en önemli bölümü taş kapısıdır. Taş kapısı yazılı, bitkisel ve geometrik süslemenin en güzel örneklerindendir. Taş kapıda Fetih ve Yasin sureleri yazılıdır. Yıllık 22-25 bin ziyaretçi ağırlıyoruz."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.