Mevlana'nın en önemli yönünün inancın ve ibadetin sosyal hayata yansıtılması konusunda yöntem sunması olduğunu vurgulayan Erten, "Mevlana, izah tarzıyla, örnekleriyle gerçekten harika bir model sunmaktadır." dedi.
NEÜ Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Türk İslam Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Atik ise "Mesnevi bize ne söyler" başlıklı sunumunda, Batı medeniyetinin son yüz yılı şekillendirirken tüketici bir toplum, tüketici birey hedeflediğini anlattı.
Batı toplumunun, manevi hiçbir değeri kabul etmeyen bir toplum olduğunu ifade eden Atik, "Sadece madde olarak yani yemek, içmek gibi insani hazlar olan bir toplum. İşte o yüzden bakıyoruz ki son yüzyılda bir sömürge düzeni var. Kara Afrikası'nı, Hindistan alt kıtasını tüketim söz konusu. Çünkü insan sadece birey olarak, madde olarak ele alınmış. Karnı acıkınca doyurulması gerekir, çok hırsı vardır gibi. Bütün bunlar içerisinde bizim medeniyetimizin insana verdiği değer, birçok kavramın içi boşaltılmıştır, merhamet kalmamıştır, fedakarlık, paylaşım kalmamıştır ama Mevlana'nın insanı merkeze alan bir görüşü vardır ki insanı nasihatle eğitme gayesi vardır." diye konuştu.
Atik, konuşmasında Mevlana'nın eserlerinden örnekler de verdi.
Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi İslam İlimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Akgül de "Din kokudur" başlıklı konuşmasında, şunları kaydetti:
"Mesnevi Şerif insanın hayatını, varlığını toptan gözden geçirmesine imkan veren bir aynadır. Tabi aynanın sureti olduğu gibi yansıtabilmesi için, aynanın da pirüpak olması lazım. Tozlu ayna olursa gerçekliği göstermez. Mevlana'nın 748 yıldır söylediği söze insanlık kulak kesiliyor ve dinliyor. Din kokudur. Mevlana, Mesnevi'de bir ceylan hikayesi anlatır. Ben de bu hikayeden hareketle güzel bir koku varsa, burun da onu almaya layıksa yani saf ve temizse o kokuyu alabiliriz. Ben bugün insanlığın görece bu kokudan mahrum olduğunu düşünüyorum. Hazreti Mevlana diyor ki 'Din kokudur. Dinin güzelliğini anlayabilmeniz için öncelikle temiz bir buruna sahip olmalısınız'. Bizim, dünyayı, hayatı, kendimizi, kısaca felsefi tabirle varlığı İslam'ın zaviyesinde yeniden izah etme ve anlamlandırmaya ihtiyacımız var. Bu geleneğe karşı olmak anlamında değildir. Geçmiş ve şimdiki zaman olmadan gelecek tasavvurumuz yoktur. Hem kendimiz hem dünya ve ahiret selametimiz açısından hem de memleketimiz ve İslam alemi açısından insanlığın nereden gelip, nereye gideceğini, Müslüman zihinler, Müslüman gönüller olarak insanlığın önüne güzel koku olarak sunmamız lazım. Bu fikir, sanat, düşünce olarak olur."
NEÜ Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Çoban ise "İncinsen de incitme: Mesnevi'de süluk ilkesi olarak incinmemek, incitmemek prensibi ve toplumsal boyutu" başlıklı sunum yaptı.
Paneli Konya Müftüsü Ali Öge, NEÜ Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fikret Karapınar ve öğrenciler izledi.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.