​Reis ve Hoca’ya yazılmış en önemli mektup...

Bugünkü yazım sıradan bir yazı değil. Güncel gelişmeleri, siyasi kulisleri yazmayacağım. Bu yazım kendi çapımda tarihi not düşme yazısıdır. Çocukluğumdan bu yana Refah- MGV geleneğinde yer aldım. Siyasi konulara da, dini konulara da vakıf sayılırız. Bu yazımda devletin başı olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve Başbakanımız Davutoğlu’na seslenmek istiyorum.

Peki ne yazacaksın hadi uzatma dediğinizin farkındayım. O halde yazıyorum.

Ülkemiz şu an inanç olarak, dini görüş olarak Vahhabi mezhebi ile Şia yayılmacılığı etkisi altındadır. Bizler kendi ameli ve itikadi mezhebimiz olan Ehl-i Sünnet bilgi üretiminde ve yayılmasında büyük bir zayıflık ve gaflet içerisindeyiz. Ameldeki 4 mezhebimizin yanısıra itikatta Maturidilik ve Eşarilik noktasında bilgi ve kaynak üretiminde yetersiz kalıyoruz.

Petrol paraları Vahhabi anlayışı yaymak için kullanıyor. Bugün Balkan coğrafyasında ve Orta Asya coğrafyasında bu mezhep yayılıyor. Daha da vahimi ülkemizde de bu mezhebin yayılması hızla artıyor. Peygamberimizin hadislerini kabul etmeyen, tasavvufu küfür sayan bu anlayışla mutlaka bilgi üretilerek mücadele edilmesi gerekir.

Bugün Suriye’deki DEAŞ terörü Vahhabi geleneğe dayanıyor. Türkiye’yi zor durumda bırakan bu yapı İngiliz- Amerikan Devletlerine hizmet ediyor. Özgür Suriye Ordusunu arkadan vuran bu yapı dünyanın dört bir yanında bomba patlatarak İslamofobinin oluşmasına neden oluyor.

İran ise ABD ile anlaşarak Ortadoğu’yu Şialaştırmak istiyor. Ülkemizde etkili olmak için sivil toplum çalışmaları yapıyor, kitap yayını yapıyor. Elbette her mezhep kendi mezhebini yaymak ister.

Peki biz neden yetersiz kalıyoruz. Bu dünya için bin türlü menfaat peşinde koşuyorken ahiretimizle ilgili çaba içinde değiliz. Sayın Erdoğan hem dinimizi iyi bilir hem devlet yönetmeyi. Bu konuda Ehl-i Sünnet Bilgi Üretim Merkezi kurulmalıdır. Başbakanımız Ahmet Bey bilgi birikimi çok yüksek bir isim. Bu sorunlara entelektüel bir çözüm üretebilecek bir kapasiteye sahip.

Diyanet İşleri Başkanlığımız bu konuda ne yapmaktadır? Sayın Mehmet Görmez başarılı çalışmalar yapan bir din alimidir. Milletin ekmeği ve suyu kadar önemli olan inanç mevzunda ne yapmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı şu an için ülkemizin hem insan kaynağı bakımından hem de ekonomik imkanlar bakımından en büyük kurumudur. Ehl-i Sünnet geleneğini yaşatmak bu kuruma düşmektedir. Bilgi üretmek, kaynak üretmek başlıca vazifesi olmalıdır.

Öte yandan; Batılılar da Ehl-i Sünnet geleneğinin barışçıl yüzünü görmelidir. Bizim mezhebimiz hem dünyaya barış hem ülkeye barış getirir. Batılılar bir üçüncü yol olarak bizim mezhebimizi de yakından tanımalıdır. Kur’an-ı Kerim merkeze alan Ehl-i Sünnet anlayışında sünnet ve gelenek önemli bir yer tutar. Bu noktada barış, huzur ve kardeşlik için bir imkandır. İnsan sevgisi ve ihlaslı ibadeti merkeze alan tasavvufta bu çerçeveye katkı sağlar. O nedenle Ehl-i Sünnet dünya için bir imkandır. Bununla birlikte elbette hurafelere karşı çıkarız, kaynağı sağlam olmayan hadisler olabilir, bu hadisleri ayıklarız. Elbette tasavvufi akımlarda fıkha aykırı unsurlar olabilir, bu unsurlara da karşı dururuz.

Paris’te patlayan her bombadan İslam Dünyası sorumlu tutuluyor. İslam terörle özdeş hale getiriliyor. Bu algı operasyonuna müsaade etmemek gerekir. Bizler ne Vahhabiliğe ne de Şia yayılmacılığına ihtiyaç duymayız. Öte yandan; İslam Dünyasında yaşanan katliamlar, kaynak sömürülerine son vermeden bu akımların durdurulması da son derece zordur. Batılılar katliamı bırakmalı, İsrail Filistin’deki işgale son vermeli. Aksi takdirde ne Paris huzur bulur ne de Londra.

Son olarak Cumhurbaşkanımız sık sık Hz. Eyyüp Sultan’ın kabrine gidiyor. Başbakanımız da her Konya’ya gittiğinde Hz. Mevlana’nın türbesini ziyaret ediyor. Bu konuda gerekli adımlar atılmazsa bu iki kıymetli büyüğümüzün çocukları, ziyaret edecek bir türbe bulamayabilir.