Bölgeden yaklaşık bir hafta önce Türkiye'ye dönen Dr. Aydın Beyatlı, Musul ve Telafer'e yakın bölgelerdeki izlenimlerini AA muhabiri ile paylaştı.
Ramazan ayının son günlerinde bölgeye gittiklerini anlatan Beyatlı, Telafer'in kuzeyinde yer alan beldelerde büyük insanlık dramıyla karşılaştıklarını bildirdi. Beyatlı, bölgeye kalıcı yardımların yapılması için Türkiye'deki ilgili kuruluşlarla iş birliği yapacaklarını söyledi.
Sağlık konseyi üyeleriyle, son ziyaretten önce de Kerkük'e gittiklerini aktaran Beyatlı, "Ancak bu kez Suriye sınırına yakın bölgeler başta olmak üzere Zaho, Rebia, Telbenat ve Barana'ya gittik. Bunlarda Sincar'a çok yakın ve Telafer'in yanındaki köy ve kasabalar. Gerçekten de insanlık dramıyla karşılaştık" dedi.
Bu bölgelerin, 30 binin üzerinde Türkmenin göç ettiği yerler olduğunu vurgulayan Aydın Beyatlı, "Bu bölgelerde sıcaklık 48 dereceye kadar çıkıyor. Çöl ve kumdan oluşan topraklarda maalesef gündüzleri akrepler çıkıyor. IŞİD korkusundan evinden barkından olan Türkmenler çölde akrep tehlikesi altında yaşıyor. Günde 8-10 akrep sokması vakasıyla karşılaşıyorduk. Kucağımda onlarca çocuğun cansız bedenini taşıdım. Tabii bunlara kadın ve yaşlılarda eklenince tablo daha da ağır oluyordu. Maalesef çocuklar, sıcak ve açlıkla mücadele ediyordu. Yaşlılarda benzer durumla karşılaşıyordu" diye konuştu.
- "Gözyaşlarına boğulduk"
Beyatlı, dünyanın birçok yerine yardım faaliyetleri için gittiğini belirterek, şöyle devam etti:
"59 yaşına geldim, 30 yıldır ağladığımı hatırlamam. Oradaki manzara karşısında arkadaşlarımla her gün hüngür hüngür ağlıyorduk. Öyle bir tablo vardı ki karşımızda, insanlığımızdan utandık. Büyük bir insanlık dramı yaşanıyordu. Bir gün sabah Zeliha Muhammed Cafer isimli bir kadının kendini astığı vakasıyla karşılaştık. Başörtüsüyle ağaca asmış, hayatını kaybetmiş. İntiharın sebebini araştırdığımızda gözyaşlarımızı tutamadık. Zeliha Cafer, kocası ve erkek kardeşi IŞİD tarafından başları kesilerek öldürülmüş. Kendisi de aylardır 5 çocuğuyla açlık ve çaresizlikle yaşam sürmüş. Daha fazla dayanamamış kadıncağız, canına kıymış."
Kucaklarında hasta çocuklarıyla sağa sola çaresizce koşturan annelerin acısını derinden hissettiklerini aktaran Beyatlı, şunları kaydetti:
"Bir ilaç ve hekim bulma ümidi ile koşturan anneler. Çocukları ölen annelerin feryadı, bunlara yürek dayanmıyor. Kalp hastası yaşlı insanların gençler tarafından taşındığını gördük. Kalp hastası, migren, şeker hastası ve kanser hastaları var. Sürekli ilaç kullanması gereken hastalar, evlerini terk ederken ilaçlarını bile almadan çıkmışlar, buna bile müsaade edilmemiş. Bunların sağlık sorunları gerçekten çok ciddi boyutlarda, bu insanların sayıları da bir hayli fazla."
- "Türkmenlere giden yardımları yerinde gördüm"
Bir önceki Kerkük ziyaretinde gıda yardımı konusunda büyük eksiklikler yaşandığını gördüğünü ifade eden Beyatlı, şöyle devam etti:
"Allah'a şükürler olsun bu seferki gidişimde her köyde bir Kızılay yardımını ve çalışmalarını gördüm. Konya'dan ve Türkiye'den giden yardımların ne kadar büyük yaralara merhem olduğuna da orada canlı şahit olduk. Tabii ki yardımlar yeterli değil. Çünkü yara gerçekten büyük, bu yardımların yoğunlukla devam etmesi gerekiyor. Orada bizlerinde büyük çaresizliği vardı. Onlarca çeşit hastalıkla mücadele ediyorduk. Elimizde tıbbi malzeme ve ilaç yetersizliği hat safhadaydı."
Beyatlı, Türkiye'den giden yardımları hemen her bölgede görmenin mümkün olduğuna işaret ederek, "Kızılay, TİKA ve sivil toplum örgütlerinin yardımları, oradaki insanları bir nebze hayata bağlıyor. Fakat o bölgede yara o kadar büyük ki Tefaler'de ve kuzeydeki yerleşim yerlerinden 150 bine yakın insanın göç ettiğini biliyoruz" ifadelerini kullandı.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.
