Son Dakika Haberler

Bu haberi daha sonra okumak için kaydedebilir ve sağ üst köşedeki butona basarak haberi okuyabilirsiniz!

"Suriye için Türkiye nefes borusu niteliğinde"

Suriye izlenimlerini kaleme alan ÜNTV Haber Müdürü Selman Selim Akyüz, Türkiye'nin Suriye için nefes borusu niteliğinde olduğunu belirtti.

“Suriye için Türkiye nefes borusu niteliğinde“
ÜNTV Haber Müdürü Selman Selim Akyüz, Suriye izlenimlerini kaleme aldı. İşte o yazı: 

DÜNYANIN SAVAŞ ARENASI: SURİYE

Post modern dünyada savaşlar artık farklı yöntemlerle yapılıyor. Ekonomi ve istihbarat savaşları ön plana çıkıyor. Güç mücadelesi daha görünür hale geldiğinde ise vekalet savaşları yapılıyor. Kendileri bizzat savaşmak yerine savaş olan bölgelerde karşıt grupları “destekleyerek” kozlarını paylaşıyor büyük devletler. Suriye’de olan tam da bu. Yeni nesil bir savaş… ABD’nin baştan beri Suriye’nin geleceğinin ne olacağı umurunda değil. Kuzey’deki Kürt grupları destekleyerek bir hat oluşturup kendileri bağlı bir devlet kurmak için çalışıyorlar. Rusya Akdeniz’deki limanları tehlikeye girince savaşa müdahale etti. Diğer büyük güçler çok etkin olmasalar da denklemin dışında kalmak istemediği için bölgeye yığılmış durumda. Türkiye Ortadoğu ile bağının kesileceğini biliyor ve bu yüzden Suriye’ye yaklaşık 3 yıldır girmek istiyordu. Hem NATO’cu FETÖ hem de başka saldırılar bunu geciktirdi ancak Fırat Kalkanı özellikle ABD, Almanya ve “sessiz” işler çeviren İngiltere’nin planlarına sekte vurdu. 



Suriye konusunda yazacak çok şey var. Sayfalar dolusu analiz yapılabilir ama bir gerçek var ki bir ülkenin nasıl eriyip gittiğini, Ortadoğu’nun ne kadar önemli bir coğrafya olduğunu ve bir ülkedeki savaşın tüm dünyayı nasıl etkilediğini Suriye savaşında bir kez daha gördük. Daha uzun süre bitmesi beklenmeyen bu savaşı yakından takip ediyorum ancak strateji uzmanı olmadığın için analiz yapmak hayli zor. Analizleri takip edebiliyoruz ancak. 



Geçtiğimiz hafta İHH Konya Şube Başkanı Sayın Hasan Hüseyin Uysal ile birlikte Suriye’ye gitme fırsatı buldum. Bir gazeteci olarak benim için çok önemli bir tecrübeydi. Ülkenin neredeyse her yeri savaş alanı, bu yüzden çatışmaların sürdüğü iç kesimlere girmedik. Hem İHH’nın faaliyetleri hem de savaş izlenimlerimi ve edindiğim bilgileri sizinle paylaşacağım. 



İHH ÇOK ÖNEMLİ BİR ÖRGÜTLENMEYE SAHİP

Suriye deyince akla gelen ilk şey yıkılmış şehirler, yüzbinlerce insanın ölmesi ve mülteciler oluyor. Savaş sivillerin hayatını mahvediyor. Türkiye’de halkın Suriye algısı da ülkenin içine savaşın ilk yıllarında alınan mülteciler üzerinden oluşuyor. Üç buçuk milyon insan ülkemizde. Hem devlet hem de millet olarak çok büyük yardımlar yaparak onları ayakta tutmaya çalışıyoruz. Fakat artık özellikle güvenlik nedeniyle mülteciler ülkeye alınmıyor. Sınıra yakın bölgelerdeki kamplara yerleştiriliyorlar. Bu kampları yerinde görmek üzere İHH ile birlikte Konya’dan bir grup gazeteci olarak Hatay’a hareket ettik. 

17 Mart Cuma günü akşam saatlerinde Konya’dan hareket ettik ve gece yarısı olmadan Hatay’ın, sınırdaki Reyhanlı İlçesine ulaştık. Gece konakladıktan sonra sabah erkenden İHH’nın lojistik deposuna geçtik. İHH Suriye çalışmalarında büyük bir ekip oluşturmuş. Kilis ve Hatay’da toplam 700 kişi ile yardım organizasyonu yapıyorlar. Kahvaltının ardından bu dev lojistik merkezindeki çalışmaları inceledik. Göze ilk çarpan şey çok düzenli ve profesyonel bir çalışma ortamıydı. Güvenliğe de çok dikkat ediyorlar. Kapıda, bomba ihtimaline karşı, aracımızın altına bile bakıldı. Ayrıca burada kurulan büyük bir ekmek fırını var. Her gün yaklaşık bir buçuk milyon ekmek buradan sınırın diğer tarafında götürülüyor. Bu fırında çıkan yangın da güvenlik önlemlerinin arttırılmasına neden olmuş. Yetkililer ile depoları gezdik. Depo Halep’e yardım konvoyu sırasında büyük ölçüde dolmuş. Türk insanının ne kadar yardımsever olduğunu oradaki yardım malzemelerinden anlamak mümkün. Çocuklar için gönderilen akülü arabalar, rakamsal değeri çok yüksek olan ticari mallar bile vardı. 



Kahvaltımızı yaptıktan sonra yanımızda İHH’dan görevlilerle birlikte Cilvegözü sınır kapısına doğru hareket ettik. Daha önceden pasaport bilgilerimizi İHH’ya göndermiştik. Gerekli güvenlik araştırması yapıldığı için sınırdan geçişimiz hayli kolay oldu. Bunda İHH’nın oluşturduğu güvenin de hayli etkisi var. Her gün defalarca Suriye’ye geçip yardım işlerini organize ediyorlar.

Reyhanlı’da Suudi Arabistan ve Katarlı vakıflar tarafından desteklenen prodüksiyon firmalarının oluşturduğu televizyon stüdyoları dikkat çekiciydi. Burada tv programları yapıp gelirlerini mültecilere bağışlıyorlar. Canlı yayında da yardım toplanıyor. İlk programda 4 bin çuval un bağışı toplanmış. Hayli ilginç bir proje. 

SAVAŞIN İZLERİ HER YERDE

Sınırın diğer tarafında Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket eden ve Suriye’nin en büyük muhalif gruplardan olan Ahrar’u Şam kontrolü elinde bulunduruyor. Karşı tarafa geçince savaşın belki fiziksel izlerini görmüyorsunuz ama kesif bir kokusunu alıyorsunuz. Atme bölgesindeki sivil yerleşim yerleri rejim güçleri tarafından bombalanmamış. Sadece birkaç karargâha saldırı olmuş fakat Cilvegözü’nde 2013 yılında bombalı araçla düzenlenen ve 18 kişinin hayatını kaybettiği saldırıdan sonra hem Türkiye hem de muhalifler güvenlik önlemlerini daha da arttırmış. Suriye tarafında sık sık kontrol noktaları oluşturulmuş. Eli silahlı, yüzü kar maskeli muhalif askerler tüm araçları tek tek durdurup hem kimlik bilgisi alıyor hem de araçların altında bomba olup olmadığına bakıyor. Şehrin hakim bir tepesinde de kale gibi inşa edilmiş bir de karargahları var. Oradaki askerlerin de maskeli olması dikkatimi çekti. Bu kişilerin tanınıp ailelerinin sorun yaşamaması için bu yola başvurdukları kanaati hakim. Hem rejimin hem de başka grupların ajanlarının cirit attığı ülke Suriye.  

İHH’nın Babül Hava lojistik merkezinde bizi dev bir Tevhid bayrağı karşıladı. Beyaz zemin üzerine yazılması dikkat çekiyordu. Hasan Hüseyin Uysal savaşan tüm grupların ortak simgesi olduğu için bu bayrağı astıklarını belirtti. Babül Hava’da merkez müdür yardımcısı Salih Özdemir ile konuştuk. O’na güvenliği nasıl sağladıklarını sordum. İHH’nın güvenilir imajından bahsetti. Ilımlı muhalifler ile iyi bir ilişkileri var. Zaten yardım dışında başka hiçbir ilişki türü kurmuyorlar. Fakat yine de bazen sorun yaşadıklarını belirtti. Yardım tırlarını götürürken kendisini ve yanındaki gönüllüleri 2013’te DAEŞ’e bağlı bir grup esir alıp Halep’e götürmüş. Yaklaşık 10 saat esir kalmışlar. Hem Türkiye hem de bölgedeki güçlerin baskısı sonucu serbest bırakılmışlar ancak kafileye rehberlik yapan bir Suriyeli’yi şehit etmişler. Bu nedenle kendileri için bir güvenlik ekibi oluşturmuşlar. Gazeteci olduğumuz için bizim aracımıza da elinde kalaşnikof olan bir görevli verildi. Gittiğimiz her yerde sürekli etrafı gözetledi ve yanımızdan hiç ayrılmadı bu kişi. 



MÜLTECİ DENİZİ

Babül Hava’dan ayrıldıktan sonra Atme kampına doğru yola çıktık. Ana yolda yine sık sık kontrol noktaları vardı. Nöbetçi askerler ya aracı tanıyor ve direk geçmemize izin veriyordu ya da şoförün “İHH” demesiyle yolumuzu hemen açıyordu. Yolda İHH’nın Katar’dan gelen yardımlarla yaptığı yetim köyüne uğradık. Yüz adet küçük ev yapılmış. Babaları savaşta ölen çocuklar yakınlarıyla birlikte burada kalıyor. Daha tam anlamıyla bitmemiş ama çok güzel bir proje. Daha sonra Atme’ye geçtik. Yolda bir tepeden vadiye bakınca mülteci çadırları bir deniz gibi görünüyordu. Türkiye sınırı kapattığı için Halep ve Hama başta olmak üzere çatışma bölgelerinden gelen mülteciler buraya yerleştirilmiş. İHH, Kızılay, AFAD ve diğer kuruluşların kurduğu çadırlarda yaklaşık yüz bin kişi yaşıyor. Bu, kent demeye bin şahit isteyen çadır ve çamur deryasında önce bir okula uğradık. Küçük bir avlu içinde 10 kadar sınıfta çocuklara eğitim veriliyor. Gaziantep’de kurulan Suriye Geçici Hükümeti müfredatı belirliyor ve kitapları da bastırıp Suriye’deki okullara gönderiyor. Okul Müdürü, savaşta bir neslin kaybolmaması için eğitime önem verdiklerini söyledi. 



ÇAMURUN İÇİNDE ÇIPLAK AYAKLI ÇOCUKLAR

Çocuk her yerde çocuk. Okulun bahçesinde neşeyle oynadıklarını görünce insan daha da üzülüyor. Savaştan etkilenmemeleri mümkün değil. Bazıları yetim ve öksüz kalmış. Yüzlerine acı vurmuş ama hayatı en hafife alan yine onlar. Onlara Konya’dan götürdüğümüz lokumları dağıttık. Mahcup bir edayla alanların yüzü gözümün önünden hiç gitmiyor. “Oflayarak” ayrıldık okuldan. Kamplara doğru yola çıktık. Yollar berbat durumda. Otorite yok olunca düzen, hayatın devam edeceği kadar sağlanabiliyor. Her tarafta araçlar var. Özellikle motosikletler çok fazla. Çamur ve çukur içindeki yollardan hem yayalar hem araçlar akıyor. Şaşırmadım değil. Çoğunun plakaları da yok. Kimi çalıntı, kimi gizlilik için plakayı sökmüş. 



İHH’nın bir başka okulunu daha ziyaret ettik. Orası biraz daha düzenliydi. Sınıflara tek tek girip küçük hediyeleri bıraktık. Öğretmenlerin çoğu kadın ve ücret almıyorlar. Sınıfa girip “selamün aleyküm” “dediğimizde toplu halde “Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatühü” diyerek selamımızı tam tekmil alan kız çocuklarını görünce gözünüz biraz olsun sevinçten parlıyor. Aynı ümmetin çocuklarıyız bu insanlarla. Dilimiz farklı ama bir “Allah’ın selamı” her kapıyı açabiliyor. Bazıları Türkçe biliyor. Türkiye’ye gidip geri dönenler var. Okulun etrafındaki yıkıntılarda oyun oynayan çocukları gördüm. Bir kamyon kasasında iplerle salıncak yapıp hayata tutunmaya çalışıyorlar. Çoğunun ayakları çıplak. Hava çok sıcak olmamasına rağmen terlik türü şeyler giyenler de hayli fazlaydı. Su ihtiyaçları tankerlerle ve para karşılığı karşılanıyor. Temizliğin ne kadar sağlanabileceğini siz düşünün. Ama yine de o küçücük çadırları evleri gibi süslemeye çalışan kadınlar var. Çölde kendine bir vaha oluşturmuş ve çocukları için yaşayan kadınlar… 




MÜLTECİLER ZOR DURUMDA

Mülteci çadırlarına Konya İHH’nın gıda paketlerini bıraktık. Hepsi birbirine bitişik. Bir yangın çıksa, Allah korusun, hemen hepsi yanacak durumda. Aileler perişan. Halep’teki çatışmalarda yaralanmış mücahitler de vardı bazı çadırlarda. Ateşkes olduğu için ailelerinin yanına dönen genç savaşçılardan da bu kampa gelenler vardı. Hasan Hüseyin Uysal göz doktoru. Gözünden ameliyat olmuş bir mülteciyi muayene etti. Adam çok mutlu oldu. Bize bölgede meşhur olan Mırra adlı kahveden ikram ettiler. Hayli acı bir tadı olan bu kahveyi içerken yüzümüzün buruşmasını belki de, bizi görünce yaşadıkları mutluluğu görmek engelledi. 



Atme’den sonra Sarmada ilçesine yakın olan Kemmune Kampına geçtik. Burası daha berbat durumdaydı. Çadırlar daha kötü. Yollar çamur içinde. Hastalık kol geziyor. İHH’nın mobil aşevinden günde bir öğün sıcak yemek veriliyor. Yine İHH ile kardeş kuruluş olan Uluslar arası Doktorlar Birliği (AİD) sağlık hizmeti veriyor. Konteynerden bir sağlık ocakları var. Suriyeli bir doktor sürekli burada. Türkiye’den gelen gönüllü doktorlar da ekibe yardım ediyor. Suyun bakterili olması nedeniyle hastalıklar artmış. Sürekli bulantı şikayetiyle gelenler var. Sudan alınan numuneleri Türkiye’de göndermişler ve bakteri sorununu suyu temin edenlerle çözmeye çalışıyorlar. Yaklaşık 5 aydır hiçbir ücret almadan orada görev yapan Türk doktor ile konuştuk. Türkiye’deki işini bırakıp gitmiş Suriye’ye. Hem şaşırtıcı hem de takdir edilesi olan ise İstanbul, Nişantaşı’nda bir güzellik merkezinde çalışırken işini bırakıp Suriye’ye gitmesi. Allah ondan razı olsun. 



Sınıra yakın yerlerdeki tüm kampları gezdikten sonra Reyhanlı’ya geri döndük. Burada Katar Raf Vakfı’nın desteğiyle yapılan bir yetim köyünü de gezdik. Yakında açılacak olan köyde bine yakın yetim çocuk hem barınacak hem de eğitim alacak. Kompleksi görünce gözlerime inanamadım. Dünyada eşi olmayan bir proje diyebiliriz. Uysal, “Suriye’de bu faaliyetleri sürdürürken iki amacımız var. Birincisi sorunu kaynağında çözmek ve Türkiye’nin olası tehlikelerden uzak kalmasını sağlamak. İkincisi ise Suriye’nin geleceğinde söz alacak çocuklar burada yetiştirmek” diyor. İçlerinde onların yetiştirilmesi için bu imkanı sağlayan Türkiye’nin sevgisiyle tabi. 

BU SAVAŞ EN AZ 10 YIL DAHA SÜRER

Belki savaş bölgelerini tam anlamıyla gezemedik ama hem yaptığımız görüşmeler hem de bölgeden gelen haberleri yakından takip ettiğim için bu savaşın yakın zamanda bitmeyeceğini ön gördüğümü belirtmek isterim. Belki 10 belki 15 yıl daha sürer. 

Suriye için Türkiye nefes borusu niteliğinde. Ülke içine aldığımız mültecilerin yanı sıra oradaki milyonlarca insanın hayat kapısı da biziz. Ne Ürdün, ne Irak, ne de Lübnan yüzüne bakıyor Suriyeliler’in. Bu yüzden Türkiye’nin sınırda bir güvenli bölge oluşturma çabası büyük önem taşıyor. Ülke içindeki mültecilerin bir kısmı buraya dönecektir ancak 3,5 milyon insanın savaşın bitmeyeceği düşünüldüğünde uzun vadede Türkiye’ye entegrasyonu ve vatandaşlık temelinde sorumlu olmalarının sağlanması için de çalışma yapılması gerekiyor. 

Suriye Savaşı bir dünya savaşı. Biz de bu savaşın ortasındayız. Ne uzak kalabiliriz ne içine tam girebiliriz. Üzerimize yapılan planları bozmak için Türkiye’nin devlet ve millet olarak çok güçlü olması gerekiyor. Gerçekten bölge için çok önemli ve umutların tutunduğu bir ülkeyiz. 
Bunun için çok çalışalım ve son sözümüz dua olsun: Allah birliğimizi bozmasın ve ülkemize savaş vermesin. Sağlıcakla kalın. 

Not: Bu izlenimleri size sunmama fırsat sağladığı için İHH’ya ve Konya Şube Başkanı Sayın Hasan Hüseyin Uysal’a teşekkür ediyorum. 

 

Kaynak:

Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te KONHABER'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yasal Uyarı:

Yayınlanan haberler, köşe yazıları, fotoğraflar, yazı dizileri ve her türlü eserin tüm hakları Mirajans Medya İletişim Reklam Haber ve Prodüksiyon A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilerek bile olsa eserin bütünü veya bir kısmı özel izin alınmadan kullanılamaz.

Bu İçeriğe Emoji İle Tepki Ver!

  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • Begendim
  • Kalp
  • Begenmedim
  • Gülen Surat
  • Kalpli Göz
  • Kızgın
  • Şokta
  • Üzgün

Yorumlar (1)

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
  • L
    levent
    7 yıl önce

    salıver avrupaya

    • Cevapla
    • Begen (0)
    • Begenme (0)
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English